Translation of "Climb" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Climb" in a sentence and their turkish translations:

- Climb.
- Climb!

Tırmanın.

The rope climb? Or the rock climb?

Halatla tırmanma mı, kaya tırmanışı mı?

Monkeys climb trees.

Maymunlar ağaçlara tırmanırlar.

I climb mountains.

Dağa tırmanırım.

- Don't climb up the wall.
- Don't climb the wall.

Duvara tırmanma.

Climb to the top.

Tepeye tırman.

Climb onto the roof.

Çatıya tırman.

Bears can climb trees.

Ayılar ağaçlara tırmanabilir.

The climb was strenuous.

Tırmanış yorucuydu.

Don't climb on this!

Buna tırmanma!

Prices continue to climb.

Fiyatlar tırmanmaya devam ediyor.

Climb up slowly, Tom!

Yavaş yavaş yukarı tırman, Tom!

Cheetahs cannot climb trees.

Çitalar ağaçlara tırmanamazlar.

Climb up the tree.

- Ağaca çık.
- Ağaca tırman.

Climb down the tree.

Ağaçtan in.

The climb was worth it.

Tırmanış buna değdi.

I cannot climb this mountain.

Bu dağa tırmanamam.

I like to climb mountains.

Dağlara tırmanmayı severim.

Don't climb up the wall.

Duvara tırmanma.

Our climb will be steep.

Tırmanışımız zor olacak.

Tom loves to climb mountains.

Tom dağlara tırmanmayı sever.

Can you climb the tree?

Ağaca tırmanabilir misin?

Tom likes to climb trees.

Tom ağaçlara tırmanmayı seviyor.

I love to climb mountains.

Dağlara tırmanmayı severim.

He loves to climb mountains.

- O, dağlara tırmanmayı seviyor.
- Dağa tırmanmayı seviyor.

She loves to climb mountains.

Dağlara tırmanmayı sever.

Mary loves to climb mountains.

Mary dağlara tırmanmayı seviyor.

We love to climb mountains.

Dağa tırmanmayı severiz.

They love to climb mountains.

Onlar dağlara tırmanmayı severler.

The climb took three days.

- Tırmanış üç gün sürdü.
- Tırmanış üç gün aldı.

Quick, climb up a tree!

Çabuk, bir ağaca tırman!

Don't climb on the wall.

Duvarın üstüne çıkma.

- We are going to climb that mountain.
- We're going to climb that mountain.

Biz o dağa tırmanacağız.

That's a long rope climb that.

Bu halat tırmanmak için oldukça uzun.

It's dangerous to climb this mountain.

Bu dağa tırmanmak tehlikelidir.

I am too tired to climb.

Tırmanamayacak kadar çok yorgunum.

I'm going to climb Mt. Kitadake.

Kitadake Dağı'na tırmanacağım.

Can you climb up that tree?

O ağaca tırmanabilir misin?

I have to climb this mountain.

Bu dağa tırmanmak zorundayım.

He's going to climb the ladder.

O, merdivene tırmanacak.

We plan to climb that mountain.

- O dağa tırmanmayı planlıyoruz.
- Bu dağa tırmanmayı planlıyoruz.

That mountain is easy to climb.

O dağa tırmanması kolaydır.

The plane began to climb rapidly.

Uçak hızla tırmanmaya başladı.

Tom started to climb the ladder.

Tom merdivene tırmanmaya başladı.

A bear can climb a tree.

Ayılar ağaca tırmanabilir.

It's good exercise to climb hills.

Tepelere tırmanmak iyi egzersizdir.

I want to climb the mountain.

Dağa tırmanmak istiyorum.

I need to climb the tree.

Ağaca tırmanmam gerekiyor.

We want to climb that mountain.

Biz o dağa tırmanmak istiyoruz.

George began to climb all unawares.

George beklenmedik bir anda tırmanmaya başladı.

This mountain is difficult to climb.

Bu dağa tırmanmak zordur.

He managed to climb the mountain.

O, dağa tırmanmayı başardı.

We'd like to climb that mountain.

- Biz şu dağa tırmanmak istiyoruz.
- Şu dağa tırmanmak istiyoruz.

They began to climb the hill.

Onlar tepeye tırmanmaya başladılar.

I want to climb Mt. Fuji.

Mt.Fuji'ye tırmanmak istiyorum.

Don't teach monkeys how to climb.

Tereciye tere satma.

Tom started to climb the stairs.

Tom merdivenleri tırmanmaya başladı.

Can you still climb a tree?

Hâlâ bir ağaca tırmanabilir misin?

I'm going to climb Mt. Fuji.

Fuji Dağı'na tırmanacağım.

Is it difficult to climb stairs?

Merdiven çıkmakta zorlanıyor musunuz?

- Tom likes to climb the trees.
- Tom likes to climb trees.
- Tom likes climbing trees.

Tom ağaçlara tırmanmayı seviyor.

And sheer cliffs, too unstable to climb.

Ve tırmanmanın mümkün olmadığı dik kayalıklar da var.

Tom tried to climb the tall tree.

Tom yüksek ağaca tırmanmaya çalıştı.

Cats can climb trees, but dogs can't.

Kediler ağaçlara tırmanabilir, ancak köpekler tırmanamaz.

It's easy for monkeys to climb trees.

Bir maymun için ağaca tırmanmak kolay bir şeydir.

A dog can't climb up a wall.

Bir köpek duvara tırmanamaz.

Don't let him climb on the bed.

Onun yatağa tırmanmasına izin verme.

He knows how to climb a mountain.

O, bir dağa nasıl tırmanılacağını bilir.

Tom is going to climb the ladder.

Tom merdivene tırmanacak.

It is healthier to climb the stairs.

Merdiven çıkmak daha sağlıklıdır.

I had to climb over the fence.

Ben çitin üzerinden tırmanmak zorunda kaldım.

I had to climb over the wall.

Duvarın üzerine tırmanmak zorundaydım.

Climb down out of that tree immediately!

Hemen o ağaçtan aşağı in!

The climb will be steep and difficult.

Tırmanış dik ve zor olacak.

Tom attempted to climb over the fence.

Tom çite tırmanmaya çalıştı.

Tom tried to climb over the fence.

Tom çitin üzerinden tırmanmaya çalıştı.

Tom helped Mary climb over the fence.

Tom'un çite tırmanmasına yardımcı oldu.

I climb mountains because they are there.

Orada oldukları için dağlara tırmanırım.

Tom is attempting to climb the rock.

Tom kayaya tırmanma girişiminde bulunuyor.

You love to climb mountains, don't you?

Sen dağlara tırmanmayı seviyorsun, değil mi?

Do you want to climb the mountain?

Dağa tırmanmak istiyor musun?

It is dangerous to climb that mountain.

O dağa tırmanmak tehlikelidir.

Tom struggled to climb to the top.

Tom tepeye tırmanmak için çabaladı.

I want to climb Mt. Fuji again.

Fuji Dağı'na tekrar tırmanmak istiyorum.

I wish to climb Mt. Fuji again.

Fuji Dağı'na tekrar tırmanmak istiyorum.

I've always wanted to climb Mt. Fuji.

Her zaman Fuji Dağı'na tırmanmak istedim.

I helped Tom climb over the wall.

Tom'un duvara tırmanmasına yardım ettim.

He tried to climb the tall tree.

Uzun ağaca çıkmaya çalıştı.

He is attempting to climb the rock.

Kayaya tırmanmaya çalışıyor.

He struggled to climb to the top.

Tepeye çıkmak için mücadele verdi.

- We'll climb the mountain if it is fine tomorrow.
- We'll climb the mountain if it's fine tomorrow.

Yarın hava güzel olursa dağa tırmanacağız.

Okay, we're gonna try and climb the rope.

Tamam, halata tırmanmayı deneyeceğiz.