Translation of "Manner" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Manner" in a sentence and their turkish translations:

Her manner was cold.

Onun davranışı soğuktu.

Tom's friendly manner deceived us.

Tom'un arkadaşça davranışı bizi yanılttı.

I don't like her manner.

Onun hareket tarzını sevmiyorum.

I cannot abide his manner.

Onun davranışına katlanamıyorum.

His overbearing manner infuriates me.

Onun küstah tavrı beni kızdırıyor.

My manner had convinced them.

Benim tavrım onları ikna etmişti.

Her manner marks her pride.

Davranışı kibirinin göstergesidir.

The accident happened in this manner.

Kaza bu şekilde oldu.

He behaved in a cheap manner.

Bayağı bir tavrı vardı.

I don't like his rude manner.

Onun kaba tavrından hoşlanmıyorum.

In a manner of speaking, yes.

- Sözün gelişi, evet.
- Tabiri caizse, evet.

Tom's rough manner frightened the children.

Tom'un kaba davranışı, çocukları korkuttu.

Play in a more relaxed manner.

Daha rahat bir şekilde oynayın.

The students acted in an inappropriate manner.

Öğrenciler uygunsuz bir şekilde davrandı.

My doctor has an excellent bedside manner.

Benim doktorumun, hastalarına yaklaşım tarzı mükemmeldir.

He started acting in a childish manner.

Çocuksu bir şekilde davranmaya başladı.

Dan speaks in an extremely aggressive manner.

Dan oldukça sinirli bir şekilde konuşuyor.

Dr. Jackson has a good bedside manner.

- Dr Jackson'ın hastalara karşı iyi bir davranışı var.
- Dr Jackson'ın hastalara karşı iyi bir tutumu var.
- Dr Jackson'ın hastalara karşı iyi bir yaklaşımı var.
- Dr Jackson'ın yatmakta olan hastalara karşı iyi bir davranışı var.
- Dr. Jackson'ın hastalarla arası iyidir.

You should study in an efficient manner.

Verimli bir şekilde çalışman gerekir.

Bill's abrupt manner causes him to be misunderstood.

Bill'in ani tavrı onun yanlış anlaşılmasına neden oluyor.

Her manner of speaking gets on my nerves.

Onun konuşma tarzı benim sinirlerimi bozuyor.

He did not like her manner of speech.

Onun konuşma tarzını sevmedi.

Kim is dressed in a very attractive manner.

Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.

We treated him in the politest manner possible.

Ona, olabilecek en kibar şekilde davrandık.

Tom usually keeps his phone in manner mode.

Tom telefonunu genellikle sessiz modunda tutar.

She expresses herself in a rather stilted manner.

O kendini oldukça tumturaklı bir şekilde ifade eder.

You abandoned us in the most disgraceful manner.

Bizi en utanç verici şekilde terk ettin.

They abandoned us in the most disgraceful manner.

Bizi en utanç verici şekilde terk ettiler.

I have trouble putting up with his rude manner.

Onun kaba davranışına katlanma sorunum var.

- She has a rude manner.
- She has no manners.

Çok kaba bir tutumu var.

Phone theft has been thwarted in an unusual manner.

- Telefon soygunu alışılmadık bir şekilde engellendi.
- Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.

Birth is, in a manner, the beginning of death.

- Doğum bir şekilde ölümün başlangıcıdır.
- Doğum bir anlamda ölümün başlangıcıdır.

- Do it in this manner.
- Do it this way.

Onu bu şekilde yap.

Against expectation, his soldierly  manner won over Portugal’s Prince Regent.

Beklentilere rağmen askerlik tarzının Portekiz'in Prens Regent'ini kazandığı

Their manner of bringing up their children is extremely unusual.

Çocuklarını yetiştirme tarzları oldukça farklı.

George did business in the same manner as his father.

George babası ile aynı şekilde iş yaptı.

He did business in the same manner as his father did.

O, işi babasının yaptığı gibi aynı şekilde yaptı.

George did business in the same manner as his father did.

George işi babasının yaptığı gibi aynı şekilde yaptı.

I'm not used to being talked to in such a rude manner.

Bu kadar kaba bir şekilde konuşulmaya alışkın değilim.

Nothing is as difficult as explaining something difficult in a simple manner.

Hiçbir şey zor bir şeyi basit şekilde açıklamak kadar zor değildir.

While several Marshals were irritated by  his air of superiority and blunt manner.  

duyarken, birkaç Mareşal onun üstünlük havası ve keskin tavırlarından rahatsız oldu.

- Kim is dressed in a very attractive manner.
- Kim is dressed very attractively.

Kim çok çekici giyinmiş.

Tom switched his phone to manner mode before he walked into Mary's office.

Tom Mary'nin ofisine girmeden önce telefonunu sessiz moda aldı.

So that we can make sure that we are moving in a united manner,

böylece biz her bir kuruluşun getirdiği güçlü yönlerle

The policeman talked to the children in as friendly a manner as he could.

Polis, çocuklarla elinden geldiğince samimi bir şekilde konuştu.

When our parents aren't there, my younger brother takes on a completely different manner.

Ebeveynlerimiz orada değilken küçük erkek kardeşim tamamen farklı bir tavır alır.

I think that your mother has brought you up in a very conservative manner.

Annenizin sizi çok muhafazakar tarzda yetiştirdiğini düşünüyorum.

"Will you explain what the trouble is?" asked Anne, in her most dignified manner.

Anne, en onurlu tavrıyla "Sorunun ne olduğunu açıklar mısın?" diye sordu.

We should work in a manner that is compliant with the company's rules and regulations.

Biz şirketin kural-düzenine uygun bir halde çalışmalıyız.

They do not lose their way and proceed in a disciplined manner without leaving each other

yollarını kaybetmiyorlar ve birbirlerinden ayrılmadan disiplinli bir şekilde ilerliyorlar

His main weakness was his severe and blunt  manner which won few friends, and left some  

His main weakness was his severe and blunt manner which won few friends, and left some

I do not know if, to use your manner of speech, he loves you; but I know that he will return.

Senin konuşma tarzını kullanmak için, onun seni sevip sevmediğini bilmiyorum; ama onun döneceğini biliyorum.

Usually before a concert there is an announcement asking the audience to either turn off their phones or switch them to manner mode.

Genellikle bir konser öncesinde seyirciden ya telefonlarını kapatmalarını ya da sessiz moda geçmelerini isteyen bir duyuru vardır.

And the Lord God brought forth of the ground all manner of trees, fair to behold, and pleasant to eat of: the tree of life also in the midst of paradise: and the tree of knowledge of good and evil.

Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacı ile iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı.