Examples of using "Manner" in a sentence and their turkish translations:
Onun davranışı soğuktu.
Tom'un arkadaşça davranışı bizi yanılttı.
Onun hareket tarzını sevmiyorum.
Onun davranışına katlanamıyorum.
Onun küstah tavrı beni kızdırıyor.
Benim tavrım onları ikna etmişti.
Davranışı kibirinin göstergesidir.
Kaza bu şekilde oldu.
Bayağı bir tavrı vardı.
Onun kaba tavrından hoşlanmıyorum.
- Sözün gelişi, evet.
- Tabiri caizse, evet.
Tom'un kaba davranışı, çocukları korkuttu.
Daha rahat bir şekilde oynayın.
Öğrenciler uygunsuz bir şekilde davrandı.
Benim doktorumun, hastalarına yaklaşım tarzı mükemmeldir.
Çocuksu bir şekilde davranmaya başladı.
Dan oldukça sinirli bir şekilde konuşuyor.
- Dr Jackson'ın hastalara karşı iyi bir davranışı var.
- Dr Jackson'ın hastalara karşı iyi bir tutumu var.
- Dr Jackson'ın hastalara karşı iyi bir yaklaşımı var.
- Dr Jackson'ın yatmakta olan hastalara karşı iyi bir davranışı var.
- Dr. Jackson'ın hastalarla arası iyidir.
Verimli bir şekilde çalışman gerekir.
Bill'in ani tavrı onun yanlış anlaşılmasına neden oluyor.
Onun konuşma tarzı benim sinirlerimi bozuyor.
Onun konuşma tarzını sevmedi.
Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.
Ona, olabilecek en kibar şekilde davrandık.
Tom telefonunu genellikle sessiz modunda tutar.
O kendini oldukça tumturaklı bir şekilde ifade eder.
Bizi en utanç verici şekilde terk ettin.
Bizi en utanç verici şekilde terk ettiler.
Onun kaba davranışına katlanma sorunum var.
Çok kaba bir tutumu var.
- Telefon soygunu alışılmadık bir şekilde engellendi.
- Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.
- Doğum bir şekilde ölümün başlangıcıdır.
- Doğum bir anlamda ölümün başlangıcıdır.
Onu bu şekilde yap.
Beklentilere rağmen askerlik tarzının Portekiz'in Prens Regent'ini kazandığı
Çocuklarını yetiştirme tarzları oldukça farklı.
George babası ile aynı şekilde iş yaptı.
O, işi babasının yaptığı gibi aynı şekilde yaptı.
George işi babasının yaptığı gibi aynı şekilde yaptı.
Bu kadar kaba bir şekilde konuşulmaya alışkın değilim.
Hiçbir şey zor bir şeyi basit şekilde açıklamak kadar zor değildir.
duyarken, birkaç Mareşal onun üstünlük havası ve keskin tavırlarından rahatsız oldu.
Kim çok çekici giyinmiş.
Tom Mary'nin ofisine girmeden önce telefonunu sessiz moda aldı.
böylece biz her bir kuruluşun getirdiği güçlü yönlerle
Polis, çocuklarla elinden geldiğince samimi bir şekilde konuştu.
Ebeveynlerimiz orada değilken küçük erkek kardeşim tamamen farklı bir tavır alır.
Annenizin sizi çok muhafazakar tarzda yetiştirdiğini düşünüyorum.
Anne, en onurlu tavrıyla "Sorunun ne olduğunu açıklar mısın?" diye sordu.
Biz şirketin kural-düzenine uygun bir halde çalışmalıyız.
yollarını kaybetmiyorlar ve birbirlerinden ayrılmadan disiplinli bir şekilde ilerliyorlar
His main weakness was his severe and blunt manner which won few friends, and left some
Senin konuşma tarzını kullanmak için, onun seni sevip sevmediğini bilmiyorum; ama onun döneceğini biliyorum.
Genellikle bir konser öncesinde seyirciden ya telefonlarını kapatmalarını ya da sessiz moda geçmelerini isteyen bir duyuru vardır.
Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacı ile iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı.