Translation of "Lover" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Lover" in a sentence and their turkish translations:

He is your lover.

O senin hayranın.

He's a cat lover.

O bir kedi sever.

He's an opera lover.

O bir opera âşığıdır.

Tom is Mary's lover.

- Tom, Mary'nin sevgilisidir.
- Tom, Mary'nin aşığıdır.

She has a lover.

Onun bir sevgilisi var.

I cannot be your lover.

Sevgilin olamam.

Do you have a lover?

Bir sevgilin var mı?

I don't have a lover.

Bir sevgilim yok.

My lover doesn't love me.

Sevgilim beni sevmiyor.

Tom is a sushi lover.

Tom bir suşi sever.

Does she have a lover?

Onun bir sevgilisi var mı?

She turned on her lover.

O, aşkını heyecanlandırdı.

Tom is a book lover.

- Tom bir kitapsever.
- Tom bir kitap aşığı.

I am a theatre lover.

Ben bir tiyatro aşığıyım.

Tom is a cat lover.

Tom bir kedi sever.

Tom is an opera lover.

Tom bir opera aşığıdır.

Sami was a dog lover.

Sami bir köpek aşığıydı.

Layla does have a lover.

Leyla'nın sevgilisi var.

Mary has a new lover.

Mary'nin yeni bir sevgilisi var.

Tom is a dog lover.

Tom bir köpek sever.

Sami's lover met his wife.

- Sami'nin sevgilisi onun karısıyla tanıştı.
- Sami'nin sevgilisi, onun karısıyla karşılaştı.

Sami is a horse lover.

Sami bir at aşığıdır.

He is an ardent music lover.

O ateşli bir müzik aşığıdır.

All the world loves a lover.

Bütün dünya bir sevgiliyi seviyor.

He is a lover of sports.

O bir spor âşığı.

Tom is a very generous lover.

Tom çok cömert bir aşıktır.

Layla kept writing to her lover.

Leyla sevgilisine yazmaya devam etti.

You're a cat lover, aren't you?

Sen kedicisin, değil mi?

Sami is still seeing his lover.

Sami hala sevgilisini ziyaret ediyor.

Tom is a lover of cinema.

Tom bir sinemasever.

- I love dogs.
- I'm a dog lover.

Köpekleri severim.

Tom is not a very good lover.

Tom çok iyi bir sevgili değil.

- I love cats.
- I'm a cat lover.

Kedileri seviyorum.

Tom made Mary forget her old lover.

Tom Mary'ye eski aşkını unutturdu.

Tom overheard Mary's conversation with her lover.

Tom, Mary'nin sevgilisiyle yaptığı konuşmaya kulak misafiri oldu.

Dan overheard Linda's conversation with her lover.

Dan Linda'nın sevgilisi ile konuşmasına kulak misafiri oldu.

Tom is both her friend and lover.

Tom onun hem arkadaşı hem de sevgilisi.

She keeps a lover in the palace.

O, sarayda bir sevgili tutuyor.

I used to be a cat lover.

Ben bir kedi severdim.

Fadil wanted a lover, not a wife.

Fadıl eş değil bir sevgili istedi.

Sami wanted a lover, not a wife.

Sami bir eş değil sevgili istiyordu.

You are throwing those pictures to your lover!

hani sen sevgiline o fotoğrafları atıyorsun ya hani!

- Tom loves horses.
- Tom is a horse lover.

Tom atları sever.

She waited for her lover at the station.

O, istasyonda sevgilisini bekledi.

Dan found Linda in bed with her lover.

Dan, Linda'yı sevgilisiyle birlikte yatakta buldu.

Tom had discovered that his lover betrayed him.

Tom sevgilisinin ona ihanet ettiğini keşfetmişti.

He's what society calls a real lover of music.

O, toplumun müziğe âşık dediği kişidir.

She was seen at a restaurant with her lover.

O, sevgilisi ile bir restoranda görüldü.

- Do you have a lover?
- Do you have lovers?

Aşıkların var mı?

What's the difference between a friend and a lover?

Bir arkadaş ve bir sevgili arasındaki fark nedir?

The man who lives next door is Mary's lover.

Yandaki evde yaşayan adam Mary'nin sevgilisidir.

She takes a new lover while he is in anguish.

O ızdırap içinde iken yeni bir sevgili edinir.

They stole my lover and all the colors of happiness.

Onlar benim aşkımı ve mutluluğun bütün renklerini çaldılar.

Her lover is a spy working for the British government.

Onun sevgilisi İngiliz hükümeti için çalışan bir casus.

Sami went to Ontario to live with his gay lover.

Sami, eşcinsel sevgilisi ile yaşamak için Ontario'ya gitti.

I have been a lover of sports since I was young.

Gençliğimden beri bir spor sever oldum.

- I am a fan of cars.
- I am a car lover.

Ben bir araba tutkunuyum.

Tom gazes wistfully over the rooftops to where his lover lives.

Tom sevgilisinin yaşadığı yere dalgın bir şekilde bakıyor.

Have you ever had a lover who was never in the way?

Sana hiç karışmayan bir sevgilin oldu mu?

My lover works at a language school and loves it very much.

Aşkım bir dil okulunda çalışıyor ve onu çok seviyor.

Unfortunately, my wife and my lover don't get along very well together.

Ne yazık ki, karım ve sevgilim birlikte çok iyi geçinmezler.

- I am a lover of the beautiful.
- I love things that are beautiful.

Güzel olan şeyleri severim.

Tom took Mary by surprise while she was in the arms of her lover.

Tom, sevgilisinin kollarındayken Mary'yi şaşkına çevirdi.

I'll never forget the soft and moist skin of my lover on that summer night.

O yaz gecesinde sevgilimin yumuşak ve nemli cildini asla unutmayacağım.

Tom hired a private investigator to dig up dirt on his wife and her lover.

Tom karısının ve aşkının kirli çamaşırlarını ortaya dökmek için bir özel dedektif kiraladı.

Cleopatra was Julius Caesar's lover and they had a child called Caesarion, or "little Caesar".

Kleopatra, Jül Sezar'ın sevgilisiydi ve onların Caesarion ya da "küçük Sezar" adında bir çocukları vardı.

I can think of him as a very good friend, but I can't think of him as a lover.

Onu çok iyi bir arkadaş olarak düşünebilirim fakat onu bir sevgili olarak düşünemem.

- When I see you, my heart says me that I am a lover.
- Whenever I see you, my heart tells me that I'm in love.

Ne zaman seni görsem, kalbim bana aşık olduğumu söylüyor.