Translation of "Lift" in Turkish

0.139 sec.

Examples of using "Lift" in a sentence and their turkish translations:

- Do you need a lift?
- Need a lift?

- Bir asansöre ihtiyacın var mı?
- Arabaya ihtiyacın var mı?

Lift your legs.

Bacaklarınızı kaldırın.

- I cannot lift this stone.
- I can't lift this stone.

Bu taşı kaldıramam.

- I cannot lift this box.
- I can't lift this box.

- Bu kutuyu kaldıramıyorum.
- Bu kutuyu kaldıramam.

Anybody want a lift?

Araba ile gitmek isteyen biri var mı?

They took the lift.

Asansöre bindiler.

Lift your right arm.

- Sağ kolunuzu kaldırın.
- Sağ kolunu kaldır.

Thanks for the lift.

- Binme için teşekkürler.
- Gezinti için teşekkürler.

I can't lift this.

Bunu kaldıramam.

I cannot lift him.

Onu kaldıramam.

Help me lift it.

Onu kaldırmama yardım et.

Lift your head up!

Başını kaldır!

Help me lift this.

Bunu kaldırmama yardım et.

The lift engineer came.

Asansörcü geldi.

Can't you lift me?

Beni kaldıramaz mısın?

Lift your left leg.

Sol bacağınızı kaldırın.

Lift your right leg.

Sağ bacağınızı kaldırın.

Lift your left arm.

- Sol kolunu kaldır.
- Sol kolunuzu kaldırın.

- You cannot lift the piano alone.
- They cannot lift the piano alone.

Piyanoyu tek başına kaldıramazsın.

- My father cannot lift it up.
- My father can't lift it up.

Babam onu kaldıramaz.

Men, lift arms as well.

Erkekler de kollarını kaldırsın.

You can't lift the piano.

Piyanoyu kaldıramazsın.

Tom couldn't lift the box.

Tom kutuyu kaldıramadı.

Help me lift the package.

Paketi kaldırmama yardım et.

Tom can lift heavy weights.

Tom ağır halterleri kaldırabilir.

I'll give you a lift.

Seni arabayla götüreceğim.

The fog began to lift.

- Sis dağılmaya başladı.
- Sis kalkmaya başladı.

Can you lift this stone?

Bu taşı kaldırabilir misin?

Tom couldn't lift Mary's suitcase.

Tom, Mary'nin valizini kaldıramadı.

Help me lift this box.

Bu kutuyu kaldırmama yardım et.

Let's give Tom a lift.

Tom'u arabayla götürelim.

Mary had a face-lift.

- Mary yüz gerdirme ameliyatı oldu.
- Mary yüzünü gerdirdi.

Tom gave Mary a lift.

Tom Mary'yi arabayla götürdü.

Sami can't lift this box.

Sami bu kutuyu kaldıramaz.

Sami couldn't lift that box.

Sami o kutuyu kaldıramadı.

He can lift heavy weights.

- Ağır yükleri kaldırabiliyor.
- Yüksek ağırlık kaldırabilir.

Why doesn't the lift work?

Asansör niye çalışmıyor?

Oh, everyone said to lift it

aman aman herkes kaldırsın dendi

I can't lift my right arm.

Ben sağ kolumu kaldıramıyorum.

He's strong enough to lift that.

Onu kaldırmak için yeterince güçlüdür.

Does anyone need a lift home?

Herkes evde bir asansöre ihtiyaç duyar mı?

Can someone give me a lift?

Biri beni arabayla bırakabilir mi?

The lift has an automatic door.

Asansörün otomatik bir kapısı var.

Tom tried to lift the box.

Tom kutuyu kaldırmaya çalıştı.

I'll give you a lift home.

Seni eve arabayla götüreceğim.

I'm going to need a lift.

Bir asansöre ihtiyacım olacak.

Tom gave Mary a lift home.

- Tom Mary'yi eve bıraktı.
- Tom Mary'yi arabasıyla eve bıraktı.

Can you give us a lift?

Bizi bırakabilir misin?

Can I give you a lift?

Seni arabayla bırakabilir miyim?

Thanks for giving me a lift.

Beni bıraktığın için teşekkürler.

He wouldn't even lift a finger.

Bir parmağını bile kaldırmazdı.

Can you help me lift this?

Bunu kaldırmama yardım eder misin?

Can you give me a lift?

- Beni arabayla bırakabilir misin?
- Beni arabayla götürebilir misin?

Do you want a lift home?

Eve bırakmamı ister misin?

I can't lift the sack either.

Ben de çuvalı kaldıramam.

- Pick it up.
- Lift it up.

Onu yukarı kaldır.

I can give you a lift.

Seni arabayla götürebilirim.

- Lift your arm.
- Raise your arm.

Kolunu kaldır.

- Lift your leg.
- Raise your leg.

Bacağını kaldır.

She's too weak to lift herself.

Yerinden doğrulacak hali yok.

You don't even lift a finger.

Kılını bile kıpırdatmıyorsun.

We can lift the veil of darkness.

...karanlığın örtüsünü kaldırabiliyoruz.

Everybody lift this zoom ok? Absolutely harmful

herkes kaldırsın bu Zoom u tamam mı? Kesinlikle çok zararlı

Give me a lift in your car.

- Beni arabanızla gideceğim yere kadar götürün.
- Beni arabanıza alın.
- Beni arabanızla gittiğiniz yere kadar götürün.
- Beni arabanla bırakıver.

Yoshio helped me lift the box up.

Yoshio kutuyu kaldırmama yardım etti.

I gave her a lift to town.

Onu arabayla şehre bıraktım.

Could you give me a lift home?

Beni eve bırakabilir misin?

You can't lift the piano by yourself.

Piyanoyu yalnız kaldıramazsın.

Tom can't lift that crate by himself.

Tom o sandığı kendi başına kaldıramaz.

This desk is too heavy to lift.

Bu sıra, bizim onu havaya kaldırabileceğimizden ağır.

I can't lift boxes over thirty kilograms.

Otuz kilogramı aşkın kutuları kaldıramam.

Can you manage to lift this box?

Bu kutuyu kaldırmayı başarabilir misin?

Would you give me a lift home?

Beni arabanla eve bırakır mısın?

Can I give you three a lift?

Siz üçünüzü arabayla götürebilir miyim?

Come on, I'll give you a lift.

Haydi, seni gideceğin yere bırakacağım.

I can't even lift this small box.

Bu küçük kutuyu bile kaldıramıyorum.

I cannot lift such a heavy car.

Böyle ağır bir arabayı kaldıramam.

Tom is too weak to lift himself.

Tom kendini kaldırmak için çok cılız.

This stone is too heavy to lift.

Bu taş kaldırmak için çok ağır.

This desk was too heavy to lift.

Bu masa kaldırmak için çok ağırdı.

Tom is strong enough to lift that.

Tom onu kaldırmak için yeterince güçlü.

Tom isn't strong enough to lift that.

Tom onu kaldırmak için yeterince güçlü değil.

The lid of this box won't lift.

Bu kutunun kapağı açılamaz.

That lift makes a lot of noise.

O asansör çok gürültü yapıyor.

Tom gave Mary a lift to work.

Tom Mary'yi işe arabayla bıraktı.

Tom didn't lift a finger to help.

Tom yardım etmek için bir parmağını kaldırmadı.

Can someone help me lift this box?

- Biri bu kutuyu kaldırmama yardımcı olabilir mi?
- Biri bu kutuyu kaldırmamda bana yardımcı olabilir mi?

Tom gave Mary a lift into town.

Tom, Mary'yi şehre götürdü.

I can't lift this box by myself.

Bu kutuyu tek başıma kaldıramam.

The lift is out of order today.

Asansör bugün kullanım dışıdır.

My father doesn't lift a finger at home.

Babam evde hiçbir iş yapmaz.