Examples of using "Lecture" in a sentence and their turkish translations:
Bana ders anlatma.
Onun konferansı bizi hayal kırıklığına uğrattı.
- Bu konferans ne hakkında?
- Bu dersin konusu ne?
Onlar derse katıldılar.
- Ders can sıkıcıydı.
- Ders çok sıkıcıydı.
Onlar dersi dikkatle dinledi.
Onun dersi çok uzun.
Ben edebiyat üzerine ders vereceğim.
Bir derse ihtiyacım yok.
Konferans vaktinde başladı.
Ders gerçekten de sıkıcıydı.
Onun dersi zamanında başladı.
Ders zaten bitti mi?
Ders beni aşıyordu.
O ders beni gerçekten teşvik etti.
Tom'un dersi bir uyuklamaydı.
Bana ders vermeyeceksin.
Senin konferansın konusu nedir?
Konferansının büyük bir izleyicisi vardı.
Çok az sayıda kişi derse geldi.
Ders saat 8'de başlar.
Bana ders anlatmak zorunda değilsin.
Profesör Naruhodo'nun dersi yeniden yayınlandı.
Uzun ders bana bıkkınlık verdi.
Konferans iki saat sürdü.
Konuşmacı ders notlarını düzenledi.
İngilizce bir konferans verdim.
Bu açıklayıcı ders için teşekkürler!
Profesör dün güneş enerjisi konulu bir konferans verdi. Ben Göreceli Risk konulu bir konferans verdim.
öğrencilerinin ders dinlerken görüntüsünü
Birkaç kişi konferansa geldi.
Sosyal refahla ilgili konferansa katıldı.
Onlar dersi dikkatle dinliyorlardı.
Bana içki konusunda konferans verdi.
Onun dersi zamanki gibi çok öğreticiydi.
Onun konferansından sonra birkaç kişi alkışladı.
- Birçok öğrenci konferansta hazır bulundu.
- Birçok öğrenci derse katıldı.
Öğrenciler amfiye akın ettiler.
Konferansa katılmalıydım.
Dikkatimi derse verdim.
Ders sırasında çok sıkıldı.
O ders bir zaman kaybıydı.
Dersten sonra nereye gitti?
O konferansa katılmak istiyorum.
Onun dersi tamamen benim anlamayacağım kadar zor.
Umarım dersime gelirsin.
Konferansın hiç tatminkar değildi.
Neticede dersten zevk aldım.
Ahlak üzerine bir derse ihtiyacım yok.
Bu konferansa katılmamıza gerek yok.
Ders, çimenlerin büyümesini izlemek kadar sıkıcıydı.
Profesörün sıkıcı dersi beni uyuttu.
Radyoda onun konferansını dinledik.
Onun konferansı bize derinden bir izlenim bıraktı.
Konferansa bir sürü insan geldi.
Espirili bir anekdot ile dersine başladı.
Biz vardığımızda, ders zaten başlamıştı.
Sadece vicdani öğrenciler derse geldi.
O, derse başlamadan önce boğazını temizledi.
Bu, serinin son konferansı.
Empresyonist ressamlar üzerine olan konferans ilginçti.
Kate tarih dersinde dikkatle not tuttu.
- Profesör Orta Doğu hakkında ders verdi.
- Profesör, Orta Doğu üzerine bir ders verdi.
Onun Waseda'daki son konferansı evi aşağı indirdi.
Konferansın ortasında uyuya kaldık.
Doğruyu söylemek gerekirse, onun dersi sıkıcı.
Bir dersi dinlerken sessiz olmalısın.
Konuşmanın yarısında o hasta hissetmeye başladı.
Ders o kadar sıkıcıydı ki o uyuya kaldı.
Ders kuru boya izlemek kadar sıkıcıydı.
Onun dersini dinlemek için elli kadar çok öğrenci toplandı.
Onun konferansları çok uzun.
Konferansa katılmalıydım ama katılmadım.
Tom hasta olduğu için dersini iptal etmek zorunda kaldı.
Kozue öğretmenin dersinin, donuk, sıkıcı ve sonsuz olduğunu düşündü.
Bilimci evrenin yapısı üzerine bir ders verdi.
Dersinin konusunu anlamak çok zordu.
Ben gittiğimde konferans salonu mağara gibi ve karanlıktı.
Ders iki bölümden oluşuyor; biri teorik, diğeri pratik.
zamanın başbakanı Gladstone onun dersini izlemeye geldi,
Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
Dersi açıkça duymak için önde oturdum.
Öğretmen öğrencilerin konferans salonundan ayrılmasına izin vermedi.
Maria dersi anlamadı. Konuşmacı daha yavaş konuşmalıydı.
O ders verdikten sonra bazı öğrencilerle görüşme yaptı.
Öğretmen bana dersime hazırlanmak için yeterince zaman ayırmadığımı söyledi.
Öğretmenimiz, ders anlatırken öğrencilerinin soru sormasından hoşlanmaz.
Özel konferans, kötü hava koşulları nedeniyle bir sonraki güne ertelendi.
Bana ne yapmam ve ne yapmamam gerektiği hakkında ders vermeyeceksin.
Veri bir dersin ideal uzunluğunun 60 dakika yerine 30 olabileceğini öneriyor.
Tom'un sesi o kadar hafifti ki amfinin arkasında oturanlara zar zor duyulabiliyordu.