Translation of "Inevitable" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Inevitable" in a sentence and their turkish translations:

Are inevitable.

ki kulağa basit gelebilir -- kaçınılmazdı.

It's inevitable.

O, kaçınılmaz bir şeydir.

Problems are inevitable

Sorunlar kaçınılmaz

That's obviously inevitable.

O, açıkçası kaçınılmazdır.

Death is inevitable.

Ölüm kaçınılmazdır.

Casualties were inevitable.

Zayiat kaçınılmazdı.

Change is inevitable.

Değişim kaçınılmaz.

It was inevitable.

Kaçınılmazdı.

That was inevitable.

O kaçınılmazdı.

Accidents are inevitable.

Kazalar kaçınılmaz.

- War is not inevitable.
- The war is not inevitable.

Savaş kaçınılmaz değil.

- I know that it's inevitable.
- I know it's inevitable.

- Onun kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum.
- Kaçınılmaz olduğunu biliyorum.

- It is inevitable that that'll happen.
- It's inevitable that that'll happen.
- It's inevitable that'll happen.

Bunun olması kaçınılmazdır.

The downfall is inevitable.

Çöküş kaçınılmazdır.

That occurrence is inevitable.

O olay kaçınılmazdır.

This is now inevitable.

Bu şimdi kaçınılmaz.

War is not inevitable.

Savaş kaçınılmaz değil.

Tom accepted the inevitable.

Tom kaçınılmazı kabul etti.

The deadlock was inevitable.

Durgunluk kaçınılmazdı.

Abide by the inevitable.

Kaçınılmaz olana uyun.

Their meeting was inevitable.

Toplantıları kaçınılmazdı.

It is clearly inevitable.

Bu açıkça kaçınılmaz.

The decline was inevitable.

Düşüş kaçınılmazdı.

This night was inevitable.

Bu gece kaçınılmazdı.

- I think it's inevitable now.
- I think that it's inevitable now.

- Sanırım o artık kaçınılmaz.
- Artık onun kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum.

That it can feel inevitable

bunun kaçınılmaz ve değiştirilmesi imkansız

I guess this was inevitable.

Sanırım bu kaçınılmazdı.

There will be inevitable consequences.

Kaçınılmaz sonuçları olacaktır.

It was inevitable, wasn't it?

Bu kaçınılmazdı, değil mi?

You're only postponing the inevitable.

Sadece kaçınılmaz olanı erteliyorsun.

- Accidents will happen.
- Accidents are inevitable.

Kazalar kaçınılmaz.

The coming of chaos is inevitable.

Kaosun gelmesi kaçınılmaz.

Pain is inevitable. Suffering is optional.

Ağrı kaçınılmazdır. Acı isteğe bağlıdır.

- It was inevitable.
- It was unavoidable.

Kaçınılmazdı.

- Progress is unavoidable.
- Progress is inevitable.

- Gelişme kaçınılmaz.
- İlerleme kaçınılmaz.

Changes in the country are inevitable.

Ülkedeki değişimler kaçınılmazdır.

- That was inevitable.
- That was unavoidable.

O kaçınılmazdı.

These kinds of mistakes are inevitable.

Bu tür hatalar kaçınılmazdır.

This appears to have been inevitable.

Bu kaçınılmaz gibi gözüküyor.

Under the circumstances, bankruptcy is inevitable.

Bu koşullar altında, iflas kaçınılmazdır.

As it tapered to its inevitable end,

kaçınılmaz sona yaklaşmasını izlerken

It was inevitable for us to lose.

Kaybetmek bizim için kaçınılmazdı.

The fall of the empire was inevitable.

İmparatorluğun çöküşü kaçınılmazdı.

It was inevitable that they would meet.

Onların karşılaşmaları kaçınılmazdı.

Of course, arrest is inevitable in this case

Tabi bu durumda tutuklanmak kaçınılmaz oluyor

As a matter of fact, bankruptcy is inevitable.

İşin doğrusu iflas kaçınılmaz.

The Foreign Minister said that war was inevitable.

Dışişleri Bakanı, savaşın kaçınılmaz olduğunu söyledi.

Could sometimes make us feel like change is inevitable,

bazen bizleri değişimin kaçınılmaz olduğunu hissetmemize zorluyor;

Differences of opinion are inevitable in a collaborative project.

Görüş farklılıkları işbirlikçi projede kaçınılmazdır.

The warriors fought valiantly, but the defeat was inevitable.

Savaşçılar cesurca savaştı, ancak yenilgi kaçınılmazdı.

The foreign minister said that the war had been inevitable.

Dışişleri Bakanı, savaşın kaçınılmaz olduğunu söyledi.

If a fight is inevitable, you have to strike first.

- Eğer dövüş kaçınılmazsa, ilk sen vurmalısın.
- Kavga kaçınılmazsa ilk yumruğu sen atacaksın.
- Kavga kaçınılmazsa ilk vuran sen olmalısın.

So it's inevitable in translation that you will get different interpretations -

Bu yüzden çeviride farklı yorumlar olması kaçınılmazdır -

The best they can do is hang on for the inevitable catastrophe

Yapabilecekleri en iyi şey, kaçınılmaz felaketi bekleyip

As long as there are sovereign nations possessing great power, war is inevitable.

Büyük güce sahip egemen milletler olduğu sürece savaş kaçınılmazdır.

Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place.

Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.

- It is inevitable that I go to France someday, I just don't know when.
- It is inevitable that I will go to France someday, I just don't know when.

Bir gün Fransa'ya gitmem kaçınılmaz, sadece ne zaman olduğunu bilmiyorum.

Attack, gradually driving in the enemy left flank…  helping to make Austrian retreat inevitable.

başlattı , yavaş yavaş düşmanın sol kanadını sürerek… Avusturya'nın geri çekilmesini kaçınılmaz hale getirmeye yardımcı oldu.