Examples of using "Flames" in a sentence and their turkish translations:
Alevleri yelleyin.
Her yerde alevler vardı.
Rüzgar alevleri körükledi.
Apartman patladı.
- Otobüs alevler içinde.
- Otobüs tutuştu.
Zeplin alevler içinde patladı.
Leyla'nın evi alevleri atlattı.
Sami'nin evinden alevler yükseldi.
Gemi alev alev yandı.
Asla alevlere yakıt eklemeyin.
Leyla'nın evi alevler tarafından yutuldu.
Tom kediyi alevlerden kurtardı.
Yanardağ dışarıya alevleri ve lavları fırlatıyordu.
O kendini aşk ateşinin kollarına bıraktı.
İtfaiyeci alevleri söndüremedi.
İtfaiyeciler alevler arasında kapana kısıldılar.
Kağıdı aleve attım.
Orman, üç gündür alevler içindeydi.
- Volkan dışarıya alev ve duman fışkırtıyor.
- Volkan dışarıya alevlerini ve dumanlarını güçlü bir şekilde fırlattı.
Kız alevleri gördüğünde çığlık attı.
Televizyonda annemizin bürosunu alevler içinde gördük.
Araba devrildi ve ateş aldı.
Ev alevler içindeydi.
Girişte, itfaiye yanan evi keşfetti.
İtfaiyeciler yangını söndürmeye çalışıyorlar.
Ama alevlere bakmanın büyüleyici bir yanı da vardır.
- Birdenbire ahır tamamen yandı.
- Birdenbire ahır yanıp kül oldu.
İtfaiye, alevleri kontrol altına getirmek için çalışıyor.
Birkaç dakika içinde, alevler kapsülün içinden geçerek üç astronotu da öldürdü.
Rüzgarla körüklendiği için, alevler her yöne yayıldı.
Biz patlama duyduk ve evin tutuştuğunu gördük.
Onlar alevleri söndürmek için itfaiye çağırmak zorunda kaldı.
Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.