Translation of "Flames" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Flames" in a sentence and their turkish translations:

Fan those flames.

Alevleri yelleyin.

There were flames everywhere.

Her yerde alevler vardı.

The wind fanned the flames.

Rüzgar alevleri körükledi.

The building burst into flames.

Apartman patladı.

The bus burst into flames.

- Otobüs alevler içinde.
- Otobüs tutuştu.

The airship burst into flames.

Zeplin alevler içinde patladı.

Layla's house survived the flames.

Leyla'nın evi alevleri atlattı.

Sami's house erupted in flames.

Sami'nin evinden alevler yükseldi.

The ship went up in flames.

Gemi alev alev yandı.

Never add fuel to the flames.

Asla alevlere yakıt eklemeyin.

Layla's house was devoured by flames.

Leyla'nın evi alevler tarafından yutuldu.

Tom rescued the cat from the flames.

Tom kediyi alevlerden kurtardı.

The volcano shoots out flames and lava.

Yanardağ dışarıya alevleri ve lavları fırlatıyordu.

She gave herself to flames of love.

O kendini aşk ateşinin kollarına bıraktı.

The fireman could not extinguish the flames.

İtfaiyeci alevleri söndüremedi.

The firefighters were trapped between the flames.

İtfaiyeciler alevler arasında kapana kısıldılar.

I threw the paper into the flames.

Kağıdı aleve attım.

The forest was in flames for three days.

Orman, üç gündür alevler içindeydi.

The volcano is belching out flames and smoke.

- Volkan dışarıya alev ve duman fışkırtıyor.
- Volkan dışarıya alevlerini ve dumanlarını güçlü bir şekilde fırlattı.

The girl screamed when she saw the flames.

Kız alevleri gördüğünde çığlık attı.

On TV we saw Mummy's office in flames.

Televizyonda annemizin bürosunu alevler içinde gördük.

The car turned over and burst into flames.

Araba devrildi ve ateş aldı.

- The house was in flames.
- The house was ablaze.

Ev alevler içindeydi.

Upon arrival, the firefighters discovered the house in flames.

Girişte, itfaiye yanan evi keşfetti.

The firefighters are trying to put out the flames.

İtfaiyeciler yangını söndürmeye çalışıyorlar.

But also there's something magical about looking at the flames.

Ama alevlere bakmanın büyüleyici bir yanı da vardır.

All of a sudden, the barn went up in flames.

- Birdenbire ahır tamamen yandı.
- Birdenbire ahır yanıp kül oldu.

The firefighters are trying to bring the flames under control.

İtfaiye, alevleri kontrol altına getirmek için çalışıyor.

Within moments, flames ripped through the capsule, killing all three astronauts.

Birkaç dakika içinde, alevler kapsülün içinden geçerek üç astronotu da öldürdü.

Fanned by the strong wind, the flames spread in all directions.

Rüzgarla körüklendiği için, alevler her yöne yayıldı.

We heard the explosion and saw the house burst into flames.

Biz patlama duyduk ve evin tutuştuğunu gördük.

They had to call the firefighters to put out the flames.

Onlar alevleri söndürmek için itfaiye çağırmak zorunda kaldı.

The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.

Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.