Translation of "Earns" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Earns" in a sentence and their turkish translations:

- He earns double my salary.
- He earns twice my salary.

Maaşımın iki katını kazanıyor.

- Tom earns twice my salary.
- Tom earns double my salary.

Tom benim maaşımın iki katını kazanıyor.

- Tom earns a lot of money.
- Tom earns a lot.

Tom çok para kazanıyor.

He earns a living.

O, hayatını kazanıyor.

He earns a good salary.

Güzel bir maaş alıyor.

He earns a great deal.

O, oldukça çok kazanır.

Tom earns $300,000 a year.

Tom yılda 300.000 dolar kazanır.

He saves what he earns.

O kazandığını biriktirir.

Tom earns double my salary.

Tom maaşımın iki katını kazanıyor.

He earns double my salary.

O, maaşımın iki katını kazanır.

Tom earns about $300,000 annually.

Tom yılda yaklaşık 300 bin dolar kazanıyor.

Tom earns a good living.

Tom iyi geçiniyor.

She earns her living by teaching.

O, öğreterek yaşamını kazanır.

He earns his living by teaching.

O, geçimini öğretmenlik yaparak kazanır.

He earns 300,000 yen a month.

O, ayda 300,000 yen kazanır.

He earns twenty dollars a day.

O, günde 20 dolar kazanır.

My husband earns $100,000 a year.

Kocam bir yılda 100,000 dolar kazanır.

She earns more than she spends.

O harcadığından daha fazla para kazanıyor.

He earns his living by writing.

O yazarak hayatını kazanır.

He earns a lot of money.

O çok para kazanıyor.

She earns 30 dollars per day.

O, günde 30 dolar kazanıyor.

A skilled mechanic earns decent wages.

Yetenekli bir tamirci makul ücretler kazanır.

Fadil earns a six-figure salary.

Fadıl altı rakamlı bir maaş alıyor.

Tom earns about $300 a day.

Tom günde yaklaşık 300 dolar kazanıyor.

Sami earns a six-figure salary.

Sami altı rakamlı bir maaş alıyor.

- Tom earns three times more than me.
- Tom earns three times more than I do.

Tom benden üç kat fazla kazanıyor.

- Tom earns twice as much as me.
- Tom earns twice as much as I do.

Tom benim iki katım kadar çok kazanır.

- Tom earns twice as much as Mary.
- Tom earns twice as much as Mary does.

- Tom Mary'nin iki katı kadar çok kazanır.
- Tom, Mary'nin kazandığının iki katı kadar çok kazanır.

He earns his living by teaching English.

Hayatını İngilizce dersi vererek kazanıyor.

Tom earns three times what I do.

Tom benim kazandığımın üç katı kazanır.

Tom earns twice as much as Mary.

Tom Mary'nin iki katı kadar çok kazanır.

She earns a living as a writer.

O, bir yazar olarak hayatını kazanıyor.

Tom earns three times more than me.

Tom benden üç kat daha fazla kazanıyor.

He earns three times more than me.

O benden üç kat daha fazla kazanır.

Tom earns his living as a guitarist.

- Tom ekmeğini gitar çalarak kazanıyor.
- Tom geçimini gitar çalarak sağlıyor.

- He earns not less than 1,000 dollars a week.
- He earns at least $1,000 dollars a week.

O, haftada en az 1.000 dolar kazanır.

- Tom earns three times as much as I do.
- Tom earns three times as much as me.

Tom benim kazandığımın üç katı fazla kazanır.

- He earns not more than 50 dollars a week.
- At the most, he earns 50 dollars a week.

En fazla, haftada 50 dolar kazanır.

She earns her living as a ballet dancer.

Bir bale dansçısı olarak hayatını kazanır.

He earns half a million yen a month.

O, bir ayda yarım milyon yen kazanmaktadır.

He earns three times as much as me.

- O benden üç kat daha fazla kazanır.
- Benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanır.

He earns his living by playing the piano.

Piyano çalarak geçimini sağlar.

She earns a living by selling her paintings.

O, tablolarını satarak geçimini sağlıyor.

Sally earns her living by giving piano lessons.

Sally, piyano dersleri vererek geçimini sağlıyor.

He earns three times more than I do.

O benim kazandığımdan üç kat daha fazla kazanır.

He earns his living as a hotel boy.

O bir otel görevlisi olarak yaşamını kazanır.

She spends as much money as she earns.

O, kazandığı kadar çok para harcar.

She earns her living by playing the violin.

Keman çalarak hayatını kazanır.

Tom saves over 80% of what he earns.

Tom kazandığının %80'i tasarruf eder.

He earns more money than he can spend.

O, harcayabileceğinden daha çok para kazanıyor.

She earns on average ten pounds a week.

O, bir haftada ortalama 10 pound kazanır.

Tom earns his living as a street musician.

Tom sokak müzisyeni olarak hayatını kazanıyor.

She earns 10 pounds from media a week.

Bir haftada ortalama 10 pound kazanıyor.

Tom just barely earns enough to live on.

Tom geçinmek için güçlükle yeterince kazanıyor.

Tom definitely earns more money than Mary does.

Tom kesinlikle Mary'nin kazandığından daha çok para kazanır.

Tom saves about 30% of what he earns.

Tom kazandığının yaklaşık %30'unu tasarruf eder.

Tom earns about three hundred dollars a day.

Tom günde yaklaşık üç yüz dolar kazanır.

She earns half as much money as her husband.

Kocasının kazandığının yarısı kadar çok para kazanır.

At the most, he earns 50 dollars a week.

En fazla, haftada 50 dolar kazanır.

Tom earns about $300 a month working part time.

Tom yarı zamanlı çalışarak yaklaşık ayda 300 dolar kazanır.

He earns three times as much as I do.

O, benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanıyor.

Mike earns no less than three hundred dollars a day.

Mike günde en az üç yüz dolar kazanır.

He earns over 500 dollars a month with that job.

O işle, o ayda 500 doların üzerinde kazanmaktadır.

He earns over 500 dollars a month from that job.

O işten, ayda 500 doların üzerinde kazanmaktadır.

He earns over 500 dollars a month at that job.

O işte, ayda 500 doların üzerinde kazanıyor.

Tom only earns half as much money as Mary does.

Tom sadece Mary'nin kazandığının yarısı kadar çok para kazanır.

Everyone working for us earns more than the minimum wage.

Bizim için çalışan herkes asgari ücretten daha fazla kazanır.

My brother earns half as much money as my father.

Erkek kardeşim babamın kazandığının yarısı kadar daha az para kazanıyor.

- He earns a good salary.
- He gets a good salary.

O iyi bir maaş alır.

Mary earns a lot of money and has a glamorous lifestyle.

Mary çok para kazanır ve göz alıcı bir yaşam tarzına sahiptir.

- He is earning twice my salary.
- He earns double my salary.

- O, maaşımın iki katını kazanır.
- O, maaşımın iki katını kazanıyor.

Jack's problem is that his wife spends more than he earns.

Jack'in sorunu eşinin onun kazandığından daha fazla harcamasıdır.

Tom earns the money, but it's managed by his wife Mary.

Tom parayı kazanır ama karısı Mary tarafından yönetilir.

He earns more than five hundred dollars a month in that job.

O, o işte ayda beş yüz dolardan daha fazla kazanır.

The band that he uses to bale the money he earns per year

Yılda kazandığı parayı balyalayabilmek için kullandığı bant

Tom earns more money in an hour than I do in a week.

Tom benim bir haftada kazandığımdan bir saatte daha fazla para kazanıyor.

Even though Marcel works hard, he only earns 30 000 Canadian dollars per year.

Marcel çok sıkı çalışsa da yılda yalnızca 30.000 Kanada doları kazanıyor.

- Tom makes a good living.
- Tom earns a good salary.
- Tom is well-paid.

Tom iyi maaş alıyor.

We do similar jobs within the company, but she earns more than I do.

Biz şirket içinde benzer işler yapıyoruz ama o benim kazandığımdan daha fazla kazanıyor.

- Tom earns three hundred dollars an hour.
- Tom makes three hundred dollars an hour.

Tom saatte üç yüz dolar kazanır.

- He earns a lot of money.
- She's rolling in dough.
- She's raking in the cash.

O çok para kazanıyor.

- Tom makes a lot of money.
- Tom earns a lot of money.
- Tom is making a lot of money.

- Tom çok para kazanır.
- Tom çok para kazanıyor.

- Tom earns thirty dollars an hour.
- Tom is making thirty dollars an hour.
- Tom makes thirty dollars an hour.

Tom saatte otuz dolar kazanmaktadır.

- Tom makes big money.
- Tom makes a lot of money.
- Tom earns a lot of money.
- Tom is making a lot of money.

Tom büyük para kazanıyor.

"Mary earns ten times as much as I do," complained Tom "and yet she expects me to pay half of the household expenses."

"Mary benim kazandığımın on katını kazanır," Tom şikayet etti ve hâlâ ev giderlerinin yarısını ödememi bekliyor.