Translation of "Decent" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Decent" in a sentence and their turkish translations:

Be decent to people, and they'll be decent to you.

İnsanlara karşı nazik olun, onlar size karşı nazik olacaklardır.

Mary, are you decent?

- Mary, müsait misin?
- Mary, uygun musun?
- Mary, kıyafetin uygun mu?
- Mary, giyinik misin?

Tom is pretty decent.

Tom oldukça terbiyeli.

The food was decent.

Yiyecek iyiydi.

You're a decent guy.

Sen terbiyeli bir adamsın.

Tom has a decent salary.

Tom'un makul bir maaşı vardır.

This is a decent town.

Burası nezih bir kasaba.

I had a decent meal.

İyi bir yemek yedim.

Put on some decent clothes.

Bazı düzgün giysiler giy.

It was a decent performance.

Bu iyi bir performanstı.

Tom is a decent guy.

Tom iyi bir adam.

Get yourself a decent suit.

Kendinize uygun bir takım elbise alın.

They're actually quite decent people.

Aslında oldukça iyi insanlardır.

I have a decent income.

İyi bir gelirim var.

I have a decent salary.

Benim iyi bir maaşım var.

- Tom's a decent, law-abiding citizen.
- Tom is a decent, law-abiding citizen.

Tom terbiyeli, yasalara saygılı bir vatandaş.

- The majority of them are decent people.
- Most of them are decent people.

Onların çoğu iyi insanlardır.

Tom seems like a decent kid.

Tom düzgün bir çocuğa benziyor.

He is a very decent fellow.

O, çok hoşgörülü bir adamdır.

You've been really decent to me.

Sen bana karşı gerçekten naziktin.

Tom is a very decent fellow.

Tom çok temiz bir adam.

Wait while I make myself decent.

Uygun bir kıyafet giyerken bekle.

A skilled mechanic makes decent money.

Yetenekli bir tamirci iyi para kazanır.

Tom is a fairly decent golfer.

Tom oldukça iyi bir golfçüdür.

Tom has a very decent salary.

Tom'un çok yeterli maaşı var.

A skilled mechanic earns decent wages.

Yetenekli bir tamirci makul ücretler kazanır.

I can't find a decent job.

Düzgün bir iş bulamıyorum.

- I thought Tom was a decent guy.
- I thought that Tom was a decent guy.

Tom'un terbiyeli bir adam olduğunu düşündüm.

Tom couldn't find anyplace decent to rent.

Tom kiralayacak iyi bir yer bulamadı.

Tom is a decent sort of guy.

Tom saygılı bir insandır.

I think that Tom is truly decent.

Tom'un gerçekten iyi kalpli olduğunu düşünüyorum.

I want to buy a decent guitar.

İyi bir gitar almak istiyorum.

Communism would provide decent housing for everybody.

Komünizm herkes için iyi konut sağlardı.

No decent people go to that place.

Hiçbir terbiyeli insan o yere gitmez.

Tom seems to be a decent guy.

Tom iyi bir adam gibi görünüyor.

Tom wished he had a decent job.

Tom düzgün bir işi olmasını diledi.

Tom is a good and decent person.

Tom iyi ve nazik bir insandır.

We know Tom is a decent man.

Tom'un iyi bir adam olduğunu biliyoruz.

Tom paid Mary a very decent salary.

Tom Mary'ye çok iyi bir maaş ödedi.

I wish I had a decent job.

Keşke iyi bir işim olsa.

Why don't you get yourself a decent house?

Neden kendine iyi bir ev almıyorsun?

I'd like to live in a decent house.

İyi bir evde yaşamak istiyorum.

I want Tom to have a decent life.

Tom'un iyi bir yaşama sahip olmasını istiyorum.

I came to fix you a decent meal.

Sana iyi bir yemek hazırlamak için geldim.

You had better go there in decent clothes.

Oraya uygun elbiselerle gitsen iyi olur.

Tom can't seem to find a decent job.

Tom iyi bir iş bulamıyor gibi görünüyor.

I was raised normally. My parents were decent.

Ben normal biçimde büyütüldüm. Annem ve babam iyiydiler.

Layla was very bad at choosing a decent partner.

Leyla iyi bir ortak seçmekte çok kötüydü.

- Tom said there were no decent restaurants in his neighborhood.
- Tom said that there were no decent restaurants in his neighborhood.

- Tom çevresinde iyi restoranlar olmadığını söyledi.
- Tom yaşadığı semtte güzel lokanta olmadığını söyledi.

- Tom said he couldn't find a decent place to live.
- Tom said that he couldn't find a decent place to live.

Tom yaşamak için iyi bir yer bulamadığını söyledi.

I can't find a decent place to eat around here.

Bu çevrede yemek yemek için iyi bir yer bulamıyorum.

- Tom is a good guy.
- Tom is a decent guy.

Tom iyi bir adam.

Tom is one of the most decent men I know.

Tom tanıdığım en kibar erkeklerden biri.

The dumb masses believe that Mandela was a decent man.

Aptal yığınlar Mandela'nın iyi bir adam olduğuna inanıyorlar.

Tom hasn't eaten a decent meal in a long time.

Tom uzun zamandır iyi bir yemek yemedi.

He has not eaten a decent meal in a long time.

O, uzun süredir iyi bir yemek yemedi.

Finding a decent man is more difficult than winning a lottery.

Saygın bir insan bulmak bir piyango kazanmaktan daha zor.

I want Tom to have a chance for a decent life.

Tom'un iyi bir yaşam için şansı olmasını istiyorum.

What we want is a chance to earn a decent living.

İstediğimiz iyi bir yaşam kazanmak için bir şans.

I think it's time for me to buy a decent camera.

Sanırım uygun bir kamera almamın zamanıdır.

I think it's time for me to buy a decent car.

Sanırım makul bir araba almamın zamanıdır.

The size of a house cat, she would make a decent meal.

Ev kedisi büyüklüğündeki dişi kolugo doyurucu bir yemek olacaktır.

Recently, many people are finding it hard to make a decent living.

- Son zamanlarda, birçok insan iyi yaşamayı zor buluyor.
- Son zamanlarda birçok insan rahat geçinmeyi zor buluyor.

- Tom is a real decent guy.
- Tom is a real good man.

Tom gerçekten iyi bir adamdır.

With this much money, I could buy a very decent used car.

Bu kadar çok para ile, ben çok iyi bir ikinci el araba satınalabilirdim.

Tom got a decent grade on the test he took last week.

Tom geçen hafta girdiği sınavda iyi bir not aldı.

- Tom is a fairly decent golfer.
- Tom is a pretty good golfer.

Tom oldukça iyi bir golfçüdür.

- Tom seemed like a decent kid.
- Tom seemed like a good kid.

Tom iyi bir çocuk gibi görünüyordu.

Tom couldn't find a decent job in Boston, so he moved to Chicago.

Tom Boston'da iyi bir iş bulamadı, bu yüzden Şikago'ya taşındı.

I can't believe how hard it is to find decent grub around here.

Buralarda iyi bir yiyecek bulmanın ne kadar zor olduğuna inanamıyorum.

I think it's time for me to buy my daughter a decent computer.

Sanırım kızıma uygun bir bilgisayar almamın zamanıdır.

Most teachers don't make a decent living considering the hours they have to work.

Çalışmak zorunda oldukları saatleri düşünerek öğretmenlerin çoğu iyi geçinmiyor.

- Tom is a good man, isn't he?
- Tom is a decent guy, isn't he?

Tom iyi bir adam, değil mi?

If farmers don't make a decent living growing peanuts, they will try growing other crops.

Çiftçiler fıstık yetişen iyi bir yaşam yapmazlarsa, diğer ürünleri yetiştirmeye çalışacaklardır.

One thing I've always wanted to do is get a decent job close to home.

Her zaman yapmak istediğim tek şey evime yakın iyi bir iş bulmak.

If you want your workers to be happy, you need to pay them a decent wage.

Çalışanlarınızın mutlu olmasını istiyorsanız, onlara yeterli bir ücret ödemelisiniz.

As soon as I can get a decent video camera, I'll start making videos to put online.

İyi bir video kamera alır almaz, online koymak için videolar yapmaya başlayacağım.

Since Tom couldn't make a decent living as a nightclub musician, he had to get a day job.

O bir gece kulübü müzisyeni olarak iyi bir geçim sağlayamadığı için tüm günlük bir işe girmek zorunda kaldı.

Tom and Mary haven't had a decent night's sleep since the birth of their baby six months ago.

Tom ve Mary'nin, altı ay önce bebeklerinin doğumundan bu yana iyi bir gece uykusu olmadı.