Examples of using "Contagious" in a sentence and their turkish translations:
Bulaşıcı bir hâl aldı.
Sen bulaşıcısın.
Süper bulaşıcı.
- Ben bulaşıcıyım.
- Hastalığım bulaşıcı.
Soğuk algınlığı bulaşıcıdır.
Kahkaha bulaşıcıdır.
Duygular bulaşıcıdır.
Bulaşıcı mı?
Coşku bulaşıcıdır.
Gülümsemek bulaşıcıdır.
Cesaret bulaşıcıdır.
- Esneme bulaşıcıdır.
- Esnemek bulaşıcıdır.
Tom'un coşkusu bulaşıcıdır.
Tom'un gülümsemesi bulaşıcıydı.
Fadıl'ın gülümsemesi bulaşıcıydı.
Kızamık virüsü çok bulaşıcıdır.
Tom'un bulaşıcı bir hastalığı var.
Tifüs, bulaşıcı bir hastalıktır.
Fadıl'ın bulaşıcı bir gülüşü vardı.
Hastalığın bulaşıcı mı?
Bunun bulaşıcı olmadığını söylediğini düşündüm.
Onun bulaşıcı olmadığını söylediğini düşündüm.
Biz bulaşıcı bir hastalık bahsediyoruz.
Tüm bulaşıcı hastalıklar bulaşıcı değildir.
Korkma. O hastalık bulaşıcı değildir.
Tom'un bulaşıcı bir hastalığı olduğunu bilmiyordum.
Tom'un coşkusu bulaşıcıdır.
Grip ve soğuk algınlığı çok bulaşıcı.
Doktor Tom'un sahip olduğu şeyin bulaşıcı olmadığını söyledi.
Saygının güzel tarafı ise bulaşıcı olmasıdır.
Kızamık bildiğimiz en bulaşıcı hastalıklardan biridir.
Bilim adamları bunu, bir hastalığın ne kadar bulaşıcı olduğunu tanımlamak için kullanıyor.
Doktor Tom'un hastalığının bulaşıcı olmadığını söyledi.
Ve bilim insanları, bu dönemin çoğunda hastalığı başkasına bulaştırabileceğinizi düşünüyor.
Hastalığı kapmış ve birkaç gündür hatta 2 haftadır yayıyor olabilirsiniz,
Otomatik kapıların kesin bir avantajı, insanlar kapı kollarına dokunarak bulaşıcı hastalıklarını yayamayacaklarıdır.