Translation of "Contagious" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Contagious" in a sentence and their turkish translations:

It's contagious.

Bulaşıcı bir hâl aldı.

You're contagious.

Sen bulaşıcısın.

Super contagious.

Süper bulaşıcı.

I'm contagious.

- Ben bulaşıcıyım.
- Hastalığım bulaşıcı.

Colds are contagious.

Soğuk algınlığı bulaşıcıdır.

Laughter is contagious.

Kahkaha bulaşıcıdır.

Emotions are contagious.

Duygular bulaşıcıdır.

Is it contagious?

Bulaşıcı mı?

Enthusiasm is contagious.

Coşku bulaşıcıdır.

Smiling is contagious.

Gülümsemek bulaşıcıdır.

Courage is contagious.

Cesaret bulaşıcıdır.

Yawning is contagious.

- Esneme bulaşıcıdır.
- Esnemek bulaşıcıdır.

Tom's enthusiasm is contagious.

Tom'un coşkusu bulaşıcıdır.

Tom's smile was contagious.

Tom'un gülümsemesi bulaşıcıydı.

Fadil's smile was contagious.

Fadıl'ın gülümsemesi bulaşıcıydı.

- The measles virus is super contagious.
- The measles virus is very contagious.

Kızamık virüsü çok bulaşıcıdır.

Tom has a contagious disease.

Tom'un bulaşıcı bir hastalığı var.

Typhus is a contagious disease.

Tifüs, bulaşıcı bir hastalıktır.

Fadil had a contagious smile.

Fadıl'ın bulaşıcı bir gülüşü vardı.

Is what you have contagious?

Hastalığın bulaşıcı mı?

- I thought that you said it wasn't contagious.
- I thought you said it wasn't contagious.
- I thought you said that it wasn't contagious.

Bunun bulaşıcı olmadığını söylediğini düşündüm.

- I thought that you said it wasn't contagious.
- I thought you said it wasn't contagious.
- I thought that you said that it wasn't contagious.
- I thought you said that it wasn't contagious.

Onun bulaşıcı olmadığını söylediğini düşündüm.

We're talking about a contagious disease.

Biz bulaşıcı bir hastalık bahsediyoruz.

Not all the infectious diseases are contagious.

Tüm bulaşıcı hastalıklar bulaşıcı değildir.

Don't be afraid. That disease isn't contagious.

Korkma. O hastalık bulaşıcı değildir.

I didn't know Tom had a contagious disease.

Tom'un bulaşıcı bir hastalığı olduğunu bilmiyordum.

- Tom's enthusiasm is contagious.
- Tom's enthusiasm is infectious.

Tom'un coşkusu bulaşıcıdır.

The flu and the common cold are very contagious.

Grip ve soğuk algınlığı çok bulaşıcı.

The doctor said that what Tom has isn't contagious.

Doktor Tom'un sahip olduğu şeyin bulaşıcı olmadığını söyledi.

And the good thing about respect is that it's contagious.

Saygının güzel tarafı ise bulaşıcı olmasıdır.

Measles is one of the most contagious diseases we know.

Kızamık bildiğimiz en bulaşıcı hastalıklardan biridir.

Scientists use it to describe how contagious a disease is.

Bilim adamları bunu, bir hastalığın ne kadar bulaşıcı olduğunu tanımlamak için kullanıyor.

The doctor told us that what Tom has isn't contagious.

Doktor Tom'un hastalığının bulaşıcı olmadığını söyledi.

And scientists think you could be contagious during most of this period.

Ve bilim insanları, bu dönemin çoğunda hastalığı başkasına bulaştırabileceğinizi düşünüyor.

You can be contagious and spreading it around for several days, and up to two weeks,

Hastalığı kapmış ve birkaç gündür hatta 2 haftadır yayıyor olabilirsiniz,

A definite advantage of automatic doors is that people can't spread their contagious diseases by touching door handles.

Otomatik kapıların kesin bir avantajı, insanlar kapı kollarına dokunarak bulaşıcı hastalıklarını yayamayacaklarıdır.