Translation of "Barely" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Barely" in a sentence and their turkish translations:

It's barely recognizable.

Bu zar zor ayırt edilebilir.

Tom barely escaped.

Tom güçlükle kaçtı.

We barely started.

- Zar zor başladık.
- Biz zar zor başladık.

We barely spoke.

Zar zor konuştuk.

We barely survived.

Güçlükle hayatta kaldık.

We've barely begun.

Zar zor başladık.

They barely spoke.

Neredeyse hiç konuşmadılar.

She's barely learning.

O zorlukla öğrenir.

Tom barely ate.

Tom zar zor yedi.

Tom barely spoke.

Tom neredeyse hiç konuşmadı.

He barely spoke.

- O, zar zor konuşabildi.
- O, güçbela konuşabildi.

- I barely caught the train.
- I barely made the train.

Trene güçlükle yetişebildim.

I could barely breathe.

zar zor nefes alabiliyordum.

We barely know them.

Ne olduklarını bile tam bilmiyoruz.

He can barely read.

O güçlükle okuyabiliyor.

Tom is barely alive.

Tom kıl payı ölümden döndü.

I can barely walk.

- Güçlükle yürüyebiliyorum.
- Hemen hemen hiç yürüyemiyorum.

I can barely move.

Ben zar zor hareket edebiliyorum.

Tom barely speaks French.

Tom zar zor Fransızca konuşur.

Tom barely said anything.

Tom zar zor bir şey söyledi.

Tom can barely swim.

Tom güçlükle yüzebilir.

Tom barely recognized Mary.

Tom Mary'yi zar zor tanıdı.

I could barely sleep.

Zar zor uyuyabildim.

I can barely stand.

Zar zor katlanabilirim.

She barely knew him.

- Onu hemen hemen hiç tanımıyordu.
- O onu pek tanımıyordu.

Tom could barely breathe.

Tom zorlukla nefes alabiliyordu.

I barely knew Tom.

Tom'u güç bela tanıdım.

Tom is barely breathing.

Tom zar zor nefes alıyor.

Tom is barely conscious.

Tom neredeyse hiç bilinçli değil.

I barely know Tom.

Tom'u neredeyse tanımıyorum.

Tom could barely speak.

Tom zorlukla konuşabilir.

Tom can barely breathe.

Tom zorlukla nefes alabiliyor.

Tom could barely talk.

Tom zar zor konuşabildi.

Tom can barely stand.

Tom zar zor ayakta durabiliyor.

Tom can barely speak.

Tom neredeyse hiç konuşamıyor.

Tom can barely walk.

Tom zar zor yürüyebiliyor.

Tom can barely move.

- Tom neredeyse hareket edemiyor.
- Tom neredeyse kıpırdayamıyor.
- Tom neredeyse kımıldayamıyor.

Tom can barely see.

Tom neredeyse göremiyor.

Tom can barely eat.

- Tom neredeyse yemek yiyemiyor.
- Tom zar zor yiyebiliyor.

I could barely speak.

Zar zor konuşabildim.

He could barely speak.

O, zorlukla konuşabilirdi.

I barely remember anything.

Neredeyse bir şey hatırlamıyorum.

Tom can barely read.

Tom zar zor okuyabiliyor.

Tom barely escaped death.

- Tom zar zor ölümden kurtuldu.
- Tom ucu ucuna ölümden kurtuldu.

Fadil barely recognized Dania.

Fadıl, Dania'yı zorlukla tanıdı.

I can barely read.

Neredeyse okuyamıyorum.

I can barely swim.

Neredeyse yüzemiyorum.

He barely speaks English.

O zar zor İngilizce konuşur.

I can barely breathe.

Neredeyse nefes alamıyorum.

You barely ate anything.

Neredeyse bir şey yemedin.

I barely remember Tom.

Tom'u zar zor hatırlıyorum.

I barely recognized Tom.

Tom'u zar zor tanıdım.

Sami barely uses Twitter.

Sami, Twitter'ı ender kullanır.

- Tom could barely conceal his excitement.
- Tom could barely hide his excitement.

Tom heyecanını güçlükle gizleyebildi.

- Tom had barely enough to eat.
- Tom barely had enough to eat.

Tom'un neredeyse yeterli yiyeceği yoktu.

The elephants can barely see.

Filler zar zor görebiliyor.

I barely missed being struck.

Çarpılmaktan zar zor kurtuldum.

My daughter is barely fifteen.

Kızım neredeyse on beş yaşındadır.

I barely caught the train.

Güçlükle trene yetiştim.

I barely passed the exam.

Ben zar zor sınavı geçtim.

Mary's bruises are barely visible.

Mary'nin morarmaları neredeyse görünür durumda.

I can barely see it.

Onu güçlükle görüyorum.

We barely know each other.

Birbirimizi çok az tanıyoruz.

The scars are barely visible.

İzler zar zor görülebilir.

You barely touched your food.

Neredeyse yemeğine hiç dokunmadın.

I can barely stand up.

Güçlükle ayağa kalkabilirim.

We barely talked about work.

İşten pek bahsetmedik.

I can barely use chopsticks.

Yemek çubuğunu zar zor kullanabiliyorum.

The refugees barely escaped death.

Mülteciler ölümden kıl payı kurtuldular.

It barely ever rains here.

Burada hemen hemen hiç yağmur yağmaz.

He barely passed the examination.

O sınavı zorla geçti.

Tom barely passed the test.

Tom güçlükle testi geçti.

Tom barely touched his food.

Tom neredeyse yemeğine hiç dokunmadı.

Mary barely touched her food.

Mary yemeğine neredeyse hiç dokunmadı.

I barely slept a wink.

Neredeyse gözümü kırpmadım.

I barely know the city.

Şehri hemen hemen hiç bilmiyorum.

He barely spoke to me.

Benimle zar zor konuştu.

Tom barely touched his breakfast.

Tom neredeyse kahvaltısına dokunmadı.

I barely slept last night.

Dün gece zar zor uyudum.

I barely knew my father.

Babamı zar zor tanıdım.

I barely escaped getting caught.

Yakalanmaktan zar zor kaçtım.

I barely even remember Tom.

Neredeyse Tom'u hatırlamıyorum.

I can barely control myself.

Kendimi zorlukla kontrol edebiliyorum.

I can barely see you.

- Seni güçlükle görebiliyorum.
- Seni zar zor görebiliyorum.

I barely even remember them.

Onları zar zor hatırlıyorum.

I barely even remember him.

Onu zar zor hatırlıyorum.

I barely even remember her.

Onu zar zor hatırlıyorum.

Tom could barely speak French.

Tom çok az Fransızca konuşabiliyordu.

Tom barely ate his lunch.

Tom neredeyse öğle yemeğini hiç yemedi.

I can barely hear him.

Onu zar zor duyabiliyorum.

I can barely hear Tom.

Tom'u zar zor duyabiliyorum.

Tom can barely speak French.

Tom neredeyse Fransızca konuşamaz.

Tom barely passed the exam.

Tom güçlükle sınavı geçti.

Tom barely said a word.

Tom neredeyse tek kelime söylemedi.