Translation of "Bare" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Bare" in a sentence and their turkish translations:

"Parking lots, bare.

“Otoparklar bomboş,…

That's the bare minimum.

Bu minimum düzey.

The room was bare.

Oda açıktı.

The walls were bare.

Duvarlar çıplaktı.

Mary had bare shoulders.

Mary'nin çıplak omuzları vardı.

And the bare camera die ...

Ve bu kamera çipi...

Bare soil is damaged soil.

Çıplak toprak, hasarlı topraktır.

The trees are already bare.

Ağaçlar zaten yapraksız.

The shelves were pretty bare.

- Raflar oldukça çıplaktı.
- Raflar oldukça boştu.

The trees will soon be bare.

Ağaçlar yakında yapraksız olacak.

The garden is bare and brown.

Bahçe çıplak ve kahverengi.

He was bare to the waist.

O beline kadar çıplaktı.

Many trees are bare in winter.

- Birçok ağaç kışın çıplaktır.
- Birçok ağaç kışın yapraksızdır.

The room was bare of furniture.

Oda mobilyadan yoksundu.

I only did the bare minimum.

Kıtı kıtına olacak şekilde yaptım.

Tom only does the bare minimum.

Tom sadece en azını yapar.

Using basic tools and his bare hands,

Basit araçlar ve çıplak elleriyle,

- Tom's feet were bare.
- Tom was barefoot.

Tom'un ayakları çıplaktı.

Don't touch the pot with bare hands.

Çıplak ellerle tencereye dokunma.

She choked him with her bare hands.

O, çıplak elleriyle onu boğdu.

Beowulf killed Grendel with his bare hands.

Beowulf çıplak elleriyle Grendel'i öldürdü.

- I can rip you apart with my bare hands.
- I can tear you apart with my bare hands.

Seni çıplak ellerimle parçalayabilirim.

Tom caught a fish with his bare hands.

Tom çıplak elleriyle bir balık yakaladı.

Mary killed the rabbit with her bare hands.

Mary çıplak elleriyle tavşanı öldürdü.

It is difficult to tell the bare facts.

Çıplak gerçekleri söylemek zordur.

The shelves in the supermarket were almost bare.

Süpermarketteki raflar neredeyse bomboştu.

I can do it with my bare hands.

Onu çıplak ellerimle yapabilirim.

Sami used his bare hands to murder Layla.

Sami, Leyla'yı öldürmek için çıplak ellerini kullandı.

It won't be long before the trees are bare.

Çok geçmeden ağaçlar yapraksız olacak.

The apartment was completely bare when we moved in.

Taşındığımızda daire tamamen boştu.

Don't use your bare hands to scrub the floor.

Yeri ovalamak için çıplak ellerini kullanma.

One man was seen digging with his bare hands.

Bir adam çıplak elleri ile kazı yaparken görüldü.

Sami used his bare hands to strangle his wife.

Sami, karısını boğazlamak için çıplak ellerini kullandı.

I caught a big fish yesterday with my bare hands.

Dün sadece ellerimle büyük bir balık yakaladım.

It's hard to swat a fly with your bare hand.

Bir sineği çıplak elinle ezmek zordur.

We cannot walk on the hot sand with bare feet.

Çıplak ayakla sıcak kumda yürüyemeyiz.

Don't go out in this heat with a bare head.

Bu sıcakta çıplak kafayla dışarı çıkma.

Her feet were bare, as was the custom in those days.

O zamanlar âdet olduğu üzere, yalınayaktı.

The kitchen table was bare except for a bowl of fruit.

Bir kase meyvenin dışında mutfak masası bomboştu.

Can you break an apple in half with your bare hands?

Çıplak ellerinle bir elmayı parçalayabilir misin?

Even if the meat is stripped bare, there's so much you can use on it.

Eti sıyrılmış bile olsa, çok şeyde kullanabilirsiniz.

Even if the meat is stripped bare, there's so much you can use on it.

Eti sıyrılmış bile olsa çok şeyde kullanabilirsiniz

- Many trees are bare in winter.
- Many trees lose their leaves in the winter.
- Most trees lose their leaves in the winter.

Çoğu ağaç kışın yapraklarını kaybeder.