Translation of "Shoulders" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Shoulders" in a sentence and their turkish translations:

Shoulders.

Omuzlar.

Shoulders, here.

Omuzlar, evet.

Shoulders, very gently.

Omuzlar, son derece nazik bir şekilde.

On his shoulders.

omuzlarına düştü .

My shoulders hurt.

Omuzlarım ağrıyor.

Rub my shoulders.

Omuzlarımı ovala.

Shrug your shoulders.

- Omzunuzu silkin.
- Omuzunuzu yukarı aşağı hareket ettirin.

And - shoulders, the women.

Ve - kadınlar, omuzlarınız!

He shrugged his shoulders.

O, omuzlarını silkti.

He has broad shoulders.

Onun geniş omuzları vardı.

Mary massaged my shoulders.

Mary, omuzlarıma masaj yaptı.

Mary has broad shoulders.

Mary'nin geniş omuzları var.

I have broad shoulders.

Benim geniş omuzlarım var.

She has broad shoulders.

Onun geniş omuzları var.

We have broad shoulders.

Bizim geniş omuzlarımız var.

Jim has broad shoulders.

Jim'in geniş omuzları var.

Tom shrugged his shoulders.

Tom omuzlarını silkti.

Tom has broad shoulders.

Tom'un geniş omuzları var.

Marie massaged my shoulders.

Marie omuzlarıma masaj yaptı.

I squeezed his shoulders.

Onun omuzlarını sıktım.

Tom has narrow shoulders.

Tom'un dar omuzları var.

He has narrow shoulders.

Onun dar omuzları var.

My shoulders feel stiff.

Benim omuzlarım sert.

My shoulders are stiff.

Omuzlarım serttir.

Keep your shoulders straight.

Omuzları düz tut.

Mary had bare shoulders.

Mary'nin çıplak omuzları vardı.

He has wide shoulders.

Onun geniş omuzları var.

And roll shoulders, roll, roll.

Ve yuvarlayın omuzları, yuvarlayın, yuvarlayın

Painted shoulders of pagan beliefs

pagan inançlarına göre resmedilmiş olmaları

He just shrugged his shoulders.

O sadece omuzlarını silkti.

Tom is massaging Mary's shoulders.

Tom, Mary'nin omuzlarına masaj yapıyor.

Can you rub my shoulders?

Omuzlarımı ovalayabilir mısın?

Will you rub my shoulders?

Omuzlarımı ovar mısın?

Tom has very broad shoulders.

Tom'un çok geniş omuzları var.

Tom just shrugged his shoulders.

Tom sadece omuzlarını silkti.

Your shoulders are very tense.

- Omuzlarınız çok gergin.
- Omuzların çok gergin.

My shoulders are fine now.

Omuzlarım şimdi iyi.

Tom massaged Mary's stiff shoulders.

- Tom, Mary'nin sert omuzlarına masaj yaptı.
- Tom Mary'nin sert omuzlarını masaj yaptı.

- Tom laid his hands on Mary's shoulders.
- Tom put his hands on Mary's shoulders.
- Tom placed his hands on Mary's shoulders.

Tom ellerini Mary'nin omuzlarına koydu.

Her hair comes to her shoulders.

Onun saçı omuzlarına geliyor.

- I shrugged my shoulders.
- I shrugged.

Omuzlarımı silktim.

Tom carried Mary on his shoulders.

Tom, Mary'yi omuzlarında taşıdı.

Tom lifted Mary onto his shoulders.

Tom Mary'yi omuzlarına kaldırdı.

- Do you want me to massage your shoulders?
- Do you want me to rub your shoulders?

Omuzlarına masaj yapmamı ister misin?

Tom is head and shoulders above others.

Tom kat kat diğerlerinin üstündedir.

My sister's hair reaches to her shoulders.

Kız kardeşimin saçı omuzlarına ulaşıyor.

A great responsibility lies on his shoulders.

Onun omuzlarında büyük bir sorumluluk yatıyor.

I have a pain in my shoulders.

Omuzlarımda bir ağrı var.

Tom has wide shoulders and narrow hips.

Tom'un geniş omuzları ve dar kalçaları vardır.

Mary has narrow shoulders and wide hips.

Mary'nin dar omuzları ve geniş kalçaları vardır.

Tom put his hands on my shoulders.

Tom ellerini omuzlarıma koydu.

Atlas bore the Earth on his shoulders.

Atlas, dünya'yı omuzlarında taşıdı.

I'll take the responsibility on my shoulders.

Sorumluluğu omuzlarıma alacağım.

He put his hands on my shoulders.

Ellerini omuzlarıma koydu.

Tom wrapped his jacket around Mary's shoulders.

Tom ceketini Mary'nin omuzlarına sardı.

She covered her shoulders with the blanket.

Omuzlarını battaniyeyle örttü.

Tom covered Mary's shoulders with a blanket.

Tom bir battaniye ile Mary'nin omuzlarını dürttü.

She put her hands on his shoulders.

Ellerini onun omuzlarına koydu.

She pushed her hair over her shoulders.

O, saçlarını omuzlarının üzerine itti.

Tom was riding on his father's shoulders.

Tom babasının omuzlarına biniyordu.

Tom has hair down to his shoulders.

Tom'un omuzlarından sarkan saçı var.

Her hair came down to her shoulders.

Onun saçı omuzlarına indi.

He draped his coat over her shoulders.

Paltosunu onun omuzlarının üzerine örttü.

Tom draped his coat over Mary's shoulders.

Tom paltosunu Mary'nin omuzlarının üzerine örttü.

He laid his hands on her shoulders.

O ellerini onun omuzlarına koydu.

Tom laid his hands on Mary's shoulders.

Tom ellerini Mary'nin omuzlarına koydu.

Tom slipped a coat over Mary's shoulders.

Tom, Mary'nin omuzlarının üzerine bir ceket attı.

Mary wrapped the blanket around her shoulders.

Mary battaniyeyi omuzlarına sardı.

Tom wrapped the blanket around Mary's shoulders.

Tom battaniyeyi Mary'nin omuzlarına sardı.

You've got a good head on your shoulders.

- Sen akıllı ve zeki birisin.
- Omuzlarının üzerinde iyi bir kafaya sahipsin.

Give me a ride on your shoulders, Daddy.

Beni omuzlarında gezdir, baba.

The little boy sat on his father's shoulders.

Küçük çocuk babasının omuzlarına oturdu.

He has a good head on his shoulders.

- O aklı başında biri.
- Onun kafası çalışıyor.

Would you like me to massage your shoulders?

Senin omuzlarına masaj yapmamı ister misin?

- My sister's hair reaches to her shoulders.
- My sister has shoulder-length hair.
- My sister's hair reaches her shoulders.

Kız kardeşimin saçları omuzlarına ulaşıyor.

He was strong, with broad shoulders and dark eyes.

O, geniş omuzlar ve karanlık gözlerle güçlüydü.

My little daughter likes to sit on my shoulders.

Benim küçük kızım benim omuzlarımda oturmayı seviyor.

Tom looked over his shoulders, expecting to see someone.

Tom birini görmeyi umarak etrafını kolladı.

Everyone get up and put your children on your shoulders.

Herkes ayağa kalkıp, çocuğunu omuzuna alsın.

It's like a weight has been lifted from my shoulders.

Bu, omuzlarımdan kaldırılan bir ağırlık gibi.

In mathematics he was head and shoulders above all the others.

O, matematikte tüm diğerlerinden kat kat yukarıdaydı.

- Tom has a good head on his shoulders.
- Tom is sharp.

- Tom aklı başında biridir.
- Tom sağduyu sahibidir.

John is head and shoulders above any of his classmates in French.

John Fransızcada sınıf arkadaşlarının herhangi birinden çok üstün.

Tom put his hands on Mary's shoulders and looked deeply into her eyes.

Tom ellerini Mary'nin omuzlarına koydu ve derinden onun gözlerine baktı.

In North America when a person shrugs his shoulders it means "I don't know".

Kuzey Amerika'da bir kişi omuzlarını silktiğinde bu; "bilmiyorum" anlamına gelir.

Grabbing him by the shoulders, she shook him and yelled, "Snap out of it!"

Onu omuzlarından tutarak, onu salladı ve bağırdı, "Kendine hakim ol!"

No sooner had the monkey caught sight of him than it jumped up to his shoulders.

Maymun onu görür görmez onun omuzlarına sıçradı.

- You are so intelligent.
- You are very intelligent.
- You have a good head on your shoulders.

Sen çok zekisin.

At any rate, Ozawa hurriedly took off his raincoat and quickly put it on the naked girl's shoulders.

Her neyse, Ozawa aceleyle yağmurluğunu çıkardı ve hızlı bir şekilde çıplak kızın omuzlarına koydu.

If you want to have an attractive personality, you need to have a good head on your shoulders.

Eğer çekici bir kişiliğe sahip olmak istiyorsanız, omuzlarınızda iyi bir kafaya sahip olmalısınız.

But Shem and Japheth put a cloak upon their shoulders, and going backward, covered the nakedness of their father: and their faces were turned away, and they saw not their father's nakedness.

Sam'la Yafet bir giysi alıp omuzlarına attılar, geri geri yürüyerek çıplak babalarını örttüler. Çıplak babalarını görmemek için yüzlerini öbür yana çevirdiler.