Translation of "Viel" in Turkish

0.073 sec.

Examples of using "Viel" in a sentence and their turkish translations:

Ik viel.

Ben düştüm.

Tom viel.

Tom düştü.

Wie viel?

Kim düştü?

- Dat viel mee.
- Dat viel wel mee.

O çok kötü değildi.

Tom viel flauw.

Tom bayıldı.

De appel viel.

- Elma düştü.
- Elma düşmüş.

Het gordijn viel.

- Her şey bitti.
- Perde düştü.
- İşte bu kadardı.
- Hepsi bu kadardı.

Maria viel flauw.

Mary bayıldı.

Ik viel flauw.

Ben bayıldım.

Het viel tegen.

O, hayal kırıklığına uğratıcıydı.

Tom viel niet.

Tom düşmedi.

Het viel mee.

O kadar kötü değildi.

- Je viel flauw.
- U viel flauw.
- Jullie vielen flauw.

Sen bayıldın.

- Tom viel het water in.
- Tom viel in het water.

Tom suya düştü.

- Ze viel op haar neus.
- Ze viel op haar gezicht.

Burnunun üstüne düştü.

Parijs viel in 1940.

Paris, 1940 yılında düştü.

Ik viel in slaap.

- Uyuyakaldım.
- Uykuya gittim.

Ze viel in slaap.

O uykuya daldı.

Mijn voortand viel eruit.

Benim ön dişim düştü.

Tom viel in slaap.

Tom uykuya daldı.

Dat viel wel mee.

Çok kötü değildi.

Tom viel bijna flauw.

Tom neredeyse bayılacaktı.

- Dat viel wel mee toch?
- Nou, dat viel wel mee toch?

Artık, o, o kadar kötü değil, değil mi?

Bereikte toen de duisternis viel.

ancak karanlık çöktüğünde

De baby viel in slaap.

Bebek uykuya daldı.

Ze viel van de ladder.

Merdivenden düştü.

Ze viel op haar gezicht.

O yüzünün üstüne düştü.

Hij viel op me neer.

Beni ziyaret etti.

Tom viel in de modder.

Tom çamura düştü.

Het viel eigenlijk wel mee.

O aslında o kadar kötü değildi.

Tom viel en bezeerde zich.

Tom düştü ve kendini incitti.

Dat viel wel mee toch?

O çok kötü değildi, değil mi?

Ik viel eindelijk in slaap.

Sonunda uykuya daldım.

Toms hond viel Mary aan.

Tom'un köpeği Mary'ye saldırdı.

Ze viel de vijand aan.

Düşmana saldırdı.

Hij viel van het paard.

O, attan düştü.

Ik viel in de modder.

Çamura düştüm.

Tom viel op zijn hoofd.

- Tom kafaüstü yere düştü.
- Tom kafasının üzerine düştü.
- Tom kafaüstü yere çakıldı.
- Tom tepetaklak düştü.

- Ik viel in slaap, terwijl ik muziek beluisterde.
- Ik viel in slaap met muziek.

Müzik dinlerken uyuyakaldım.

- De actrice viel achteruit van het podium.
- De actrice viel achteruit van het toneel.

Aktris sahneden geriye doğru düştü.

Toen gleed ik uit en viel.

Ayağım kaydı ve tekrar düştüm.

viel samen met mijn diepste intuïtie

en derin sezgilerimle bunu harmanlayınca

De appel viel van de boom.

Elma ağaçtan düştü.

Hitler viel Polen binnen in 1939.

Hitler Polonya'yı 1939'da işgal etti.

Kerstmis viel dat jaar op zaterdag.

Noel o yıl cumartesiye rastladı.

Zij viel en bezeerde haar knie.

O, düştü ve dizini incitti.

Tom viel flauw van de hitte.

Tom sıcaktan bayıldı.

Italië viel Ethiopië binnen in 1935.

İtalya 1935 yılında Etiyopya'yı işgal etti.

De jongen viel van het bed.

Çocuk yatağa düştü.

De hond viel het jongetje aan.

Köpek küçük çocuğa saldırdı.

Ik viel en brak mijn arm.

Düştüm ve kolumu kırdım.

Tom viel in een diepe slaap.

Tom derin bir uykuya daldı.

Hij viel me van achteren aan.

O bana arkadan saldırdı.

Een vork viel van de tafel.

Masadan bir çatal düştü.

Tom viel en bezeerde zijn knie.

Tom düştü ve dizini incitti.

Kerstmis viel op maandag dat jaar.

Noel o yıl pazartesiye rastladı.

...dat omklapte en terwijl het viel... ...wilde ik het grijpen om te voorkomen dat het viel...

elim çarptı, denizkestanesi kaydı, yere düşmesin diye elimle yakaladım,

De oude man viel op de grond.

Yaşlı adam yere düştü.

- Hij viel achterover.
- Hij is achterover gevallen.

O geriye düştü.

Er viel een muntstuk uit zijn zak.

Onun cebinden madeni para düştü.

Zij viel flauw vanwege de slechte lucht.

O kötü havadan dolayı bayıldı.

De vijand viel ons 's nachts aan.

Düşman bize gece saldırdı.

- Ik verloor het bewustzijn.
- Ik viel bewusteloos.

Bilincimi kaybettim.

Hij viel tijdens het off-piste skiën.

Pist dışında kayak yaparken düştü.

Mijn mobiele telefoon viel op de vloer.

Cep telefonum yere düştü.

Tom viel in slaap op zijn werk.

Tom işte uyuyakaldı.

Een dood blad viel op de grond.

Kuru bir yaprak yere düştü.

Ze viel hem aan met een honkbalknuppel.

O, bir beyzbol sopası ile ona saldırdı.

Ze viel hem aan met een schaar.

O, bir makas ile ona saldırdı.

Tom viel van het dak en stierf.

Tom çatıdan düştü ve öldü.

Tom viel in slaap in de bioscoop.

Tom sinemada uyuyakaldı.

Er viel een boom op Toms huis.

Tom'un evine bir ağaç düştü.

Er viel een koude regen in de stad.

Soğuk bir yağmur, şehrin üzerine düştü.

Een van de appels viel op de grond.

Elmalardan biri yere düştü.

Het paard brak zijn nek toen het viel.

Düşen at boynunu kırdı.

Ze viel naar beneden en brak haar linkerbeen.

Düştü ve sol bacağını kırdı.

Ik brak mijn pols toen ik erop viel.

Üzerine düştüğümde bileğimi kırdım.

- Het resultaat viel tegen.
- Het resultaat was teleurstellend.

Sonuç hayal kırıklığı oldu.

De deur viel plots dicht met veel lawaai.

Aniden yüksek bir gürültüyle kapı kapandı.

Ik viel in slaap voor mijn vader thuiskwam.

Babam eve gelmeden önce uykuya daldım.

- Het viel iedereen op.
- Iedereen merkte het op.

Herkes fark etti.

Het duurde lang tot ik in slaap viel.

Uykuya dalmak uzun zamanımı aldı.

- De film viel tegen.
- De film was teleurstellend.

Film hayal kırıcıydı.

Ik viel gisteren tijdens de les in slaap.

Dün sınıfta uyuyakaldım.

- Iemand heeft Tom aangevallen.
- Iemand viel Tom aan.

Birisi Tom'a saldırdı.

Tom viel in slaap met zijn bril op.

Tom gözlükleriyle uyudu.

- Ze viel hem aan.
- Ze heeft hem aangevallen.

O, ona saldırdı.

Ik viel in slaap terwijl ik tv keek.

- TV izlerken uyuyakaldım.
- Televizyon izlerken uyuyakaldım.

Dus ik viel voorover en zat daar met hem,

Bu yüzden yıkıldım ve orada onunla oturdum

De stad viel in de handen van de vijand.

Şehir düşmanın eline geçti.

Ik deed de lamp uit en viel in slaap.

Lambayı kapatıp uykuya daldım.