Examples of using "Verlaten" in a sentence and their turkish translations:
Seni asla terk etmeyeceğim.
- Seni yüzüstü bırakmayacağım.
- Seni terk etmeyeceğim.
- Ben seni terk etmeyeceğim.
Kocalarımızı terk ettik.
Tom ülkeyi terk etti.
Tom onları terk etti.
Seni terk etmek zorundayım.
Tom beni terk etti.
Şehir terk edildi.
İstasyon terk edildi.
Seni terk edeceğim
yerin altındaki yılan çukurlarına ve saklanacak bir sürü yer olan
Terk edilmiş bir yer bulduk.
- Seni terk etmiyorum.
- Seni terk etmeyeceğim.
- Ben seni terk etmeyeceğim.
Boston'dan ayrılmak istemiyorum.
O asla geri dönmemek üzere Japonya'dan ayrıldı.
O, sonsuza dek Afrika'yı terk etti.
Tom'un kız arkadaşı, ondan ayrılmakla tehdit etti.
Kasaba sakinleri tarafından terk edildi.
Kasaba, sakinleri tarafından terk edilmiş.
Fareler batan gemiyi terk ederler.
Kasabadan ayrılmak istemiyorum.
- Boston'dan ayrılmaya karar verdim.
- Boston'ı terk etmeye karar verdim.
- Boston'dan ayrılmayı düşünme kararı aldım.
Tom'un ailesi onu terk etti.
Dan kasabayı terk etmeye karar verdi.
Tom'u evinden çıkarken gördüm.
Yani, dengesiz ve terk edilmiş madenlere,
Eski ve terk edilmiş bir madenci kasabasına benziyor.
Çoğu zaman yer altı suları terk edilmiş madenlerde toplanabilir
Ülkeyi terk etmiş gibi görünüyor.
Bay Sato'nun odadan ayrıldığını gördük.
Tom, Mary'yi terk etti.
Partiden çok erken ayrıldım.
hastaneyi geldiklerinden daha kötü terk ettikleri sonucuna varmış.
Hiçbiri sürünün güvenli ortamını bırakmak istemez.
Turistler şafaktan önce şehri terk etmek zorunda kaldı.
Tom'un kasabadan ayrıldığını biliyor muydun?
O bir saat önce hastaneden ayrıldı.
Tom başka bir kadın için Mary'yi bıraktı.
Irmağın kenarında terk edilmiş bir araba vardı.
- Bu kenti, geri dönmemek üzere terk etmek istiyorum.
- Ben bu şehri terk etmek istiyorum ve asla geri gelmek istemiyorum.
Son 30 gün içinde ülke dışına çıktınız mı?
Son 14 gün içinde eyalet dışına çıktınız mı?
Tanrı tarafından terk edilmiş hissedebileceğim bir zamanda
Tom Mary'ye onu asla terk etmeyeceğine söz verdi
Tam evi terk edecektim.
İkinci yılında okuldan ayrıldı.
Üç gündür odamdan çıkmadım.
Şüpheliye kasabadan ayrılmaması söylendi.
Tom Boston'dan ayrılalalı üç yıl oldu.
Bu terkedilmiş maden, içindeki tünelin çökmesine
Beni hiçbir zaman terk etmeyeceğine söz verir misin?
- Bu kenti, geri dönmemek üzere terk etmek istiyorum.
- Ben bu şehri terk etmek istiyorum ve asla geri gelmek istemiyorum.
Bana şirketten ayrılmak istediğini söyledi.
Bu şehirden gidecek olman beni üzüyor.
İngiltere Avrupa Birliğini terk etmek için oy kullandı.
Tom'un karısı onu terk etti.
Biz yarın sabah Japonya'dan ayrılıyoruz.
Koltuktan çıkmak için biraz ayağa kalktım.
Odadan ayrıldığınızda ışıkları açık bırakmayın.
Eğer gerçeği bilseydi, Tom'un eşi muhtemelen onu terk ederdi.
Tom Mary gittikten hemen sonra evden ayrıldı.
- Eşiniz sizi terk etse nasıl hissedersiniz?
- Karınız sizi terk etseydi kendinizi nasıl hissederdiniz?
Yavrularını besleyen ve koruyan kuşların aksine balıklar yumurtalarını terk eder.
Suriye'deki Birleşik Devletler elçisi güvenlik nedenlerinden dolayı ülkeyi terk etti.
Bir sonraki yıl Wellington'un Salamanca'daki zaferi Soult'u Sevilla'daki sarayını terk etmeye
İznim olmadan bu odadan ayrılmamalısın.
Tom on sekiz yaşındayken evden ayrıldı.
Yer altı mağarasına girmek iyi bir karardı. Aradığımız yaratıklardan birini de bulduk
Eve giderken Noel ağacı ışıklarını kapatın.