Translation of "Taak" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Taak" in a sentence and their turkish translations:

taak voor taak, dataset voor dataset,

görevden göreve, veri setinden veri setine,

Nu jullie taak:

Şimdi göreviniz şu:

Het is onze taak,

Doğruyu savunmak

Deze taak is moeilijk.

Bu görev zordur.

Kleren wassen is mijn taak.

Çamaşır yıkamak benim işimdir.

Is dat niet jouw taak?

İşiniz bu değil mi?

Was het geen rode taak meer.

artık bir kırmızı değildi.

Dit is een heel tijdrovende taak.

Bu çok zaman alan bir görevdir.

Uiteindelijk heb ik mijn taak vervuld.

Sonunda görevimi bitirdim.

Een land besturen is geen eenvoudige taak.

Bir ülkeyi yönetmek kolay bir iş değildir.

De taak is zo goed als afgewerkt.

İş hemen hemen tamam.

Hun taak is om nieuwe software te downloaden.

Onların işi yeni yazılımları indirmektir.

Het is mijn taak om problemen te anticiperen.

Benim işim sorunları öngörmek.

Hun taak bestaat erin de dode bomen te vellen.

Onların işi kurumuş ağaçları kesip devirmek.

Tom had niet het juiste gereedschap voor de taak.

Tom'un iş için doğru araçları yoktu.

Zonder haar hulp kon ik mijn taak niet afmaken.

Onun yardımı olmadan, görevimi bitiremezdim.

Jouw eerste taak is om mijn orders op te volgen.

İlk görevin, emirlerimi uygulamaktır.

Deze open plek is een goede locatie... ...voor onze belangrijkste taak.

Bu açıklık en önemli görevimiz için oldukça iyi bir nokta.

Het is mijn taak om het doorheen de tijd te leiden,

Benim görevim onu gelecek nesillere bırakmak

Maar haar ongelooflijke zintuigen richten zich op één taak. Aas zoeken.

Fakat inanılmaz duyuları tek bir göreve odaklıdır. Leşçillik.

De taak is zo moeilijk dat ik ze niet kan volbrengen.

Bu iş benim yapamayacağım kadar zordur.

- Tom heeft een heel belangrijke taak.
- Tom heeft een heel belangrijke baan.

Tom'un çok önemli bir işi var.

- Mijn werk is af.
- Mijn werk is klaar.
- Mijn taak zit erop.

Benim işim bitti.

Het is onze taak om ons leven en lot zo vorm te geven

Bize hayatlarımızı ve kaderlerimizi

taak toe om Zwitserland zijn 'Act of Mediation' op te leggen, die hij

. Paris'te tanıştıklarında birbirlerine ısındılar; Napolyon

Ik maak me zorgen of ik al dan niet zo’n zware taak aankan.

Böyle büyük bir işle başa çıkabilip çıkamayacağım konusunda endişeliyim.

Clyde Tombaugh's taak bestond erin om een klein stukje van de nachtelijke hemel tegelijk te fotograferen. Hij moest vervolgens de foto's zorgvuldig bestuderen en vergelijken om zo een ongeïdentificeerd bewegend lichtpunt op te sporen dat wellicht een planeet zou kunnen zijn.

Clyde Tombaugh'ın işi bir seferde gece gökyüzünün küçük bir parçasını fotoğraflamaktı . Daha sonra bir gezegen olabilecek bir ışığın tanımlanamayan hareket eden noktasını tespit etmek amacıyla fotoğrafları dikkatlice incelemek ve karşılaştırmak zorunda kaldı.