Translation of "Wassen" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Wassen" in a sentence and their turkish translations:

Men zal u wassen.

Yıkanacaksın.

Je moet je handen wassen.

Ellerini yıkamalısın.

Kleren wassen is mijn taak.

Çamaşır yıkamak benim işimdir.

Knippen, wassen en drogen alstublieft.

Lütfen kes, yıka ve kurut.

De kinderen wassen hun benen.

Çocuklar ayaklarını yıkıyorlar.

Men moet zijn handen wassen.

İnsan ellerini yıkamalı.

Ik ga mijn auto wassen.

Arabamı yıkayacağım.

Paula gaat de auto morgen wassen.

Paula, yarın arabayı yıkayacak.

Ik zag hem de auto wassen.

Onu araba yıkarken gördüm.

Ze wassen hun handen met zeep.

Onlar ellerini sabunla yıkar.

Wat ben je aan het wassen?

Ne yıkıyorsun?

Ze wou de vuile kleren wassen.

Kirli çamaşırları yıkamak istedi.

Tom begon zijn auto te wassen.

- Tom arabasını yıkamaya başladı.
- Tom kendi arabasını yıkamaya başladı.

We wassen onze handen met zeep.

Ellerimizi sabunla yıkıyoruz.

Ik zou mijn haar moeten wassen.

Saçımı yıkamalıyım.

Hij is de auto aan het wassen.

O arabayı yıkıyor.

Tom is zijn auto aan het wassen.

Tom arabasını yıkıyor.

Ga je maar wassen. Je stinkt vreselijk.

Git bir banyo yap. Çok pis kokuyorsun.

Tom is zijn haar aan het wassen.

Tom saçını yıkıyor.

Tom is vergeten om zijn handen te wassen.

Tom ellerini yıkamayı unuttu.

Hoe vaak zou je je haar moeten wassen?

Saçınızı ne sıklıkta yıkamanız gerekir?

Ik stond op het punt mijn haar te wassen.

Saçımı yıkayacağım.

Het wasgoed met de hand wassen is vermoeiend en tijdrovend.

Çamaşırları elle yıkamak zor ve zaman alıcıdır.

Ik betaalde mijn zoon vijf dollar om mijn auto te wassen.

Arabamı yıkadığı için oğluma beş dolar ödedim.

- Hij is de auto aan het wassen.
- Hij wast de auto.

O arabayı yıkıyor.

Ik denk dat het tijd is om dit hemd te wassen.

Bu gömleği yıkamamın zamanıdır.

De jongen die de auto aan het wassen is, is mijn broer.

Arabayı yıkayan çocuk benim erkek kardeşimdir.

De man die de auto aan het wassen is, is meneer Jones.

Arabayı yıkayan adam Bay Jones'tur.

- Waarom was je je handen?
- Waarom ben je je handen aan het wassen?

Niçin ellerini yıkıyorsun?

- Tom zei Mary af te wassen.
- Tom zei tegen Mary dat zij moest afwassen.

Tom Mary'ye bulaşıkları yıkamasını söyledi.

Hoe heb je Tom zover gekregen om je te helpen bij het wassen van de auto?

Tom'u arabanı yıkamana yardım etmeye nasıl ikna ettin?

- Wiens beurt is het om de afwas te doen?
- Wie is aan de beurt om af te wassen?

Bulaşıkları yıkamak için kimin sırası?

Op het labeltje aan mijn sjaal staat: "Binnenstebuiten wassen en strijken." Ik vraag me af hoe ik dat moet doen.

Eşarbımdaki etiket "Yıka ve tersyüz ütüle" diyor. Bunu nasıl yapmam gerektiğini merak ediyorum.

Ik vroeg me net af wat het zou kosten om mijn auto te laten wassen en in de was te zetten.

Ben sadece arabamı yıkatmanın ve cilalatmanın kaça mal olacağını merak ediyordum.