Translation of "Moslim" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Moslim" in a sentence and their turkish translations:

- Tom is moslim.
- Tom is een moslim.

- Tom bir Müslüman.
- Tom bir Müsümandır.

Ik ben moslim.

Ben bir müslümanım.

Sami was moslim.

Sami Müslümandı.

- Sami is een ex-moslim.
- Sami is een voormalige moslim.

Sami eski bir Müslümandır.

Sami's celgenoot was moslim.

Sami'nin hücre arkadaşı Müslüman'dı.

Sami is een moslim.

- Sami Müslüman.
- Sami Müslümandır.

Sami is nu moslim.

Sami artık Müslüman.

Sami werd een moslim.

Sami Müslüman oldu.

Sami's ouders zijn moslim.

Sami'nin anne-babası Müslüman.

Sami was geen moslim.

- Sami Müslüman değildi.
- Sami gayrimüslimdi.

Hij is een echte moslim.

O gerçek bir Müslüman

Ik wil een moslim zijn.

Bir müslüman olmak istiyorum.

Sami wilde een moslim zijn.

Sami Müslüman olmak istiyordu.

Sami was een gewone moslim.

Sami sıradan bir Müslüman'dı.

Sami is een nieuwe moslim.

Sami yeni Müslüman oldu.

Sami's moeder was een moslim.

Sami'nin annesi Müslüman'dı.

Sami was een goede moslim.

Sami iyi bir Müslüman'dı.

Sami is zelf een moslim.

Sami kendisi de Müslüman.

- Ze is een Chinese moslim met blauwe ogen.
- Ze is een blauwogige Chinese moslim.

O mavi gözlü bir Çinli Müslümandır.

Sami en Layla zijn beide moslim.

Sami de Leyla da Müslüman.

Sami dacht dat Layla moslim was.

Sami Leyla'nın Müslüman olduğunu düşündü.

Sami en Layla waren beide moslim.

Sami de Leyla da Müslüman'dı.

- Klopt het dat je een moslim wilt worden?
- Is het waar dat je een moslim wilt worden?
- Klopt het dat je moslim wilt worden?

Müslüman olmak istediğiniz doğru mu?

Fadil werd een moslim in januari 1998.

Fadıl Ocak 1998'de Müslüman oldu.

Wat overtuigde Fadil om moslim te worden?

Fadıl'ı Müslüman olmaya ne ikna etti?

Sami wist nooit dat Layla moslim was.

Sami Leyla'nın Müslüman olduğunu hiç bilmiyordu.

Sami is geboren en opgevoed als moslim.

- Sami Müslüman olarak doğdu ve yetiştirildi.
- Sami doğma büyüme Müslüman'dı.

Sami en Layla zijn als moslim geboren.

Sami de Leyla da Müslüman olarak doğmuştu.

Sami is een heel jaar moslim geweest.

Sami tam bir yıldır Müslüman.

Fadil vond dat hij een moslim moest zijn.

Fadıl bir müslüman olması gerektiğini hissetti.

Sami is de enige moslim in de stad.

Kentteki tek Müslüman Sami.

Sami was de enige moslim in de stad.

Sami kasabadaki tek Müslüman'dı.

Layla draagt ​​de hijaab omdat ze moslim is.

Leyla tesettür takıyor çünkü Müslüman.

Want of we nu christen zijn, moslim, jood, atheïst,

Çünkü Hristiyan, Müslüman, Yahudi, Ateist,

Veel Amerikanen geloven dat Barack Obama een moslim is.

Pek çok Amerikalı, Barack Obama'nın Müslüman olduğuna inanır.

Fadil begon te vasten hoewel hij geen moslim was.

Fadıl bir Müslüman olmamasına rağmen oruç tutmaya başladı.

Sami wist niet hoe hij een moslim moest zijn.

Sami nasıl Müslüman olunacağını bilmiyordu.

Ik ben erg dankbaar om vandaag moslim te zijn.

Bugün Müslüman olduğum için çok memnunum.

Sami vertelde Layla hoe hij een moslim is geworden.

Sami Leyla'ya nasıl Müslüman olduğunu anlattı.

- Sami vloekte tegen Layla alleen maar omdat ze een moslim was.
- Sami schold tegen Layla alleen maar omdat ze een moslim was.

Sami Leyla'ya sadece Müslüman olduğu için küfür ediyordu.

Ongeveer zeven procent van de bevolking van Guyana is moslim.

Guyana nüfusunun yaklaşık yüzde yedisi Müslümandır.

Sami gaat niet naar de kerk omdat hij moslim is.

Sami kiliseye gitmiyor çünkü Müslüman.

Sami had nog nooit een moslim ontmoet in zijn leven.

Sami hayatında hiç Müslüman biriyle tanışmadı.

Fadil kon niet trouwen met een vrouw die geen moslim was.

Fadıl, Müslüman olmayan bir kadınla evlenemezdi.

Sami wist niet wat het betekende om een moslim te zijn.

Sami Müslüman olmanın ne demek olduğunu bilmiyordu.

Sami is een moslim en dat hij doet niets van dat.

- Sami Müslümandır ve onlardan herhangi birini yapmaz.
- Sami Müslümandır ve onlardan hiçbirini yapmaz.
- Sami Müslüman, öyle şeyler yapmaz.

Sami heeft racisme meegemaakt alleen maar door een moslim te zijn.

Sami sadece Müslüman olmasından dolayı ırkçılığa maruz kaldı.

Jeruzalem is niet alleen een moslim kwestie. Het is een internationaal kwestie.

Kudüs meselesi sadece Müslümanları ilgilendiren değil, uluslararası bir konu.

Sami vroeg Layla hoe ze zich voelde om een moslim te zijn.

Sami Leyla'ya Müslüman olmaktan dolayı nasıl hissettiğini sordu.

Ik denk dat deze Chinese jongen een moslim is. Hij luistert naar de Koran.

Bu Çinli adam Müslüman galiba. Kuran dinliyor.