Translation of "Lopen" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Lopen" in a sentence and their turkish translations:

- Blijf lopen.
- Ik bleef lopen.

Yürümeye devam et.

Dieren lopen.

Hayvanlar koşar.

Blijf lopen!

Devam et!

- Kan ik daar lopen?
- Mag ik daar lopen?

Oraya yürüyebilir miyim?

...lopen moordenaars los.

...katiller sokakta kol geziyor.

Ik kan lopen.

Koşabilirim.

Jongens lopen snel.

Çocuklar hızlı çalışır.

...lopen momenteel risico.

Yani mevcut durum tüm Amerikalıları riske atmakta.

- Kan je lopen?
- Kunt u stappen?
- Kunt u lopen?

- Yürüyebiliyor musunuz?
- Yürüyebilir misin?
- Yürüyebilir misiniz?

- Waarom lopen we?
- Waarom zijn we aan het lopen?

Biz neden yürüyoruz?

Laten we verder lopen.

Hadi ileri gidelim.

De baby kan lopen.

Bebek yürüyebiliyor.

Hij kan snel lopen.

O hızlı bir yürüyücüdür.

Tom kan niet lopen.

Tom yürüyemiyor.

- Blijf rennen.
- Blijf lopen.

Koşmaya devam edin.

We lopen echt gevaar.

Gerçekten tehlikedeyiz.

We begonnen te lopen.

Biz yürümeye başladık.

Tom begon te lopen.

Tom koşmaya başladı.

- Mijn broer kan zeer snel lopen.
- Mijn broer kan heel hard lopen.

Kardeşim çok hızlı koşabilir.

Ze is aan het lopen.

O yürüyor.

Hij kan niet meer lopen.

O artık yürüyemiyor.

Ik kan niet verder lopen.

Daha ileri yürüyemem.

Niet lezen tijdens het lopen.

Yürürken okuma.

Laten we wat sneller lopen.

Hadi biraz hızlı yürüyelim.

Hij is aan het lopen.

O yürüyor.

Willen jullie dat risico lopen?

Bu riski almak istiyor musunuz?

Je moet niet snel lopen.

Hızlı koşmak zorunda değilsiniz.

Hij zou nooit meer lopen.

O asla tekrar yürümedi.

Normaal lopen we naar school.

Biz genellikle okula yürürüz.

De olifanten lopen naar open gebied.

Filler daha açık alanlara doğru ilerliyor.

Ik ben moe van het lopen.

Ben yürümekten usandım.

- Kunt u stappen?
- Kunt u lopen?

Yürüyebilecek durumda mısınız?

- Ik kan lopen.
- Ik kan rennen.

Koşabilirim.

Ik kan niet zonder stok lopen.

Ben bir baston olmadan yürüyemem.

De gewonde soldaat kon amper lopen.

Yaralı asker güçlükle yürüyebiliyordu.

- Begin te rennen.
- Begin te lopen.

Koşmaya başlayın.

Waarom probeer je weg te lopen?

Neden kaçmaya çalışıyorsun?

Ik wil niet naar huis lopen.

Eve yürümek istemiyorum.

Ik kan dag en nacht lopen.

Gece gündüz yürüyebilirim.

Lopen is goed voor je gezondheid.

Koşu sağlığınız için iyi.

- Raakt u snel buiten adem tijdens het lopen?
- Raak je snel buiten adem tijdens het lopen?

Yürürken kısa sürede nefes darlığı hissediyor musunuz?

Kan voelen als lopen door een mijnenveld.

bir mayın tarlasından geçmek gibi hissettirdiğini biliyorum.

Ze lopen al langer dan vier uur.

Dört saati aşkın süredir yürüyorlar.

Totale toewijding en positief vooruit blijven lopen.

Kendinizi adayacak ve kendinizden emin bir şekilde sürekli ileri gideceksiniz.

- Ga!
- Vooruit!
- Plankgas!
- Lopen!
- Nu!
- Go!
- Voorwaarts!

Git!

Ik zag hen arm in arm lopen.

Ben onların kol kola yürüdüğünü gördüm.

Tom zag Mary de treden op lopen.

Tom Mary'nin merdivenlerden yukarıya çıktığını gördü.

Hou je ervan om barrevoets te lopen?

- Çıplak ayakla yürümeyi sever misin?
- Yalın ayak yürümeyi sever misin?

Waarom lopen ze feitelijk nog steeds verder op?

Emisyon aslında neden hâlâ artıyor?

Van hoe dingen fout -- of goed -- kunnen lopen

bir şeyleri nasıl doğru ve yanlış yaptığımız --

Helm af. Ik ga lopen. Deze kant op.

Kaskı çıkaralım. Harekete geçeceğim. Bu taraftan.

...en ze lopen kilometers door onder de berg.

Tüneller dağların altından kilometrelerce uzanıyor.

Dus je wilt richting het wrak blijven lopen?

Pekâlâ, enkaza doğru mu gitmek istiyorsunuz?

De auto was kapot, dus moesten ze lopen.

Araba bozuldu, bu yüzden yürümek zorunda kaldılar.

Het is een uur lopen naar het station.

İstasyon bir saatlik yürüyüş mesafesinde.

De bushalte is hier tien minuten lopen vandaan.

Otobüs durağına on dakikalık yürüyüş.

Zullen we lopen of met de auto gaan?

Yürüyelim mi yoksa arabayla mı gidelim?

Over het algemeen lopen mannen sneller dan vrouwen.

Genellikle,erkekler kadınlardan daha hızlı koşar.

We moeten nog tien mijl lopen voor zonsondergang.

- Gün batımına kadar yürüyenecek on milimiz daha var.
- Gün batımından önce yürümemiz gereken on milimiz daha var.

Ik moest lopen, omdat er geen taxi's waren.

Taksi olmadığı için, yürümek zorunda kaldım.

Als je kunt lopen of fietsen, doe dat.

İşe yürüyerek gidebiliyorsanız, ya da bisikletle, yürüyün ya da bisikletle gidin.

Ik zag hem alleen in het park lopen.

Onu parkta tek başına yürürken gördüm.

Ik zag een spin lopen op het plafond.

Tavanda yürüyen bir örümcek gördüm.

John en Mary lopen altijd hand in hand.

John ve Mary, her zaman el ele yürürler.

Tom voelde de drang om weg te lopen.

Tom kaçma arzusu hissetti.

lopen we meer risico op een zwakke mentale gezondheid.

kötü bir ruh sağlığına sahip olma riskimiz çok daha yüksek olur.

Dan is het afhankelijk van hoe de dingen lopen.

Mutluluğumuz koşulların keyfine kalmış olacaktır.

Deze tunnels lopen kilometerslang door met kronkels en bochten.

Bu tüneller kilometrelerce uzunlukta, bir sürü kıvrımı var.

Er lopen zo'n 14.000 luipaarden rond in het land...

Yaklaşık 14.000 pars ülkede başıboş şekilde dolaşıyor,

De bushalte is op vijf minuten lopen van hier.

Otobüs durağı buradan beş dakikalık yürüyüş mesafesinde.

Ik ga liever lopen dan de bus te nemen.

Otobüse binmektense yürümeyi tercih ederim.

Ik ben zo moe dat ik nauwelijks kan lopen.

O kadar yorgunum ki güçlükle yürüyebiliyorum.

Ik heb geen zin om zo hard te lopen.

Canım çok hızlı yürümek istemiyor.

Niemand in zijn klas kan sneller lopen dan hij.

Onun sınıfında hiç kimse ondan daha hızlı koşamaz.

Miljoenen mensen lopen gevaar soor luchtvervuiling in New Delhi.

Yeni Delhi'de, hava kirliliği yüzünden milyonlarca insanın sağlığı tehlikede.

Hij was te moe om verder te kunnen lopen.

Daha ileriye gidemeyecek kadar çok yorgundu.

Ik wil niet het risico lopen het te verliezen.

Onu kaybetme riskini almak istemiyorum.

Mijn broer kan net zo hard lopen als ik.

Erkek kardeşim benim kadar hızlı koşabilir.

Ik zou graag willen lopen als een normaal mens.

Normal bir insan gibi yürümek istiyorum.

Ik geef de voorkeur aan een taxi boven lopen.

Yürümektense bir taksiye binmeyi tercih ederim.

De school bevindt zich op slechts 5 minuten lopen.

Okul sadece beş dakika yürüme uzaklığında.

Ze probeerde zo snel te lopen als ze kon.

Elinden geldiğince hızlı koşmaya çalıştı.

- Ik ren.
- Ik loop.
- Ik ben aan het lopen.

- Ben koşuyorum.
- Koşarım.

In groepen lopen, luide muziek afspelen, fakkels en stokken dragen...

Grup hâlinde gezmek, yüksek sesle müzik çalmak, fener ve sopa taşımak

Het is niet anders dan lopen over velden van diamanten.

Elmas dolu bir arazide yürümekten hiç de farklı değil.

Het is nog altijd vrij ver lopen die kant op.

Uzun mesafeler yürümem gerekecek, bu tarafa doğru.

Hij snakte naar adem toen hij aan het lopen was.

Koşarken nefes nefese kalıyordu.

Ik heb de hele dag mijn sleutels lopen te zoeken.

Bütün gün anahtarlarımı arıyorum.

Ik ben al meer dan vier uur aan het lopen.

Dört saatten daha fazla bir süredir yürüyorum.

Kijk, de jongens lopen met blote voeten in het water.

Bakın, çocuklar suyun içinde çıplak ayakla yürüyor.