Examples of using "Helemaal" in a sentence and their turkish translations:
Hayır, hiç de öyle değil.
Tamamen katılıyorum.
Sen hiç değişmedin.
Ben tamamen katılıyorum.
Asla hatalı değilsin.
İyice delirdin mi?
O, hiç Fransızca bilmez.
Bu tamamen benim suçum.
Lobi tamamen boştu.
Bu hiçbir şeyin kanıtı değil.
- O tamamen yanlış.
- Bu tamamen yanlış.
Tamamen haklısın.
Tom tamamen bitkindi.
Tom tamamen deli.
Tamamen haklısın.
Sen tamamen sağlıklısın.
Tamamen yalnızım.
Tamamen karanlık.
Hiçbir şey yapmam.
Ben hiçbir şey göremiyorum.
Ben kesinlikle hiç kimseye güvenmiyorum.
Tom tamamen kel.
O oldukça haklı.
- Terle kaplıydı.
- Kan ter içindeydi.
Hiç kimseyi istemiyorum.
Ben hiçbir şey görmedim.
Tamamen yalnızdım.
Bunu hiç yapmak zorunda değilsiniz.
- Tom'u hiç sevmiyorum.
- Tom'u hiç sevmem.
- Tom'u günahım kadar sevmem.
Konuyu hep yanlış anladık.
Bu bölge ağzına kadar dolu!
Ben hiç aç değilim.
Tamamen ona karşıyım.
Hamburgerlerden bıkıp usandım.
Onu hiç tanımam.
O, hiç Fransızca bilmez.
O, orada yalnız yaşadı.
O bana hiç inanmıyor.
- O, hiç tv seyretmez.
- O, hiç televizyon izlemez.
Onun sağlığı gerçekten iyi.
Neredeyse her şeyi anladım.
Tom'un hiç ailesi yok.
Şimdi tamamen yalnızım.
Otobüs tamamen doluydu.
Bu kitap tamamen hasar görmüş.
Hiç de ikna olmadım.
O hiç çalışmadı.
Onu tamamen unuttum.
Bu hiç de problem değil, değil mi?
Tom'un saçı tüm gümüş rengi.
O tam olarak doğru değil.
Hiç Fransızca bilmiyorum.
O hiç dürüst değil.
Tamamen unutmuşum.
Ispanağının hepsini bitir.
Biz hiç şikayet etmedik.
- Çok yanlış anlamışsın.
- Tamamen yanlış anladın.
Tom gerçekten Fransızcadan anlamıyor.
Herhangi bir becerin yok mu?
Tom hiç aç değil.
Tamamen yanılıyorsun.
Hiç korkmadım.
Onların planları ters gitti.
Tom hiç saldırgan değil.
Aklını tamamen kaçırdın mı?
Sen tamamen kafayı mı yedin?
Sen hiç aptal değilsin.
Gerçekten emin değilim.
Tamamen takip edemiyorum.
Yol tamamen boş.
Tom tamamen kötümser değildir.
Biraz korkmuyorum.
Sanatla hiç ilgilenmez.
Kayalığın bu yüzü boyunca uzanıyor.
dinî bakım merkezleri gördük.
Bazen oldukça yanlış gidiyor.
Yani, her zaman yaptıklarımızı
Bıkmıştı.
İşimiz şimdi bitti.
Şimdi tamamen uyanığım.
Oda mobilya ile doluydu.
Yabancı Japoncayı hiç bilmiyordu.
O kombinasyonu seviyorum.
O tamamen boyayla kaplanmıştı.
Dün hiç eğitim görmedim.
Yaşlı adam yapayalnız oturdu.
"Yorgun musun?" "Hayır, hiç değil."
Ben onu hiç düşünmüyorum.