Translation of "Bladeren" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Bladeren" in a sentence and their turkish translations:

De bladeren vielen.

Yapraklar düştü.

Alle bladeren zijn gevallen.

Yaprakların hepsi döküldü.

De bladeren worden geel.

Yapraklar sararıyor.

De bladeren zijn geel.

Yapraklar sarıdır.

Waarom zijn bladeren groen?

Yapraklar neden yeşildir?

Deze twee bladeren lijken op elkaar.

Bu iki yaprak benziyor.

De bladeren vielen op de grond.

Yapraklar toprağa düştü.

De tak is vol met bladeren.

Dal, yapraklarla doludur.

...en maanlicht-reflecterende bladeren als een baken.

...ve ay ışığını yansıtan taç yaprakları yol gösterici işlevi görür.

De bladeren zeggen: 'Ik heb stikstof nodig.

Yapraklar sana "Azota ihtiyacım var." der.

In de herfst vallen de bladeren af.

Yapraklar sonbaharda dökülür.

Alle bladeren aan de boom werden geel.

Ağacın tüm yaprakları sarardı.

In oktober beginnen de bladeren te vallen.

Yapraklar ekimde düşmeye başlar.

In de herfst worden de bladeren geel.

Sonbaharda yapraklar sararır.

De bladeren begonnen rood en geel te worden.

Yapraklar kızarmaya ve sararmaya başladı.

De bladeren van de berk zijn al vergeeld.

Huş ağacı yaprakları zaten sarardı.

Alle bladeren aan de boom zijn geel geworden.

Ağacın üzerindeki tüm yapraklar sarardı.

In de herfst worden deze groene bladeren rood.

Bu yeşil yapraklar sonbaharda kırmızıya döner.

Zie je die kleine gekartelde... ...randen op de bladeren?

Yaprakların kenarındaki şu küçük şeyleri görüyor musunuz?

De bladeren van de bomen worden bruin in de herfst.

- Sonbaharda yapraklar kahverengiye döner.
- Sonbaharda yapraklar kahverengileşir.

Deze groene bladeren worden rood of geel in de herfst.

Bu yeşil yapraklar güz aylarında kızarır veya sararırlar.

En als ik bladeren en takken gebruik verhult dat mijn vorm.

Ya da dalları kullanarak kendi şeklimi değiştirmeye çalışırım.

De bladeren ritselden in de zachte bries zodat de sterren glinsterden.

Yapraklar hafif bir rüzgarla öyle salınıyordu ki parlak ışık huzmeleri gökyüzünden yere doğru adeta göz kırparak düşüyordu

In de nazomer en herfst kun je de bladeren zien verkleuren.

Yaz sonunda ve sonbaharda biri yaprakların rengini değiştirdiğini görebilir.

Dit infrageluid weerkaatst van de bladeren en penetreert de muur van bomen.

Bu düşük frekanslı ses ağaç örtüsünden sekip duvarların oluşturduğu seti aşıyor.

Of misschien doen we een paar bladeren en takken in de rugzak... ...om er wat minder als een mens uit te zien.

Ya da çantama biraz yaprak ve dal doldurup keskin insan formu görüntüsünü kırarım.

- Wie niet waagt, die niet wint.
- Wie niet waagt, niet wint.
- Wie geen risico neemt, die wint niets.
- Wie angst heeft van de bladeren, die jaagt niet in het bos.

Serçeden korkan darı ekmez.