Examples of using "يعتقد" in a sentence and their turkish translations:
Yapacağına inanıyor
Çoğu insan, öyle düşünüyor.
veya belki de bunu düşünüyordur
Ya şimdi düşünce o dönemi
Yav he he sen öyle san
Fadıl cevabı bulduğunu düşünüyor.
O, daha fazla uyuman gerektiğini düşünüyor.
Fransızlar hiçbir şeyin imkansız olmadığını düşünürler.
müziğin gürültü olduğunu düşünmez.
Tom, Mary'nin evet demeyeceğini düşünüyor.
Sami bütün Müslümanların terörist olduğunu düşünüyordu.
Sami bütün Müslümanların terörist olduğuna inanıyordu.
Sami İslam'ın bir terör dini olduğuna inanıyordu.
Kimsenin akıllı olmadığımı düşünmesini istemiyorum.
fakat ek bir sıkıntı var herkes bunun dayısını bakan zannediyor
Görülebilir olmadığını düşündüğümüz şeyleri gördük.
Sami bütün Müslümanların kadınlara şiddet uyguladığını düşünüyordu.
Bazı insanlar anaokulu veya ilk sınıf öğrencilerinin
Çoğu fizikçi karanlık maddenin atom altı parçacıklara çok benzeyen
Birçok kişi deli olduğumu düşünür.
Sami, hayatta elde ettiğinden daha fazlasını hak ettiğine inanıyordu.
Sami tüm Müslümanları terörist gören bir anlayışla büyüdü.
Kimse 100 yıl diskleri göndereceğimizi düşünmedi.
Başarılarının kısmen benzersiz bir zihniyete atfedilebileceğine inanıyor…
Bush yeryüzünde adaleti tesis etmek Allah tarafından gönderildiğini düşünüyor.
Tom çırılçıplak yüzmeye gitmenin çok iyi bir fikir olduğunu düşünmüyor.
Birçok çevreci, ender orangutan saldırılarını
Napolyon, ana Prusya ordusu olduğuna inandığı orduya saldırmak için kuvvetlerini Jena'da yoğunlaştırırken
Ve nedense Hjorvard , Hrolf'un hayatta kalan son şampiyonundan bir
Aranızda kim benim için benden daha çok çalıştığına inanıyor?
Esad bunu terk etmeyecek oğlunun onunla evliliğinin Sünni bir yol olduğunu düşündüğü için
bile. Mevcut nesil, BAE'nin varlığından bu yana bugünkü olduğuna inanılıyor,
Ragnar'ın 'Oğullarım bunu bilseler gelip beni kurtarırlar' dediğini düşündü.
Büyük olasılıkla basit bir kazaydı, ancak bazıları kendini
Herkes kimseyi ilgilendirmiyormuş gibi gülüyor, özellikle de hayatı boyunca hiç bu kadar komik bir şey görmediğini
Ağır dövüş patlak verirken Napolyon hala sadece düşman korumasıyla yüzleştiğine inanıyordu.
Sami, Leyla'nın onu tanıdığını düşünmez.
Ne kadar uğraşırsan uğraş, bırak başkasını, kendini bile bir şeye zorla inandıramazsın.