Translation of "يعتقد" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "يعتقد" in a sentence and their turkish translations:

يعتقد أنه سيفعل

Yapacağına inanıyor

يعتقد الكثيرون ذلك.

Çoğu insan, öyle düşünüyor.

أو ربما يعتقد ذلك

veya belki de bunu düşünüyordur

يعتقد الآن تلك الفترة

Ya şimdi düşünce o dönemi

Yav انه يعتقد ذلك

Yav he he sen öyle san

يعتقد فاضل أنّه وجد الجواب.

Fadıl cevabı bulduğunu düşünüyor.

يعتقد أنك بحاجة للمزيد من النوم.

O, daha fazla uyuman gerektiğini düşünüyor.

يعتقد الفرنسيّون أنّه لا شيء مستحيل.

Fransızlar hiçbir şeyin imkansız olmadığını düşünürler.

لا يعتقد أن الموسيقى نوع من الضجيج.

müziğin gürültü olduğunu düşünmez.

توم يعتقد أن ماري لن تقول نعم.

Tom, Mary'nin evet demeyeceğini düşünüyor.

كان سامي يعتقد أنّ كلّ المسلمين إرهابيّون.

Sami bütün Müslümanların terörist olduğunu düşünüyordu.

كان ساني يعتقد أنّ كلّ المسلمين إرهابيّون.

Sami bütün Müslümanların terörist olduğuna inanıyordu.

كان سامي يعتقد أنّ الإسلام دين إرهاب.

Sami İslam'ın bir terör dini olduğuna inanıyordu.

لا أريد أحداً أن يعتقد أنني لست ذكياً.

Kimsenin akıllı olmadığımı düşünmesini istemiyorum.

ولكن هناك مشكلة إضافية يعتقد الجميع أنها عمه

fakat ek bir sıkıntı var herkes bunun dayısını bakan zannediyor

لقد رأينا ما كان يعتقد لا يمكن رؤيته.

Görülebilir olmadığını düşündüğümüz şeyleri gördük.

كان سامي يعتقد أنّ كلّ المسلمين يضربون النّساء.

Sami bütün Müslümanların kadınlara şiddet uyguladığını düşünüyordu.

قد يعتقد البعض بأن طلاب الروضة أو الصف الأول

Bazı insanlar anaokulu veya ilk sınıf öğrencilerinin

يعتقد معظم الفيزيائيين أن المادة المظلمة تتكون من جزيئات،

Çoğu fizikçi karanlık maddenin atom altı parçacıklara çok benzeyen

- يعتقد الكثيرون أني مجنون.
- معظم الناس يظنون أني مجنون.

Birçok kişi deli olduğumu düşünür.

كان سامي يعتقد أنّه يستحقّ أكثر ممّا منحته الحياة.

Sami, hayatta elde ettiğinden daha fazlasını hak ettiğine inanıyordu.

نشأ سامي و هو يعتقد أنّ كلّ المسلمين إرهابيّين.

Sami tüm Müslümanları terörist gören bir anlayışla büyüdü.

لم يعتقد أحد أنّنا سنظل نرسل الأقراص لمدة 100 عام.

Kimse 100 yıl diskleri göndereceğimizi düşünmedi.

إنه يعتقد أن نجاحهم يمكن أن يعزى جزئيًا إلى عقلية فريدة ...

Başarılarının kısmen benzersiz bir zihniyete atfedilebileceğine inanıyor…

يعتقد بوش بأنه مرسل من الله ليقيم العدالة على وجه الأرض.

Bush yeryüzünde adaleti tesis etmek Allah tarafından gönderildiğini düşünüyor.

توم لا يعتقد ان الذهاب الى السباحة عارياً فكرة سديدة للغاية.

Tom çırılçıplak yüzmeye gitmenin çok iyi bir fikir olduğunu düşünmüyor.

‫يعتقد العديد من مناصري الحفاظ على البيئة‬ ‫أن عدوانية إنسان الغابة النادرة‬

Birçok çevreci, ender orangutan saldırılarını

عندما ركز نابليون قواته في جينا ، لمهاجمة ما كان يعتقد أنه الجيش

Napolyon, ana Prusya ordusu olduğuna inandığı orduya saldırmak için kuvvetlerini Jena'da yoğunlaştırırken

ولسبب ما يعتقد Hjorvard أنه سيكون من الجيد الحصول على تعهد بالولاء

Ve nedense Hjorvard , Hrolf'un hayatta kalan son şampiyonundan bir

من بينكم يعتقد أنه عمل بجد من أجلي أكثر مني بالنسبة لي؟

Aranızda kim benim için benden daha çok çalıştığına inanıyor?

فكرة زواج ابنه منها لانها سنية طريقٌ كان يعتقد انه سينتهي عند

Esad bunu terk etmeyecek oğlunun onunla evliliğinin Sünni bir yol olduğunu düşündüğü için

حتى ان الجيل الحالي يعتقد ان الامارات منذ وجودها كانت على ما

bile. Mevcut nesil, BAE'nin varlığından bu yana bugünkü olduğuna inanılıyor,

كان يعتقد أن راجنار كان يقول ، "إذا علم أبنائي بهذا ، فقد جاؤوا وإنقاذي".

Ragnar'ın 'Oğullarım bunu bilseler gelip beni kurtarırlar' dediğini düşündü.

كان على الأرجح حادثًا بسيطًا ، على الرغم من أن البعض يعتقد أنه قتل نفسه

Büyük olasılıkla basit bir kazaydı, ancak bazıları kendini

يضحك الجميع مثل أعمال لا أحد ، ولا سيما في الواقع جارل إريك ، الذي يعتقد

Herkes kimseyi ilgilendirmiyormuş gibi gülüyor, özellikle de hayatı boyunca hiç bu kadar komik bir şey görmediğini

مع اندلاع قتال عنيف ، لا يزال نابليون يعتقد أنه واجه الحرس الخلفي للعدو فقط.

Ağır dövüş patlak verirken Napolyon hala sadece düşman korumasıyla yüzleştiğine inanıyordu.

- لا يعتقد سامي أنّ ليلى تعرّفت عليه.
- لا يظنّ سامي أنّ ليلى تعرّفت عليه.

Sami, Leyla'nın onu tanıdığını düşünmez.

حاول بكل ما تستطيع، لكن لن تقدر على إجبار شخص على أن يعتقد شيئًا ما، ناهيك عن نفسك.

Ne kadar uğraşırsan uğraş, bırak başkasını, kendini bile bir şeye zorla inandıramazsın.