Translation of "‫الحطام" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "‫الحطام" in a sentence and their turkish translations:

‫هل نلتزم بخطة الحطام؟‬

Enkaz planına mı bağlı kalacağız,

‫الحطام من هذه الجهة.‬

Enkaz şu tarafta.

‫شرقاً، حيث لمحنا هذا الحطام.‬

Doğuya, enkazı gördüğüm yere gidiyoruz.

‫لنذهب ونعثر على هذا الحطام!‬

Hadi gidip şu enkazı bulalım!

‫ما زال الحطام على مسافة كبيرة.‬

Enkaz hâlâ çok uzakta.

‫أي الطريقين سيقودنا إلى الحطام أسرع؟‬

Peki hangi tarafa gidersek enkaza daha hızlı ulaşırız?

‫أرجو أن نعثر على هذا الحطام سريعاً.‬

Umarım o enkazı kısa sürede buluruz.

‫الآن سنعود لمحاولة العثور على ذلك الحطام.‬

Şimdi şu enkazı bulmaya çalışmaya devam edeceğiz.

‫ثم نهبط مباشرة من الحافة نحو الحطام.‬

ve sonra da bu kenardan, o enkazın yanına ineceğiz.

‫حسناً، تريد أن نتابع السير نحو الحطام؟‬

Pekâlâ, enkaza doğru mu gitmek istiyorsunuz?

‫نأمل أن يكون الحطام في مكان ما أمامنا.‬

Umalım da enkaz ileride bir yerde olsun.

‫هل سنلتزم بالسعي ‬ ‫نحو الحطام في ذلك الاتجاه؟‬

O yöndeki enkazın izinden mi gideceğiz?

‫نحن بحاجة للتوجه غرباً ‬ ‫للعثور على ذلك الحطام.‬

Enkazı bulabilmek için batıya gitmemiz gerekiyor.

يعني الصخور الفضائية وغيرها من الحطام الذي ينطلق ،

uzay kayalar'ı ve başladığı diğer enkazları,

‫بسبب هذه الرياح، ‬ ‫طرنا بعيداً 6 كيلومترات غرب الحطام.‬

Rüzgâr sayesinde, enkazın altı kilometre batısına savrulduk.

‫لا تنس، أنا بحاجة لمساعدتك‬ ‫للعثور على هذا الحطام.‬

Unutmayın, o enkazı bulmak için yardımınıza ihtiyacım var.

‫هل نلتزم بخطة الحطام؟‬ ‫أو نحاول إعادة ملء المياه أولاً؟‬

Enkaz planına mı bağlı kalacağız, öncelikle suyumuzu mu tazeleyeceğiz?

‫ولكن الأمر الجيد،‬ ‫أن هذه المهمة انتهت، عثرنا على الحطام.‬

Ama iyi haber şu ki enkazı bulduk ve görev tamamlandı.

‫ما زلت لا أشعر ‬ ‫بأنني اقتربت أكثر من هذا الحطام.‬

Hâlâ enkaza çok yakın olduğumuzu hissetmiyorum.

‫لا تنس، أنا بحاجة لمساعدتك‬ ‫في العثور على ذلك الحطام.‬

Unutmayın, o enkazı bulmak için yardımınıza ihtiyacım var.

‫ماذا سنفعل إذن؟‬ ‫هل سنلتزم بالسعي ‬ ‫نحو الحطام في ذلك الاتجاه؟‬

Ne yapacağız? O yöndeki enkazın izinden mi gideceğiz?

‫أم أهبط في الوادي الضيق‬ ‫ونشق طريقنا نحو الحطام من ذلك الاتجاه؟‬

kanyon yarığından halatla inip enkaza o şekilde mi ulaşmaya çalışacağız?

‫ولكنني أعتقد أن الحطام ‬ ‫ما زال على مسافة 5 كم تقريباً جهة الشرق.‬

ama sanırım enkaz dört buçuk kilometre doğuda kalıyor.

‫إن أردت العودة في ذلك الاتجاه ‬ ‫والاستمرار في البحث عن الحطام،‬ ‫اختر "أعد المحاولة".‬

o yöne dönmek ve enkazı aramaya devam etmek isterseniz "Tekrar Dene"yi seçin.

‫لنذهب للعثور على هذا الحطام.‬ ‫سنطير في اتجاه الغرب ‬ ‫فوق بعض أقسى التضاريس في العالم.‬

Hadi gidip enkazı bulalım. Batıya, dünyanın en zorlu arazilerinden birinin üzerinden uçuyoruz.

‫حسناً، لنلق نظرة شاملة ‬ ‫على الأرض من هذا الارتفاع.‬ ‫ينبغي أن يكون ذلك الحطام هناك.‬

Tamam, şuradan yolumuza bir bakalım. Enkaz şurada olmalı.

‫بما أن هذا المعدن ‬ ‫لم يكن هو الحطام الذي نبحث عنه،‬ ‫علينا أن نضع خطة جديدة.‬

Bu metal aradığımız enkaz olmadığına göre, yeni bir plan geliştirmeliyiz.