Translation of "شعرت" in Turkish

0.017 sec.

Examples of using "شعرت" in a sentence and their turkish translations:

شعرت بالخزي،

Utanç duydum

شعرت بالصّدمة.

Şoktaydım.

شعرت بالحزن.

- Üzgün hissettim.
- Ben üzgün hissettim.

شعرت سيئة.

Kendimi kötü hissettim.

شعرت كأنني خذلتهم

Onların yüzünü kara çıkarmıştım,

‫شعرت بالضعف الشديد.‬

Çok savunmasız hissediyordum.

شعرت دانية بالضّغط.

Dania baskıyı hissetti.

‫شعرت بأنني مطارد وخائف.‬

Bizi korkutup kaçırmak istiyordu.

بل شعرت كأني أطفو،

Süzülüyormuş gibi hissediyordum;

وكما شعرت بكراهية لكثير

Daha nefret dolu hissetikçe de...

‫عندها شعرت بالألم حقاً...‬

İşte acıyı o an hissettim...

شعرت كأنني أسقط بين العالمين.

iki dünyamın arasından düşüyor gibiydim.

و شعرت بأني لا شيء.

ve hiç bir şey hissetmiyordum.

في الحقيقة، أنني شعرت بالفخر.

Aslında, ben onur duydum.

‫شعرت بألم كبير، يزداد حدة.‬

Yakıcı bir acı hissetti, kıvrandıracak şiddetteydi.

كلّ يوم شعرت فيه بالوحشة

kendimi yalnız hissettiğimde bana yoldaşlık ettiğin için

شعرت بالدموع تنهمر على وجهي.

yüzümden gözyaşlarımın aktığını hissettim.

شعرت بالنفاق وهو يزحف علي.

içimi yiyip bitiren bu ikiyüzlülüğü daha çok hissettim.

شعرت عائلتنا بالنكبة المالية والعاطفية.

Aile olarak hem ekonomik hem de manevi yönden hırpalanıyorduk.

شعرت بالريح يهبّ على وجهي.

- Rüzgârın yüzüme vurduğunu hissettim.
- Yüzüme vuran rüzgarı hissettim.

إذا شعرت بالنعسان، فقط أخبرني.

Eğer uykun gelirse sadece bana söyle.

شعرت وكأنّ يدًا باردة لمستني.

Sanki soğuk bir el bana dokunuyormuş gibi hissettim.

‫شعرت وكأن أحدهم وخزني بإبرة... تباً.‬

Sanki biri iğne sokmuş gibi oldu... Tak!

خلال طفولتي، شعرت بأنني أرجنتينية حقاً،

Çoucukluğum süresince gayet Arjantinli hissediyordum

إذا شعرت بالانفعال أثناء قراءة الأخبار،

Haberleri izlediğinizde sinirleniyorsanız

‫شعرت بذلك حقًا. ذلك المخلوق الضخم.‬

Bunu gerçekten hissedebiliyordum. O büyük yaratığı.

شعرت بتحسن مهاراتي في التواصل تدريجيًا.

iletişim becerimin gitgide arttığını hissettim.

شعرت بأن جوالي يهتز في جيبي.

Telefonumun cebimde titreştiğini hissettim.

شعرت وكأنها أخذت شوكة وطعنتها في أحشائي

Sanki karnıma bir çatal saplamıştı

شعرت بالضياع، وعندما بدأت أعلق في الروتين

Kaybolmuş gibiydim ve bu döngüye bir kez girince

شعرت كما لو أن حالة الثبات الداخلي

Bana tanı koyulduğundan beri beni bir arada tutan

في وقت شعرت أن إلهي تخلى عني،

Tanrı tarafından terk edilmiş hissedebileceğim bir zamanda

في الواقع شعرت أنني تناولت حبوباً للجنون

Hatta kendimi delirmiş gibi hissettim.

‫شعرت بارتياح شديد لأنها كانت حية وتتنفس.‬

Hayatta olduğunu, nefes aldığını görünce içim rahatladı.

بعد ذلك عند خروجي شعرت بشيء هنا،

sonra dışarı çıktığımda şuramda bir şey hissettim,

شعرت بالملل بسبب الجلوس بين أربعة جدران.

Dört duvar arasında oturmaktan usandım.

أثناء اللإمتحان بطني أصدرت أصواتا.. شعرت بالإحراج.

Sınav ortasında mideniz guruldarsa, bu oldukça utandırıcı bir durum olur.

شعرت ليلى و كأنّها أوقعت في فخّ.

Leyla kendini tamamen tuzağa düşmüş hissetti.

شعرت بالفخر لأن بيلي استطاع أن يتحدث إلي

Billy'nin bana intihar girişimini

‫شعرت أحياناً وكأن ماءً مغلياً يُحقن في عظامي.‬

Âdeta kemiğime kaynar su zerk ediliyordu.

‫لا شك أنه أشد ألم شعرت به يوماً.‬

Hiç böyle bir acı hissetmemiştim.

وبذلك بالوقت، شعرت وكأن ذلك كان القرار الصحيح.

O anda, doğru karar gibiydi.

شعرت بالراحة وأنه شيء طبيعي كالتنزه في الحديقة،

Parkta yürüyüş yapar gibi rahat ve doğal bir histi,

‫إنها تتسلّق الصخرة فحسب‬ ‫وتترك المياه وأنا شعرت...‬

Bir kayaya tırmanıp sudan çıktı.

ذهبت وقمت بالأمر، وأصدقكم القول شعرت بشيء غريب.

Gittim, yaptım ve harbiden acayip bir duygu hissettim.

والثانية هي أنني شعرت أنه كان بإمكاني مساعدة جايسون.

İkincisi, 'sanki Jason'a yardım edebilirdim gibi' diye düşünüyordum.

لقد شعرت لأول مرة أن كل شيء قد سينتهي.

İlk defa, her şeyin bitebileceğini hissettim.

كما شعرت أني خارجة عن السيطرة بكل جوانب حياتي الأخرى

hayatımın diğer alanlarını kontrolüm dışında görüyordum.

وثم شعرت إحدى الفتيات بأن لدى الفتاة الأخرى وقتًا أطول.

ama kızlardan biri diğerinin daha fazla masaj yaptığını hissetti.

شعرت وكأنني أستمع إلى غناء شخصٍ تُرددُ جبالُ الهيميلايا صوتَه.

Himalaya sisindeki bir göçebenin sesini duymuş gibi hissettim.

لقد شعرت أنني الأقرب الى جدتي أكثر من أي فرد من عائلتي.

Ailemdeki herkes içinde, en çok büyükanneme yakın hissettim.

شعرت بالخوف الشديد، مركز شرطة أو شيء من هذا القبيل أي أعمال معقدة.

Ciddi korktum, karakol falan karışık işler.

لقد شعرت أيضاً بأن هناك فترات حيث كنت ازداد سوءاً قبل أن أتحسن.

Ayrıca daha iyi olmadan daha kötüye gidebileceğim dönemler oldu.

عندما شاهدت الفيديو لمدة عشر ثوانٍ ، شعرت كما لو كنت أستمع للهروب من مستشفى الأمراض العقلية

Videoyu on saniye izleyince kendimi akıl hastanesinden kaçan adamı dinliyormuş gibi hissettim