Examples of using "جميل" in a sentence and their turkish translations:
Tamam.
Dünya güzel bir gezegendir.
Bu güzel ve o da güzel.
Güzel elbise.
Onun güzel bir yüzü var.
Onun güzel el yazısı vardır.
Su güzel.
Saçın güzel.
İyi akşamlar.
İslam güzeldir.
İtalya çok güzel bir ülke.
"Bu güzel bir insan",
"Bu güzel bir zihin".
Senin elbisen çok hoş.
Güzel bir gün.
Ay bu akşam çok güzel.
İsminiz çok güzelmiş.
Bugün hava güzel.
Yeryüzü güzeldir.
Masumiyet güzel bir şey.
İyi görünüyorsun.
Bu güzel bir evdir.
"pretty"yi nasıl hecelersin?
İsviçre güzel bir ülke.
Belki hava güzeldir.
Annem iyi bir el yazısına sahiptir.
Güzel, değil mi?
Bu köy tavuğu güzel oğlandır
Kemanın sesi çok tatlı.
Dünya güzel bir gezegendir.
Ev küçük ama güzel.
İtalya çok güzel bir ülke.
Bu bayrak çok güzel.
hatta yeni ve güzel bir sahil yolunu bile.
güzel antik bir yapı vardı artık
Sen sevimli bir çocuksun.
O, benim için güzel bir kravat buldu.
Bu yavru penguen çok sevimli.
Dünya küçük ama güzel bir gezegendir.
Bu sabah gündoğumu güzel.
Ne güzel bir tasarım!
O hoş bir sonbahar akşamı idi.
Mavi içinde çok çekicisin.
ailemin toplumsal hareketliliğine tanık oldum,
esnaf kötü davranıyor. Güzel bir eleştiri
Ne güzel bir gökkuşağı!
Günaydın. Bugün hava güzel.
Bu park gerçekten güzel ve temiz.
1. İnönü, 2. İnönü çok güzel, kazandık.
Çalışmak, sıkı çalışmak,
kucakladığınız bütün güzelliklere bakın,
Betty'nin tatlı bir sesi var.
ama yıllarda güzel olan bir şey daha vardı
ikiside birbirini çok güzel bir şekilde yalanlayabiliyor
ama tabii son model bir fırın ve derin donduruculu,
hâlâ çok güzel bir toz katmanına ulaşıyorum!
O güzel ama yatakta çok iyi olduğunu sanmıyorum.
Matematikçi Francis Su, bunu çok güzel özetliyor:
"Agathos" kelimesini eklediğinizde "güzel ve iyi" anlamına gelir.
Ne şirin bir bebek. Cee.
. Nil boyunca sürükleyici, ilgi çekici ve güzelce filme alınmış bir yolculuk
Birazcık geçmişe gidip dedemize güzel bir yerden güzel bir arsa kapattırmak istemez misiniz?