Examples of using "تسمح" in a sentence and their turkish translations:
ve bu hataların kaynağına inmelerini sağlayan
mikropların gelmesini ve karbonun tümünü
- Şimdi gitmeme izin verir misiniz, lütfen?
- Lütfen gitmeme izin verir misin?
Seninle biraz konuşabilir miyim?
Çünkü veri, bir şey öğrenmenizi sağlar
teknolojimiz buna imkan veriyor mu? Hayır vermiyor.
bu olasılıkları test etmemize olanak sağlıyorlar
Hiçbir şey sınırların dışında olmamalı.
CA: Çalışanlarına kendi tatil zamanlarını ayarlama izni verdin
Derisinin zarları sayesinde onu güvende tutabiliyor... ...ağaçların tepesinde.
günümüzdeki eğlencenin bizi ayrıştırmasına neden olduğuna inanıyorum.
Termal görüntüleme yapan bir kamera gece karanlığını delmemizi sağlıyor.
Tom polisi aramak istedi fakat Mary ona izin vermedi.
...yeni teknolojiler... ...nadiren görülen yaratıkları ve gizli dramları...
siz izin vermedikçe de kimse sizin mikrofonunuzu ve kameranızı açamıyor
Nigbolu gibi yoğun ormanları ve dik yamaçları ile savaş alanlarında
Tom'un Mary ile Boston'a gitmesine asla izin vermemeliydin.
şimdilik teknolojimiz buna müsade etmediği için nasa'nın verdiği verileri doğru kabul etmek zorundayız