Translation of "البرية" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "البرية" in a sentence and their turkish translations:

‫اختر معركتك في البرية.‬

Vahşi doğada gireceğiniz mücadeleleri dikkatli seçin.

‫وبالأخص تجاه المخلوقات البرية.‬

Özellikle vahşi hayvanlara karşı.

‫أدغال خرسانية،‬ ‫تعادي الحياة البرية.‬

Vahşi yaşama düşman, betondan ormanlar.

‫أصغر من ذئاب "ألاسكا" البرية...‬

Alaska'nın iç kesimlerindeki kurtlardan küçük.

‫تبقى 14 ألف فقط في البرية.‬

Vahşi doğada sadece 14.000 pars kaldı.

‫في البرية، تبيت في تجاويف الأشجار.‬

Vahşi doğada ağaç kovuklarına tünerler.

‫في البرية، يندر الطعام باقتراب الشتاء.‬

Kış yaklaştıkça vahşi doğada yiyecek iyice azalıyor.

تجنب بيئات الحيوانات البرية الحاملة للفيروسات

virüs taşıyan yabani hayvanların ortamlarından uzak durmak

مع الحيوانات البرية التي تحمل فيروسات

virüs taşıyan yabani hayvanlarla aramızda

كان التنسيق بين العمليات البرية والبحرية.

kara ve deniz harekatlarının koordinatlarının verilmesiydi.

‫جعلتني أدرك‬ ‫مدى قيمة الأماكن البرية.‬

Vahşi doğanın ne kadar değerli olduğunu anlamamı sağladı.

‫بحسب منظمة‬ ‫"مجتمع حماية الحياة البرية الهندية"،‬

Hindistan Vahşi Yaşamı Koruma Derneğine göre

‫لتدرك مدى ضعف حياة هذه الحيوانات البرية.‬

Bu vahşi hayvanların hayatlarının ne kadar hassas olduğunu fark ediyorsun.

‫أحياناً في البرية،‬ ‫تتطوّر الأمور بشكل غير متوقع.‬

Bazen vahşi doğada işler beklenmedik şekilde sonuçlanabilir.

‫في البرية،‬ ‫لا يمكنك دائما الاعتماد على التقنية.‬

Vahşi doğada, her zaman teknolojiye güvenemezsiniz.

‫فإن الناس تزحف بثبات‬ ‫إلى مساحات الحياة البرية،‬

insanlar artık adım adım vahşi alanlara girmeye başladı.

كما شجع القانون على "توطين وتربية الحياة البرية".

Kanun aynı zamanda "yabani hayvanların evcilleştirilmesini ve çoğaltılmasını" da teşvik ediyordu.

بعد ثمانية أيام من المشي الطويل والتجديف في البرية ،

dağ başında sekiz günlük doğa yürüyüşü ve kanodan sonra

‫باعتباره من الجيل الـ4‬ ‫لعائلة متخصصة بتعقب الحياة البرية،‬

Dördüncü nesil bir vahşi yaşam izcisi olarak

‫في أنحاء الكوكب،‬ ‫تتفنن الحيوانات البرية في سرقة وجباتها.‬

Dünya'nın dört bir yanında, vahşi hayvanlar yemek çalmak konusunda daha çok hüner göstermeye başlıyor.

‫ثمة شيئان يجب أن أتذكرهما ‬ ‫عندما أذهب إلى البرية.‬

Vahşi doğadayken unutmamanız gereken iki şey vardır.

في اليوم التالى امتطى ابن المزارع أحد الأحصنة البرية.

Ertesi gün, çiftçinin oğlu yabani atlardan birine biner,

‫لكن حينها ترى الاختلافات الدقيقة.‬ ‫وحينها تتعرف على البرية.‬

Ama ince farkları ancak öyle görebiliyorsun. Vahşi doğayı işte o zaman tanıyorsun.

‫ما الذي يحدث عندما تتوسع المدن‬ ‫وتتقلص موائل الحياة البرية؟‬

Şehirler genişleyip vahşi yaşam alanları daralırsa ne olur?

‫عندما تقدم لكم الحياة البرية ‬ ‫فرصة توفير غذاء يجب أن تغتنموها.‬

Vahşi yaşam size bir besin fırsatı sunarsa onu değerlendirirsiniz!

‫تعد "سنغافورة" الآن أحد أكثر المدن‬ ‫الصديقة للحياة البرية في العالم.‬

Singapur şu anda dünyanın vahşi yaşama en dost şehirlerinden biri.

‫تعلّمت الكثير من الحياة البرية،‬ ‫ويمكنني أن أعلّم ما تعلّمته الآن.‬

Doğadan o kadar çok şey almıştım ki artık geri verebiliyordum.

‫دائماً ما يكون الأكل في البرية أمراً خطراً‬ ‫ونحن الآن في ورطة.‬

Vahşi doğada bir şey yemek her zaman risklidir ve şimdi başımız belada.

‫مناصرو حماية البيئة يكثفون من جهودهم‬ ‫لإنقاذ ما تبقى من وحيدات القرن البرية.‬

Çevreciler geride kalan vahşi gergedanları kurtarmak için daha çok çalışıyor.

‫عندما تقدم لكم الحياة البرية ‬ ‫فرصة توفير غذاء يجب أن تغتنموها.‬ ‫ماذا ينبغي أن نأكل إذن؟‬

Vahşi yaşam size bir yiyecek fırsatı sunarsa, onu değerlendirirsiniz! Ne yemeliyiz?