Translation of "الطعام" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "الطعام" in a sentence and their turkish translations:

لتناول الطعام

yemek için

أحضر الطعام.

Yiyecek getir.

الطعام جاهز!

Yemek hazır!

‫تريدين تناول بعض الطعام؟‬ ‫تريدين تناول بعض الطعام؟‬

Yiyecek bir şey ister misin? Yiyecek bir şey ister misin?

أين غرفة الطعام؟

Yemek odası nerede?

سوف أُحضرُ الطعام.

Yiyecek alacağım.

احتاج توم الطعام .

Tom'un yiyeceğe ihtiyacı vardı.

- هي قدمت لي بعض الطعام.
- هي ذودتني ببعض الطعام.

O, bana biraz yiyecek sağladı.

بل عن الطعام والزراعة.

Yiyecek ve tarımdan bahsediyorum.

بالحديث عن تناول الطعام:

Yemek demişken

الطعام، والأزهار، وسكاكين المائدة

-yemek, çiçekler, balık bıçağı gibi-

وينصب اهتمامكم على الطعام،

sürekli yiyecek,

‫ثمة كفاية من الطعام.‬

Bolca yemek var.

جعلتني رائحة الطعام جائعاً.

Yemeğin kokusu beni acıktırdı.

يجب أن أشتري الطعام.

Gıdayı satın almam gerekiyor.

هذه الغرفة حيث نطبخ الطعام.

Bu oda yemeği sıcak yaptığımız yer.

‫هذا الصوت الرائع...‬ ‫لطهي الطعام!‬

Pişen yemeğin... ...şu harika sesi!

هل السبب هو الطعام الرديء؟

İğrenç yemeklerden mi?

فإن بإمكانها التعرف على الطعام

yiyeceği tanıyarak

بدأت أستخدم الطعام لتخدير ألمي،

Acımı baskılaması için yiyeceklere başvurdum.

‫بوجود 5 أفواه تريد الطعام...‬

Doyuracak beş boğaz var.

‫حان وقت البحث عن الطعام.‬

Yemek bulma vakti geldi.

‫ويستخدم أنفه للعثور على الطعام.‬

Yemeği de burnuyla bulur.

بفضل هذا الطعام ، في الواقع

işte bu besini sayesinde aslında

أو نستهلك الطعام الذي نجده

veyahutta bulduğumuz yiyecekleri tüketiyoruz

يعمل طوال الصيف ، يتراكم الطعام.

bütün yaz çalışarak yiyecek biriktirir.

‫لا يمكنها استخدام الشمس لإنتاج الطعام.‬

Artık yemek üretmek için güneşten faydalanamıyorlar.

‫في البرية، يندر الطعام باقتراب الشتاء.‬

Kış yaklaştıkça vahşi doğada yiyecek iyice azalıyor.

وأن تستخدم في أماكن إعداد الطعام.

Yiyecek hazırlama merkezlerinde,

أو أنت على وشك تناول الطعام

yada yemek üzeresin

إنعدان الطعام أضحت به ضعيفاً ومنهكاً.

Gıda yetersizliği onu zayıf ve bitkin düşürdü.

هل عندك أي سؤال حول الطعام؟

Yiyecekler hakkında herhangi bir sorunuz var mı?

ما زال لدينا الكثير من الطعام.

Hâlâ bir sürü yiyeceğimiz arttı.

كل الناس يشترون الطعام من السوق.

- Bütün insanlar markette yiyecek alır.
- Bütün insanlar pazarda yiyecek alır.

كان هناك ما يكفينا من الطعام.

- Hepimiz için yeterli yiyecek vardı.
- Hepimize yetecek kadar yiyecek vardı.

سوف يكون عندنا الكثير من الطعام.

Bol yiyeceğimiz olacak.

بدا الأمر كما لو كانت غرفة الطعام مستمرة أثناء الجلوس في غرفة الطعام على الحائط.

Sanki yemek salonunda otururken yemek salonunun devamı varmış gibi görünüyordu duvarda

ومن السبعة مليار الذين يتناولون الطعام يوميا

ve her gün yemek yiyen yedi milyar insandan biriyseniz

‫الطعام هو جزء حيوي من أي مهمة.‬

Yiyecek her görevin önemli bir parçasıdır.

بدون لباس نوم المستشفى ولا الطعام الرديء

Hastane pijamaları yok, iğrenç yemekler yok

لماذا نتحدث عن الطعام من حيث الوزن؟

Niye gıdadan ağırlık ölçüsü ile bahsediyoruz?

هذه المرة يحتاج إلى المزيد من الطعام

bu sefer daha çok besine ihtiyacı vardır

وربما لا يقتصر الأمر على الطعام فقط.

belki bu sefer sadece yiyecekten ibaret olmaz.

هوَ أحضر الطعام لضيفهُ وقدم لهُ المأوىَ.

O, misafirine yemek getirdi ve ona barınak sağladı.

أنا جائع، لذلك سأذهب لتناول بعض الطعام.

Açım, bu yüzden yiyecek bir şeyler alacağım.

هلّا اقترحت مكانا جيدا لأكل الطعام الكوري؟

Kore yemeği yenilecek güzel bir mekan tavsiye edebilir misin?

أهذه أول مرة تأكل فيها الطعام الياباني؟

İlk kez mi bir Japon yemeği yiyorsun?

وكان هناك جرذان ورواكين يتصارعون على بقايا الطعام.

ve sıçan ile rakunların yemek parçaları için ettikleri mücadeleler vardı.

‫تسافر ليلًا مسافة 40 كيلومترًا‬ ‫بحثًا عن الطعام.‬

Geceleri 40 kilometreye kadar yol teperek yemek arar.

‫معظم الحيوانات تزور المناطق الحضرية‬ ‫بحثًا عن الطعام.‬

Çoğu hayvan, şehirleri yiyecek bulmak için ziyaret eder.

مخلفات الطعام في البوفيهات يمكن أن تقل كثيراً

Büfelerdeki gıda israfı, tabak veya kutu boyutları

فماذا يأكل هؤلاء الناس ، يشربون ، الحجر أو الطعام؟

Peki bu insanlar ne yiyecek, ne içecek, taş mı yiyecek bu insanlar?

الكثير لم يأخذها حتى. قدمت الدولة الطعام لشعبها

Hatta birçoğu almadı bile. Devlet erzak yardımında bulundu halkına

انظروا، إنه يلتقط يديه وكأنه يتناول قطعة من الطعام،

Ellerini, sanki bir parça yemek yiyormuş gibi kaldırıyor

‫ما هو أفضل رهان لدينا‬ ‫على صيد بعض الطعام؟‬

Yiyecek yakalamak için en iyi ihtimalimiz ne?

ودعَوا بعضهم بعضًا للعِب من خلال فتحات إدخال الطعام...

ve yemek yarıklarından hamlelerini seslendiklerini anlattı --

بتعبير آخر، وبالاقتباس من مفوّض سابق لوكالة الطعام والمخدارات،

Başka bir deyişle ve geçmiş FDA temsilcinin sözleriye

لكن اللون الأسود يدفع عقلك لإسقاط الطعام في الفراغ.

Ama siyah mürekkep beyninizin boşlukta yiyecek var sanmasını sağlıyor.

لطالما ما قالت جدتي بأن إهدار الطعام إثم وذنب.

Büyükannem her zaman yiyeceği boşa harcamanın bir günah olduğunu söyledi.

يرى توم بأن الطعام الذي تُعده ماري حار جدا.

Tom Mary'nin yaptığı yemeklerin genellikle çok baharatlı olduğunu düşünüyor.

أحيانا أُكثر من القراءة لحدّ نسيان أمر الطعام والنوم.

Bazen o kadar çok şey okurum ki yemek ve uykuyu unuturum.

‫عندما تبحث عن الطعام في البرية‬ ‫لا يمكنك أن تنتقي!‬

Vahşi doğada yiyecek ararken seçiçi olamazsınız!

كنّا نتناول وجبة الطعام الصيني ونعبر عن ظُلم كل هذا،

Çin yemeği yiyor ve bu adaletsizlik hakkında konuşuyorduk,

نحن نرغب به تقريبًا كما نرغب في الطعام والمأوى وممارسة الجنس.

Neredeyse yemeğe, barınağa ve sekse ihtiyaç duyduğumuz kadar.

لكن إحدى أحدث الابتكارات التي يتم تطويرها في مجال إنتاج الطعام

Fakat gıda üretimindeki en yeni buluşlardan biri;

‫أو ربما يعاني في العثور‬ ‫على ما يكفي من الطعام نهارًا.‬

Belki de gündüzleri yeteri kadar yemek bulmakta zorlanıyordur.

‫يفكّر فيما هو أكثر من الطعام.‬ ‫حسنًا، طوبى له على إصراره.‬

Aklında yemekten fazlası var. Eh, ısrarcılıktan tam puan aldı.

‫بدأت أشعر بالجوع‬ ‫ما هو أفضل رهان لدينا على صيد بعض الطعام؟‬

Acıkmaya başladım, peki yiyecek yakalamamızın en iyi yolu nedir?

كل عربة ومقطورة قد ملئة بأكبر قدر من الطعام والمسلوبات من المدينة

Her araba,her çuval alabildiğine yemek ve (genellikle) yağmayla doluydu

‫تذكروا، لا تجربوا هذا الأمر‬ ‫إلا إن كنتم في حاجة شديدة إلى الطعام!‬

Unutmayın, bunu sadece çaresiz kaldığınızda deneyin.

ماذا تعتقد أنهم سيفعلون عندما لا يستطيعون العثور على لدغة الطعام هذه المرة؟

Bu sefer yiyecek lokma bulamayınca sizce ne yapacaklar?

‫إذن بيض الضفادع أم صيد الأسماك بالرمح؟‬ ‫الطعام هو جزء حيوي من أي مهمة.‬

Kurbağa yumurtası mı, zıpkınla balık avlamak mı? Yiyecek her görevin önemli bir parçasıdır.

‫يمكن للدبة القطبية الأم قطع 80 كيلومترًا‬ ‫خلال 24 ساعة‬ ‫أثناء بحثها عن الطعام.‬

Anne kutup ayısı, yemek arayışı içinde 24 saatte 80 kilometreye kadar yol tepebilir.

‫لكن هذا الضوء الخافت لا يساعد كثيرًا‬ ‫الحيوانات في البحث عن الطعام على الأرض.‬

Fakat bu soluk ışık yerde yemek arayan hayvanlara pek fayda etmez.

أكثر من 16 مهمة مأهولة في خمس سنوات فقط ، تعلم رواد الفضاء الأمريكيون كيفية تناول الطعام والنوم

Sadece beş yılda 16'dan fazla mürettebatlı görevde, Amerikalı astronotlar nasıl yemek yemeyi, uyumayı,