Translation of "الحياة" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "الحياة" in a sentence and their turkish translations:

- ما أغرب الحياة!
- كم غريبة الحياة!

- Hayat ne kadar garip!
- Hayat ne kadar tuhaf!

الحياة حلوة.

Hayat tatlıdır.

الحياة جميلة.

Hayat güzeldir.

= خلق تجارب الحياة ."

=hayatının biçimlenmesi" dir.

الحياة كقطار الملاهي.

Hayat inişli çıkışlı.

الحياة مخيفة بالفعل،

Hayat zaten yeterince korkutucu,

الحياة هي الحركة.

Hayat da hareket demek.

الحياة جميلة جداً،

Hayat çok güzel

على الحياة البدأ،

Yaşamın başlaması.

‫حيث الحياة...‬ ‫والموت...‬

Yaşamın... ...ve ölümün...

نفقد شاعرية الحياة.

hayatın şiirini kaybederiz.

الحياة ليست هكذا

hayat da öyle değil mi

وسوف تنهي الحياة

ve yaşamı sonlandıracak

هكذا هي الحياة.

- Hayat bu.
- Hayat böyle işte.

الحياة قصيرة جداً.

Hayat çok kısa.

الماء هو الحياة.

Su yaşamdır.

الحياة سيرك كبير.

Hayat büyük bir sirk.

تقدمنا في الحياة.

Hayatta ilerleme kaydettik.

الأمّهات ينجبن الحياة.

Anneler hayatı dünyaya getiriyor.

- كان سامي يحبّ الحياة السّعيدة.
- كان سامي يحبّ الحياة المريحة.
- كان سامي يحبّ الحياة الجيّدة.

Sami iyi hayattan hoşlanıyordu.

لأن الاختلاف نكهة الحياة.

çeşitlilik yaşamın tadıdır çünkü.

درس اليوم، علوم الحياة.

Dersimiz, Hayat Bilgisi.

وهو من حقائق الحياة.

Hayatın gerçeği.

لكن الحياة أمر جدي،

Ama yaşamak ciddiyet ister.

يجلب الحياة لعوالم الماضي.

geçmiş dünyaları canlandırıyor.

الحياة مثل الكيد المرتد:

Hayat bir bumerang gibidir.

تجعلني أشعر برقّة الحياة.

hayata karşı büyük bir şefkat duyuyorum.

هي على قيد الحياة!

- O hayatta!
- O yaşıyor!
- O canlı!

الحياة طريق طويل جداً.

Hayat uzun, uzun bir yoldur.

ما زالت الحياة أمامك.

Hayat senin önünde uzanıyor.

وجدناها على قيد الحياة.

Onu canlı bulduk.

سُجن سامي مدى الحياة.

Sami ömür boyu hapse atıldı.

كان سامي يحبّ الحياة.

Sami hayattan zevk alıyordu.

‫الحياة تتحرك بلا هوادة نحو المزيد من الحياة ،‬ ‫نحو الشفاء ، نحو الكمال.‬

yeniden yetiştiren doğa gibi yenileyici.

- أنتَ فقط تهرب من مشاكل الحياة.
- أنتِ فقط تهربين من مشاكل الحياة.

Sadece hayat sorunlarından kaçıyorsun.

أول أملي الحاد في الحياة.

Hayatta hatırladığım ilk keskin umudum.

إن كنتم على قيد الحياة،

Eğer hayattaysanız

في صالح الحياة. وليس ضدها.

hayatın aleyhine değil, lehine olmak lazım.

طالما يفتقدون لهدف في الحياة

Hayatta, görünüşleri ve diğer insanların

أن الحياة أفضل من الموت،

hayatın ölümden daha iyi olduğu,

بل في خِضم الحياة واضطراباتها.

iş hayatının hassas, dağınık ortamında başladı.

مضيت في الحياة بابتسامتي المعتادة.

her zamanki gülümsememi takındım.

‫أدغال خرسانية،‬ ‫تعادي الحياة البرية.‬

Vahşi yaşama düşman, betondan ormanlar.

باللعب بالألعاب في الحياة اليومية.

oyuncaklarla oynayarak öğrenebilirsiniz.

دعنا نقول مهما كانت الحياة

hayat böyle neyse diyelim geçelim

يمكننا البقاء على قيد الحياة

hayatta kalabiliriz

كل شيء في الحياة نسبيّ.

Hayatta her şey görecelidir.

الزواج هو إلتزام لمدى الحياة.

- Evlilik ömür boyu sadakattir.
- Evlilik ömür boyu bağlılıktır.

الحياة غير ممكنة بدون ماء.

Susuz hayat olamaz.

الحياة في قرية صغيرة مملة.

- Küçük kasabada hayat sıkıcıdır.
- Küçük bir kasabada hayat sıkıcıdır.
- Küçük bir kasabada yaşam sıkıcıdır.

لا شيء سهل في الحياة.

Hayatta hiçbir şey kolay değildir.

الحياة ليست بسيطة كالقصص الخيالية.

Hayat bir peri masalı gibi değildir.

بدأ فاضل يفكّر في الحياة.

Fadıl hayat hakkında düşünmeye başladı.

كانت ليلى تحبّ الحياة الرّيفيّة.

- Leyla kır hayatını seviyordu.
- Leyla kır hayatını sevdi.

الحياة في السّجن موت بطيء.

Cezaevindeki hayat, yavaş bir ölümdür.

- كان سامي يحبّ الأشياء الرّفيعة في الحياة.
- كان سامي يحبّ الأشياء الممتازة في الحياة.
- كان سامي يحبّ الأشياء الجميلة في الحياة.

Sami hayatın güzel şeylerinden zevk alıyordu.

و هي تجعل الحياة تستحق العيش.

ve istediğin bütün şeylerdir.

الذي يُعرف بانتشار الحياة في أرجائه،

tek gezegen Dünya'dır

ولكن الحياة الأولى التي أتحدث عنها

Ama yaşamın ilk aşamaları ile kastettiğim,

لم تكن الحياة التي خططت لها.

Planladığım hayat tam olarak bu değildi.

إذا تغيرت ظروف الحياة لشخصٍ ما،

Eğer birinin hayat şartları değişmişse

جميع الحوداث من الحياة الأمريكية اليومية،

gündelik Amerika hayatından bütün bu hadiseler

من جعل الحياة تحد مساو للجميع.

ya da diğer engelli olanlarımıza yardımcı ve destekleyici olacak teknoloji.

لأنّ هذه أفضل طريقة لاعتناق الحياة.

çünkü hayatı kucaklamanın en yüce yolu bu.

بل الطقوس الشعبية التي منحتها الحياة.

bir taşı hayata geçirmek için gerçekleştirilen kültürel ritüel.

كلنا نحظى بفترات صعبة في الحياة.

Bazen hayatta kötü geçen dönemlerimiz olur.

أثناء بحثكم عن نصيحة حول الحياة،

Yaşam tavsiyeleri aradığınız zaman,

ومع أفضل رفيق لهم في الحياة.

tedaviyi alabilecekler.

لكن ربما تحتاج الحياة المتطورة المعقدة

ama karmaşık hayatın gelişimi için

والميدان هو بداية الحياة المدنية الحضرية.

Meydan, kent yaşamının temelidir.

نبدأ مع أكثر الأشياء قيمةً، الحياة.

hepsinin en önemlisi olan yaşam ile başlıyoruz.

تعرفت على فكرة مختلفة عن الحياة.

Yaşamın farklı bir fikri ile buluştum.

‫مدفوعاً برغبته للبقاء على قيد الحياة،‬

Hayatta kalma arzusu kamçılandığında

‫لكن رغم تنوع أشكال الحياة هنا،‬

Fakat yaşamdaki muazzam çeşitliliğe rağmen...

‫حيث يحدد القمر والمد نغم الحياة.‬

Ay ile gelgitlerin hayatın ritmini belirlediği bir dünya.

‫يغيّر التلوث الصوتي والضوئي نغم الحياة.‬

Işık ve gürültü kirliliği hayatın ritmini değiştiriyor.

الحقيقة أنه أثناء الحياة في الخفاء،

Gerçekten de gizli kapaklı bir hayat sürerken

كل الحياة التي تتغذى، تحمى وتحفظ.

yaşamın tamamı beslenmiş, korunmuş ve tutulmuş.

فما هي القيمة المتبقية لهذه الحياة؟

o hayatın değeri ne?

من العطاء في الحياة الاجتماعية والإدارة

sosyal yaşamda ve yönetimde yer vermekten

كيف تهزمون الموت دون قتل الحياة؟

Hayatı öldürmeden ölümü nasıl yeniyorsunuz?

وتعلمون، قالت العمة مامي، "الحياة وليمة".

Auntie Mame ''Hayat bir ziyafettir'' demişti,

النجاح في الحياة يتطلب جهودًا متواصلة.

Hayatta başarı sürekli çaba gerektirir.

وتأتي في المرتبة الثانية مفارقة الحياة.

İkinci sırada yaşamın sonlanması geliyor.

اعتقد ان الحياة هي ما تصنعه.

Sanırım hayat onu yaptığın şeydir.

يلعب الحظ دورا هاما في الحياة.

Şans, hayatta önemli bir rol oynar.

عادت الحياة إلى مجراها بالنّسبة لفاضل.

Hayat, Fadıl için normale döndü.

كانت ليلى تحبّ نمط الحياة الرّيفية.

Leyla kırsal yaşam biçimini seviyordu.

سرعان ما عادت الحياة إلى مجراها.

Hayat hızla normale döndü.

أُعجب سامي بنمط الحياة في الرّيف.

Sami kırsal yaşam tarzından zevk alıyordu.

تنشئة أمهات قادرات مدركات لطبيعة الحياة الأسرية.

Muktedir ve aile hayatına vâkıf valide yetiştirmek.

بأن الطريقة الوحيدة للبقاء على قيد الحياة

hayatta kalmanın tek yolu

وأن أُغير نظرتي لما أتوقعه من الحياة.

hayattan beklentilerimi değiştirmem için.

وعن كنْه الحياة في أي مكان آخر:

sorgulamaya başlamış bir tür.

إن الحياة على الأرض ذات قيمة ثمينة.

Dünya'daki yaşam kıymetlidir.

ونقوم بتعليمهم هذه الوسائل البسيطة لإنقاذ الحياة

güç, kuvvet ve umut tekniklerini öğretmek için