Translation of "فرصة" in Turkish

0.047 sec.

Examples of using "فرصة" in a sentence and their turkish translations:

- اعطني فرصة!
- اعطيني فرصة!

Bana bir şans ver.

- أعطِها فرصة أخرى.
- أعطيها فرصة أخرى.

Ona bir şans daha ver.

لدينا فرصة.

Bir şansımız var.

اعطني فرصة!

Bana bir şans ver!

وربما يعطونني فرصة.

Belki de bana bir şans vereceklerdi.

فرصة ليكافحوا وينمو

büyümeleri ve gelişmeleri için bir mücadele şansı verelim.

إنها فرصة هائلة.

Çok büyük bir fırsat.

‫هذه فرصة الأسود.‬

Aslanlara fırsat doğdu.

‫أخيرًا، فرصة للتغذّي.‬

Nihayet beslenebilecekler.

أعطوه فرصة للهروب.

Ona bir kaçma şansı verdiler.

استغلّ كل فرصة.

Her fırsattan yararlanın.

فرصة أعلى للانتكاسات المزمنة،

bu yüzden, daha yüksek bir kronik nüksetme riskine sahip oluyor

ولديهن فرصة لوظيفة متدرب.

Staj yapma imkanı yakalıyorlar.

‫فرصة التزود بالطعام مغرية.‬

...midesini doldurma fırsatına karşı koyamıyor.

وفوّتنا فرصة إنجاب الأطفال.

ve çocuk yapma fırsatını kaçırdık.

هناك فرصة صغيرة ، أ

Küçük bir şans var,gerçekten çok çok küçük bir şans.

ما زالت لديك فرصة.

Hâlâ bir şansın var.

كانت فرصة غير متوقعة.

Beklenmedik bir fırsattı.

ليس هناك فرصة للفوز.

Kazanma şansı yok.

الأطفال هنا لديهم فرصة ضئيلة أو بالأحرى ليس لديهم فرصة للتعليم.

Burada çocukların eğitime ya çok az ya da hiç erişimi yok.

[كل طفل يستحق فرصة متساوية.]

[ Her çocuk eşit hakları hak eder.

ربما سيصبح أفضل فرصة للبشرية.

insanoğlunun karşısına çıkabilecek en büyük fırsat.

‫تلك أفضل فرصة لها للصيد.‬

Av indirmek için en iyi şansı.

‫هذه فرصة لا يمكن تفويتها.‬

Bu, kaçırılmayacak kadar iyi bir fırsat.

يجب أن نُعطي توم فرصة.

Tom'a bir şans vermemiz gerek.

أضعنا على أنفسنا وزملائنا فرصة لنتعلّم،

kendimizi ve iş arkadaşlarımızı bir şeyler öğrenme fırsatından mahrum bırakıyor

‫فرصة اللدغ ستكون أقل بهذه الطريقة،‬

Bu şekilde ısırılma ihtimalim daha az,

الذين يتطلعون إلى فرصة أفضل فقط

akıl almaz fikirlerini, umutlarını ve isteklerini

لديها أي فرصة لتجنب كوارث كبرى.

büyük felaketleri önleme şansına sahip olabilir.

تحتاج إلى فرصة لإنجاز بعض الأشياء

Bazı şeyleri başarabilmek için şans lazım ya

أو تحويل هذه الوظيفة إلى فرصة

Ya da bu işi fırsata çevirip

أنا منحت توم فرصة للعمل معي.

Tom'a benimle çalışması için bir şans verdim.

لا تستسلم فما زالت لديك فرصة.

Vazgeçme. Hâlâ bir şansın var.

هذه فرصة أكبر من أن تفوّت.

Bu kaçırılmayacak kadar çok iyi bir şans.

أعد الكتاب في أقرب فرصة ممكنة.

En kısa zamanda bu kitabı iade et.

قررت أن تعطي المواعدة عبر الأنترنت فرصة .

Şansını internet sitelerinde denemeye karar verdi

كونك أبا ليس مسؤولية فقط بل فرصة.

Baba olmak bir sorumluluk değil, bir fırsat.

ومن هذه النافذة كانت فرصة للشاب فلاد

Bu, genç Vlad için bir fırsat penceresi yarattı

يجب عليك أن لا تفوت فرصة مشاهدتها.

Onu görme fırsatı kaçırmamalısınız.

أنا أعطي فرصة لأصحاب المال للاستثمار في فكرة

Dünyayı daha iyi bir hale getirecek bir fikre

‫ما الخيار الذي يمنحنا أفضل فرصة ‬ ‫لاستعاضة الترياق؟‬

Hangi seçenek panzehri yenilememiz için bize en iyi şansı verir?

وترك فرصة التقارب بين الأشخاص بين يدي الحظ.

ve konuklar arasındaki etkileşimin nasıl işleyeceğini şansa bırakır.

يريدون الحصول على فرصة في تعلم الزارعة الحديثة.

Modern tarımı öğrenme şansına sahip olmak istiyorlar.

وفرت الأزمة لضباط الجيش والساسة الموالين فرصة للربح

Yani generaller ve siyasi müttefikleri için; kriz, kazançlı bir fırsat ortaya çıkardı

‫سيكون أفضل فرصة متاحة لي ‬ ‫للخروج من هذا المكان.‬

Bu yol, buradan çıkmak için en iyi şansım olacak.

الأفكار التي تمنح الشباب فرصة للقتال من أجل مستقبلهم.

Gençlere gelecekleri için savaşma şansı tanıyacak fikirler.

لديهن فرصة للعمل جنب إلى جنب مع محترفين شباب،

yan yana çalışma imkânı ediniyorlar,

ما إن أتيحت للحياة على الأرض فرصة تعدد الخلايا

Dünya, çok hücreli organizmalar,

من الأفضل لك أن تبدأ في أقرب فرصة ممكنة.

En kısa sürede bana yazsan iyi olur.

كانت هناك فرصة ضائعة حقيقية في بعض النواحي بعد الأزمة.

Krizden sonra bazı açılardan gerçek bir fırsat kaçtı.

وعرفت أنني لدي فرصة بأن أتجاوب بشكل مختلف مع بيلي.

ve Biily'ye farklı bir tepki verme şansım olduğunun farkındaydım.

‫الجثم على أنحف غصن‬ ‫هو أفضل فرصة للنجاة من الليل.‬

Geceden sağ çıkmanın en iyi yolu en ince dala tünemek.

‫لكن قمر الليلة مضيء.‬ ‫لذا لدى أسراب النحام فرصة للنجاة.‬

Ama bu gece Ay parlak. O yüzden flamingoların şansı var.

علمت أن موكّلي لن يحصل على فرصة عادلة بهذا التشكيل.

Müvekkilimin bu ortamda şansı olmayacağını biliyordum.

أنهت الهزيمة المطلقة للصليبيين في نيكوبوليس أيّ فرصة لدحر العثمانيين

Haçlıların Nigbol'da tamamen yenilgiye uğraması Osmanlıların

وقمت بإرسالها إلى محطة الأخبار تلك، على أمل أن يعطوني فرصة.

Ve bana bir şans vermeleri umuduyla haber kanalına gönderdim.

‫عندما تقدم لكم الحياة البرية ‬ ‫فرصة توفير غذاء يجب أن تغتنموها.‬

Vahşi yaşam size bir besin fırsatı sunarsa onu değerlendirirsiniz!

‫هناك فرصة في الإمساك بالأنواع الثلاثة‬ ‫في الوقت المحدود الذي نملكه.‬

sahip olduğumuz sınırlı zamanda üçünü birden yakalama şansımız var.

في بعض الأحيان لا نفكر في ما سنفعله إذا أعطونا فرصة

bazen bize de şans verseler neler yaparız diye düşünmüyor muyuz

لتوفيره اكثر من ثلاثمائة الف فرصة عملٍ فيه فقط وذلك عند

ayda on beş milyar bir dinar olarak tahmin edilen faydalara ulaşmasını bekliyor.

أعتقد أنه كان عام 2014، كان لدي فرصة لرؤية الأشياء أقرب قليلا.

2014 yılıydı sanırım, bazı şeyleri çok daha yakından görme şansım oldu

‫ونحاول طرده بالمياه والإمساك به هكذا.‬ ‫فرصة اللدغ ستكون أقل بهذه الطريقة،‬

Onu bu şekilde çıkartabilirim. Bu şekilde ısırılma ihtimalim daha az

‫ما أن يحل الليل،‬ ‫سيكون لدى الفقمات فرصة أفضل‬ ‫في التنصّل منها.‬

Karanlık çökünce... ...fokların görülmeden geçme şansının artması gerekir.

‫كما هي فرصة جيدة لتقوية العلاقات‬ ‫التي تحفظ شمل هذه الأسرة الكبيرة.‬

Bu kadar büyük bir aileyi bir arada tutan bağları da sağlamlaştırmak gerek.

‫من السهل ألا ترى اقتراب عدوها منها.‬ ‫قد تكون هذه أفضل فرصة للبؤة.‬

...düşmanın yaklaştığını kaçırmaları işten bile değil. Bu, dişi aslan için en iyi fırsat olabilir.

‫تعلمت في وقت مبكر،‬ ‫إنه في محاولات النجاة، لا تفوّت فرصة ‬ ‫الحصول على بعض البروتين.‬

Hayatta kalmak için protein kaynaklarını hiç pas geçmemeyi erkenden öğrendim.

‫عندما تقدم لكم الحياة البرية ‬ ‫فرصة توفير غذاء يجب أن تغتنموها.‬ ‫ماذا ينبغي أن نأكل إذن؟‬

Vahşi yaşam size bir yiyecek fırsatı sunarsa, onu değerlendirirsiniz! Ne yemeliyiz?