Translation of "أنني" in Turkish

0.018 sec.

Examples of using "أنني" in a sentence and their turkish translations:

أخبرتني أنني جميلة،

Annem bana güzel olduğumu söylerdi

اعتقدت أنني طبيب.

O, benim bir doktor olduğumu düşündü.

أظنني أنني فهمت

Sanırım anlıyorum.

تعرف أنني أحبك!

Seni sevdiğimi biliyorsun!

أعتقد أنني أستطيع.

Yapabileceğimi sanıyorum.

غاضبةٌ أنني فقدت ابنتي.

Kızımı göz göre göre kaybettiğime kızgınım.

يذكرني أنني لست وحيدة.

yalnız olmadığımı hatırlatıyor.

أعني أنني أتمنى شيئًا،

Yani bir şeyi umut ediyorum,

سأقول أنني كنت محظوظة.

şanslı olduğumu söylerdim.

‫تذكروا أنني محترف مُدرب.‬

Unutmayın, ben eğitimli bir profesyonelim.

‫تذكر أنني محترف مُدرب.‬

Unutmayın, ben eğitimli bir profesyonelim.

‫أم أنني كنت أتخيل؟‬

Yoksa ben mi hayal ettim?

أظن أنني سأبقى لفترة.

Sanırım bir süre kalacağım.

أعرف أنني أستحق هذا.

- Bunu hak ettiğimi biliyorum.
- Buna layık olduğumu biliyorum.

توم يعرف أنني أوده.

Tom kendisini sevdiğimi biliyor.

هو يعلم أنني أحبّه.

O, onu sevdiğimi biliyor.

هل تظن أنني غبي؟

- Benim aptal olduğumu düşünüyor musunuz?
- Sizce ben aptal mıyım?

أدركت الآن أنني عبثت.

İşleri berbat ettiğimin farkındayım.

وتركته يعرف أنني كنت أعاني.

tükeniyor olduğumu bilmesine izin verdim.

لي، ولوالدي أنني بحاجة للمساعدة

ve ailem için yardım almam gerektiği konusunda bir uyarıydı

قررت أنني بالتأكيد سأكون الإخيرة.

Son anlatan kesinlikle ben olacaktım.

وقررت أنني لن أرضخ للرفض.

fakat ben hayırı bir cevap olarak kabul etmemeye karar verdim.

في الحقيقة، أنني شعرت بالفخر.

Aslında, ben onur duydum.

تمنيت لو أنني استطعت إخباره،

Keşke ona şunu söyleyebilseydim

وظننت أنني من الشباب الجيدين،

Kendimi seçkin erkeklerden biri olarak görürdüm.

ظننت أنني لن أحادثهم ثانيةً.

Onlarla bir daha asla konuşmayacağımı düşündüm.

على أنني الشخص الخاضع للتشخيص،

beklemeyi bıraktığım anda,

يقول الناس أنني شخصاً لطيفاً...

İnsanlar iyi biri olduğumu söylüyor...

وأخبرهم أنني أخبرتهم كيف تمطر

ve onlara şunu söylüyor ben onlara yağmurun nasıl yağacağını anlattım

أقسم أنني لم أسمع الهاتف

vallahi şarjdaymış ya duymadım telefonu

عليك أن تعلم أنني أشخر

Benim horladığımı bilmelisin.

أظن أنني وقعت في الحب

Sanırım âşığım.

أعتقد أنني سأعطس. أعطني منديلاً.

Sanırım hapşıracağım... Bana bir mendil ver.

توم يعلم أنني في البيت

Tom evde olduğumu biliyor.

علم توم أنني لست سعيدا

Tom mutlu olmadığımı biliyordu.

- كنت خائفا إلى درجة أنني لم أفكر.
- كنت خائفةً إلى درجة أنني أفكر.

Düşünemeyecek kadar çok korktum.

هو " أنني أريد أن أغير حياتي ،

"Hayatımı değiştirmek istiyorum

و لكنني لا أومن أنني استطيع."

ama yapabileceğime inanmıyorum" oluyor.

فهمت كأمرأة أنني أملك هدفا أعظم.

bir kadın olarak daha büyük bir amacım vardı.

أعلم أنني أريد قطع النهر مجدداً.

Ben o nehirde tekrar rafting yapmak istiyorum.

تمنيت لو أنني تحدثت مع عمي

Keşke amcamla da, Billy ile yaptığım gibi

كنت أعلم أنني سأقدم مهارات حياتية.

Yaşam becerileri öğreteceğimi biliyordum,

♪ قلت أنني بخير، كذبت ♪

♪ İyiyim dedim, yalan söyledim ♪

علمت أنني لم أكن واحدًا فحسب.

Sadece erkek olmadığımı biliyordum.

لم أظن أنني سأحظى بذلك الإمتياز،

Ayrıcalıklarım olduğunun farkında değildim

وأدركت أنني فهمت ما كانت تقوله،

söylediği şeyleri anladığımı fark ettim.

لقد أدركت أنني وجدت شيئاً مهماً.

Önemli bir şeyler bulduğumu fark ettim.

‫أعتقد أنني وجدت عنكبوت الرتيلاء هناك.‬

Sanırım tarantulayı bulduk.

جدتي لم تكن تعلم أنني مثلية،

Eşcinsel olduğumu bilmiyordu.

لكنني علمت أيضا أنني فقدت فرصتي،

Ama fırsatımı kaybettiğimin farkındaydım.

وعرفتُ أنني بحاجة للتصرف، لكن كيف؟

Tepki vermem gerektiğini biliyordum ama nasıl?

‫أعتقد أنني سأحاول الهبوط من هنا.‬

Sanırım buradan bu şekilde inmeyi deneyeceğim.

أعني أنني لم أسمع الاسم حتى.

adını bile duymadım desem yeridir yani.

هناك من يقول أنني سوف أسافر

Hem gezmiş olurum diyenler var ya

أشعر أنني كسرت الزجاج في رئتي

Ciğerlerimde cam kırıkları varmış gibi hissediyorum

أقسم أنني لم أفعل أي شيء.

Yemin ederim, ben bir şey yapmadım.

- ظنت أني طبيب.
- اعتقدت أنني طبيب.

O, benim bir doktor olduğumu düşündü.

أظن أنني يمكنني الانتظار أكثر قليلا.

Sanırım biraz daha bekleyebilirim.

سأكون سعيدة لو أنني اختفيت من الوجود.

Birden yok olsam, bundan mutlu olurdum.

هو أنني و بصراحة لا أؤمن بالتنافس.

dürüstçe söyleyeyim, rekabete inanmıyorum.

كما أنني أعتبر ألاعيب السحرة مثيرةً للاهتمام.

Sihirbazlar ilginç de.

أعني أنني فقط وصفت حال عمي ريتشارد،

Yani ben kesinlikle Richard'ı tarif ettim

من الواضح جداً أنني أعرف ذلك بنفسي.

O kadar net ki ben de öyleyim, kendimden biliyorum.

أنني سأكون الشخص الذي يقف بجوار مديري.

bulaşık yıkarken buluyorum kendimi.

♪ قلت أنني لم أنس أبدا ♪

♪ Hiç unutmadım dedim ♪

هذا يعني أنني لا أتلقى الأخبار الجيدة.

Ki bu da iyi haberlerin bana uğramadığı anlamına geliyor.

وهم لا يعرفون أنني كنت أتلاعب بهم.

onları manipüle ettiğimden bihaber olarak seçtiğini keşfettik.

أحيانًا، أتوهم حتى أنني سأصاب بالمرض ثانيةً.

Bazen tekrar hasta olmanın hayalini bile kurdum.

أنني كنت أروي قصصي من أجل الضحك.

hikayelerimi güldürmek için anlattığımı fark ettim.

في الواقع شعرت أنني تناولت حبوباً للجنون

Hatta kendimi delirmiş gibi hissettim.

أنا أعرف أنني إذا سبرت أغوار مشاعري،

Ben kendi içimdeki ulusalcı düşüncelere daldığım zaman

الفكرة هنا هي أنني أقلل كمية المواد.

Buradaki fikir, malzeme miktarını en aza indirgemek.

‫ما أعرفه الآن هو أنني ملتزم بخياري.‬

Şu anda bildiğim şey, kararlı olduğum.

هذا لا يعني فقط أنني أحب دولتي.

Sadece devletimi seviyorum demekle olmuyor işte

أُدرك الآن، أنني في هذه الرحلة الرائعة

Aşırı derecede tutkulu olduğum çalışmamı sürdürmeme olanak sağlayan

أنت تعرف أنني لن أعود، أليس كذلك؟

Geri dönmeyeceğimi biliyorsun, değil mi?

أنا متعب. أعتقد أنني سأخلد إلى السرير.

Çok yorgunum; Sanırım yatacağım.

أعتقد أنني أحتاج إلى التحدّث مع توم.

Sanırım Tom'la konuşmalıyım.

لا أعتقد أنني يمكن أن أعيش بدونك.

Ben sensiz yaşayabileceğimi sanmıyorum.

"توم، ماذا تفعل؟" "ماذا يبدو أنني أفعل؟"

"Tom, ne yapıyorsun?" "Ne yapıyor gibi görünüyorum?"

لا أستطيع أن أصدق أنني جعلته يبكي

Onu ağlattığıma inanamıyorum.

لم أكن أتخيل للحظة أنني سوف أفوز.

Kazanacağımı bir an bile asla düşünmedim.

- لو أنني وصلت أبكر، لعله أمكنني رؤية كيلي.
- كان من الممكن أن أرى كيلي، لو أنني وصلت مبكرا.

Daha erken varsaydım Kelly'yi görebilirdim.

وجدت أنني لم أحاول مجاراتهم أو مواكبتهم أيضًا،

onların hızına ayak uyduramayacağımı da anladım.

لا أريد أحداً أن يعتقد أنني لست ذكياً.

Kimsenin akıllı olmadığımı düşünmesini istemiyorum.

على الرغم من أنني أعرف جسديا هذا مستحيل،

Fiziksel olarak bunun imkânsız olduğunu bilsem de,

ما زلت أفهم أنني أستطيع كتابة المقالات عن

yine fikirlerimdense, o güne kadar düşünmüş insanların fikirlerini

مما يعني أنني أتعلم الكثير عن كوني أنثى،

Bununla birlikte, kadın olmak hakkında birçok şey öğrenirken

إما هذا أو أنني مازلت ذكية كما كنت،

Ya bu doğru ya da ben her zaman olduğum kadar akıllıyım

ثم أدركت أنني لا أعرف أي شيء بالألمانية

ve aslında hiç Almanca konuşmadığımı fark ettim

الآن الحقيقة هي أنني أحاول إيقاظ هذا العملاق،

Gerçek şu ki ben bu devi uyandırmaya çalışıyorum

خلال نشأتي، لم أعتقد أبداً أنني سأغادر موطني.

Büyürken memleketimden ayrılacağımı hiç düşünmemiştim.

‫بل أنني تناولت وجبة خفيفة في طريقي كذلك.‬

Yolda küçük bir atıştırmalık bile yedim.

‫كل ما يحدث هو أنني أتعب بسرعة شديدة.‬

Gerçekleşen tek şey çok hızlı yorulmam.

ليخبرني أنني أعاني من سرطان من الدرجة الرابعة،

4. aşama kanser olduğumu

أنني كنت أفزع عند تفكيري في احتمالية فقدانه.

onu kaybetme ihtimali beni panikletmeye başladı.

لا أعتقد أنني مؤهلة لأعبر عن رأيي بصراحة.

Aklımdakileri söylemek için yeterli olduğumu düşünmüyorum.

الأولى، هي أنني سيئة بالتحدث، أنا جيدة بالتحدث؛

Birincisi, konuşmakta iyiyim, konuşmakta kötüyüm.