Translation of "Yüksek" in Spanish

0.016 sec.

Examples of using "Yüksek" in a sentence and their spanish translations:

Yüksek dağların

altas montañas,

Fiyatlar yüksek.

- Los precios son elevados.
- Los precios están altos.

Dalgalar yüksek.

Las olas están altas.

Köprü yüksek.

El puente es alto.

Kolesterolüm yüksek.

Mi nivel de colesterol está elevado.

Maaşı yüksek.

Su salario es alto.

Moralimizi yüksek tutmamızı,

personas que nos levantaron el ánimo

Yüksek sesle söyledi.

Lo dijo en voz alta.

Yüksek sesle okuyun.

Léelo en voz alta.

Daha yüksek, lütfen.

- Más fuerte, por favor.
- Más alto, por favor.

Yüksek sesle konuş!

- ¡Hable más fuerte!
- Habla más fuerte.
- ¡Habla más alto!

Yüksek sesle konuşma.

No hables tan fuerte.

Biraz daha yüksek.

Un poco más fuerte.

Dalgalar bugün yüksek.

Las olas están hoy altas.

Tehlike! Yüksek voltaj.

¡Peligro! Alta tensión.

O yüksek sıçrayabilir.

Ella puede saltar alto.

Fiyat çok yüksek.

El precio es demasiado alto.

Ses çok yüksek.

Está demasiado alto.

Yüksek sesle konuşmamalısın.

No debes hablar en voz alta.

İşsizlik hala yüksek.

El desempleo es todavía elevado.

Fiyat etiketi yüksek.

El precio en la etiqueta es alto.

Yüksek tansiyonum var.

- Tengo hipertensión.
- Tengo presión alta.

Yüksek sesle konuş.

Habla más fuerte.

Sıcaklık çok yüksek.

La temperatura está muy alta.

- Şu yüksek dağa bak.
- Bu yüksek dağa bak.

Mira esta montaña tan alta.

- Şu yüksek binaya bakın.
- Şu yüksek binaya bak.

Mira a ese edificio alto.

- Bu, Japonya'nın en yüksek kulesi.
- Bu Japonya'da en yüksek kule.
- Bu, Japonya'daki en yüksek kuledir.

Ésta es la torre más alta de Japón.

Biraz yüksek olduğunu görüyor.

es un poco alta.

Yüksek verimli LED ışıklar,

se están desarrollando lámparas LED de mayor eficacia,

Daha yüksek oranda evsizlik,

tasas más altas de indigencia;

Yüksek depresyon oranları var

altas tasas de depresión,

Yüksek Arktik'teki Svalbard Adaları'nda...

En el alto Ártico, alrededor de las islas Svalbard,

Yarasaların da direnci yüksek

los murciélagos también tienen alta resistencia

Yüksek komuta yeteneğini kanıtladı.

demostrando su habilidad para el alto mando.

Radyonun sesi çok yüksek.

La radio está muy alta.

Top havada yüksek sıçradı.

La pelota rebotó bien alto en el aire.

Birçok yüksek bina var.

Hay muchos edificios altos.

Arabanın fiyatı çok yüksek.

El precio del auto es muy alto.

Tom yüksek sesle güldü.

Tom dio una carcajada.

Yüksek gürültü çocukları uyandırdı.

El estruendo despertó a los niños.

Çok yüksek sesle konuştu.

Hablaba muy alto.

Kitabı yüksek sesle okuyun.

Lea el libro en voz alta.

Çok yüksek ateşim vardı.

- Tenía una fiebre muy alta.
- Yo tenía una fiebre muy alta.

Benim yüksek ateşim var.

Tengo fiebre alta.

Kuşlar gökyüzünde yüksek uçarlar.

Las aves vuelan alto por el cielo.

Kasabam yüksek dağlarla çevrilidir.

Mi ciudad está rodeada por altas montañas.

O yüksek sesle horluyordu.

Ella estaba roncando fuerte.

O yüksek topuklu giyiyor.

Lleva zapatos de tacón.

Şu yüksek binaya bakın.

Observe este gran edificio.

O, yüksek sesle konuşuyor.

Él habla en voz alta.

Belgeyi yüksek sesle okudu.

Él leyó el documento en voz alta.

Burada yüksek sesle konuşmayın.

No hables en alto aquí.

Dün yüksek ateşim vardı.

Ayer tuve fiebre elevada.

Uyurken yüksek sesle horladı.

Al dormir, él roncaba estrepitosamente.

Hikayeyi yüksek sesle oku.

Lee la historia en alto.

Kızlar yüksek sesle güldü.

Las chicas se rieron en voz alta.

Tom'un beklentileri çok yüksek.

Tom tenía expectativas demasiado altas.

Onun maaşı çok yüksek.

Su salario es muy alto.

Herkesi yüksek sesle selamla.

Saluda a todos en voz alta.

Yüksek sesle konuş, lütfen.

Hable más alto, por favor

Senden daha yüksek rütbedeyim.

- Yo te supero en rango.
- Yo estoy más adelante que tú.

O, yüksek seslerden korkuyor.

Se asusta de los ruidos fuertes.

Bunlar yüksek kaliteli mallar.

Estos artículos son de buena calidad.

O baca çok yüksek.

Esa chimenea es muy alta.

Şiiri yüksek sesle okudu.

- Leyó el poema en voz alta.
- Él leyó el poema en voz alta.

Tom'un yüksek tansiyonu var.

Tom tiene presión arterial alta.

Bebek yüksek sesle ağladı.

El bebé lloró estrepitosamente.

Bana yüksek gibi görünüyor.

Eso me parece alto.

O oldukça yüksek sesliydi.

Era bastante ruidoso.

- Dünyanın en yüksek dağı hangisi?
- Dünyanın en yüksek dağı hangisidir?

¿Cuál es la montaña más grande del mundo?

- Birçok kadın eş yüksek fiyatlardan şikayetçi.
- Birçok hanım yüksek fiyatlardan şikayetçi.

Muchas amas de casa se quejan de los precios altos.

- Everest Dağı dünyanın en yüksek zirvesidir.
- Everest dünyanın en yüksek zirvesidir.

El Monte Everest es el pico más alto del mundo.

- Neden gaz fiyatları bu kadar yüksek?
- Benzin fiyatları neden çok yüksek?

- ¿Por qué está tan caro el gas?
- ¿Por qué está tan cara la gasolina?

Yüksek enerji kullanımını düşürmek için

Para reducir el alto consumo de energía,

çok daha yüksek intihar oranı,

tasas muchísimo más altas de suicidio,

Yapabildiğin kadar yüksek çığlık at.

Grita tan fuerte como puedas.

Enerjinizin hep yüksek olması gerekiyor.

Estar presente requiere mucha energía.

Yüksek nitelikli karakteristik özelliklere göre

que cubrirá a toda su población,

En yüksek performansı olan bilgisayar

La computadora de mayor rendimiento

Kapsül içindeki yüksek basınçla kapatıldı.

lo que se selló por la alta presión dentro de la cápsula.

Biz yüksek sesle şarkı söyledik.

Cantamos en voz alta.

Daha yüksek sesle konuşun lütfen.

- Habla más alto, por favor.
- Hable más alto, por favor

O televizyonun sesi çok yüksek.

Ese televisor está demasiado alto.

O yüksek bir sese sahip.

Él tiene una voz fuerte.

O, mektubu yüksek sesle okudu.

Él leyó la carta en voz alta.

O, yüksek bir maaş alır.

Él recibe un gran salario.

Onu yüksek sesle açıkça söyleyin.

Dilo claramente en voz alta.

Bu Japonya'da en yüksek kule.

Es la torre más alta de Japón.

Yardım için yüksek sesle bağırdı.

Él gritó fuerte pidiendo ayuda.

Japonya'da en yüksek bina hangisidir?

¿Cuál es el edificio más alto de Japón?

Tom mektubu yüksek sesle okudu.

Tom leyó la carta en voz alta.