Translation of "Verdiğini" in Spanish

0.008 sec.

Examples of using "Verdiğini" in a sentence and their spanish translations:

Gitmeye karar verdiğini bilmiyordum.

No sabía que había decidido irse.

Biraz mekanik ses verdiğini biliyorsun.

has sonado un poquito mecánico, ¿sabes?

Yanlış bir karar verdiğini düşünüyorum.

Creo que tomaste la decisión equivocada.

Tom'un bir parti verdiğini bilmiyordum.

No sabía que Tom había dado una fiesta.

Bana ona ne verdiğini söyle.

Dime lo que le diste.

- O tavsiyeyi Tom'a kimin verdiğini öğrenmem gerekiyor.
- O tavsiyeyi Tom'a kimin verdiğini öğrenmeliyim.

Necesito descubrir quién le dio ese consejo a Tom.

AB'den çıkmak için oy verdiğini söyledi

Y me dijo que había votado para salir,

Televizyonun çocuklara zarar verdiğini düşünüyor musunuz?

¿Crees que la televisión le hace daño a los niños?

Tom, Mary'nin bir parti verdiğini biliyordu.

Tom sabía que Mary estaba dando una fiesta.

Mary'ye John'un numarasını Tom'un verdiğini düşündüm.

Pensé que Tomás le daría el número de teléfono de Juan a María.

Onu sana kimin verdiğini bilmek istiyorum.

Quiero saber quién te dio eso.

Tom'un neden gitmemeye karar verdiğini öğrenmek istiyorum.

Me gustaría descubrir por qué Tom decidió no ir.

Biz Fransız Devriminin neden patlak verdiğini öğrendik.

Hemos aprendido por qué la Revolución Francesa estalló.

Ne zaman Roma'dan ayrılmaya karar verdiğini bilmiyorum.

No sé cuándo decidió irse de Roma.

Bana eski alet çantanı kime verdiğini söyle.

Dime a quién le diste tu vieja caja de herramientas.

Tom Mary'nin akıllı bir karar verdiğini düşünmüyor.

Tom no piensa que Mary haya tomado una sabia decisión.

Tom Mary'nin işini bırakmaya karar verdiğini bilmiyordu.

Tom no sabía que Mary había decidido renunciar a su trabajo.

Tom Mary'ye resmi ona kimin verdiğini sordu.

Tom le preguntó a Mary quién le había dado la foto.

Tom, ebeveynlerinin istediğini yapmasına izin verdiğini söyledi.

Tom dice que sus padres le dejan hacer lo que él quiera.

Eğer onların neye önem ve değer verdiğini anlamazsanız

Si no comprenden por qué se preocupan y qué valoran

Ve herkesin neden bu şekilde tepki verdiğini anlamıyor.

y por qué todos reaccionaban de esa manera.

Onun işini terk etmek için karar verdiğini bilmiyordum.

No sabía que él había decidido renunciar a su trabajo.

Tom Mary'nin onu terk etmeye karar verdiğini bilmiyordu.

Tom no sabía que Mary había decidido dejarlo.

Tom Mary'nin ona işi söz verdiğini iddia ediyor.

Tom dice que Mary le prometió el trabajo.

Kanser ve demans hastaları için olumlu sonuçlar verdiğini düşünüyorum.

y en cómo pueden ayudar a quienes padecen cáncer de mama o demencia.

Bunun üzerinde düşün ve bana neye karar verdiğini söyle.

Medítalo y dime qué decides.

O, dün gece onu aramak için söz verdiğini unuttu.

Ella se olvidó de que le había prometido llamarle anoche.

Tom Mary'ye nasıl o kadar çok kilo verdiğini sordu.

Tom le preguntó a Mary cómo había perdido tanto peso.

Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz.

Podemos decir que Japón luchó una batalla constante contra el hambre durante la guerra.

Neden bir öğretmen olmaya karar verdiğini Tom bana hiç söylemedi.

Tom nunca me dijo la razón por la cual había decidido ser profesor.

Tom, Mary'nin niçin Tom'la birlikte pikniğe gitmemeye karar verdiğini biliyor.

Tom sabe por qué Mary decidió no ir al picnic con él.

Yoksa bu ağacın arka tarafına gidip doğanın bana verdiğini mi kullanacağız?

¿O iremos tras este árbol y usaremos lo que la naturaleza provee?

Yoksa bu ağacın arka tarafına girip doğanın bana verdiğini mi kullanacağız?

¿O iremos tras este árbol y usaremos lo que la naturaleza provee?

Yoksa bu ağacın arka tarafına gidip doğanın bana verdiğini mi kullanacağız?

¿O iremos tras este árbol y usaremos lo que la naturaleza provee?

Tom öğretmenin ona bir günde bitiremeyeceği kadar fazla ev ödevi verdiğini düşündü.

- Tom pensaba que el profesor le había mandado demasiados deberes para hacer en un día.
- Tom pensaba que el profesor se había pasado con los deberes que le había mandado hacer en un solo día.

Tom Mary'ye geçen altı ay içinde 34,000 dolardan daha fazla verdiğini hesapladı.

Tom calculó que había dado a Mary sobre 34.000 dólares en los últimos seis meses.

Ya da o kişinin agresif bir kişiye dostane bir sesle cevap verdiğini duyduğunuzu.

o la hemos oído respondiendo amablemente a conductas agresivas.

- TV'nin çocuklar için kötü olduğunu düşünüyor musun?
- Televizyonun çocuklar için kötü olduğunu düşünüyor musun?
- Televizyonun çocuklara zarar verdiğini düşünüyor musunuz?

- ¿Crees que la televisión le hace daño a los niños?
- ¿Crees que la televisión es mala para los niños?