Translation of "Varmış" in Spanish

0.007 sec.

Examples of using "Varmış" in a sentence and their spanish translations:

Dünya varmış!

¡Qué alivio!

Midemde varmış gibi.

Eso siento en el estómago.

İstasyona varmış olmalı.

Él debe haber llegado a la estación.

Bugün bir toplantın varmış.

He oído que tendrás una reunión hoy.

O çoktan varmış olmalıydı.

Él ya debería haber llegado.

Bu ormanda hayalet varmış.

Se cree que existen fantasmas en este bosque.

İşitme güçlüğü varmış gibi davrandı.

Ella fingió tener problemas auditivos.

Bir padişahın altı oğlu varmış.

Un monarca tenía seis hijos.

Şimdiye kadar eve varmış olmalı.

A estas horas él ya debe de haber llegado a casa.

İleride bir kapı varmış gibi görünüyor.

Parece una puerta allí adelante.

Ciğerlerimde cam kırıkları varmış gibi hissediyorum

Siento que tengo cristales rotos en mis pulmones

Roket şimdiye kadar aya varmış olacak.

El cohete ha de haber llegado a la luna ya.

O, şimdiye kadar Osaka'ya varmış olacak.

Por ahora, él habrá llegado a Osaka.

Mutlu bir evliliğimiz varmış gibi davranalım.

Finjamos que tenemos un matrimonio feliz.

Bir zamanlar güzel bir prenses varmış.

- Había una vez una hermosa princesa.
- Érase una vez una bella princesa.
- Érase una vez una hermosa princesa.

Tom bir silahı varmış gibi yaptı.

Tom fingió que tenía un arma.

O, şimdiye kadar New York'a varmış olmalıydı.

Ya ha de haber llegado a Nueva York.

Duydum ki yeni bir kız arkadaşın varmış.

He oído decir que tienes una nueva novia.

Tuhaf değil mi? Biz çoktan varmış olmalıydık.

Extraño, ¿verdad? Ya deberíamos haber llegado.

Yarın bu zamana kadar zaten varmış olacağız.

Mañana a estas horas ya habremos llegado.

Bir zamanlar, Tango adında bir kedi varmış.

Había una vez, un gato que se llamaba Tango.

Anladım, Mary. Beş dakikaya kadar varmış olacağız.

Entendido, Mary. Estaremos allí en poco más de tres minutos.

Hastaneyi geldiklerinden daha kötü terk ettikleri sonucuna varmış.

salen del hospital más discapacitados que cuando entraron.

Gerçekten o varmış gibi inandırıcı bire şekilde anlatıyor

realmente diciendo convincentemente como si él estuviera allí

Tom, aklında başka bir şey varmış gibi görünüyor.

Tom parece tener su mente en otra cosa.

Bir zamanlar üç kızı olan bir kral varmış.

Erase una vez un rey que tenía tres hijas.

Bu kek içinde peynir varmış gibi tat veriyor.

- Esta torta tiene gusto a queso.
- Este pastel sabe como si tuviera queso.

Bir giriş daha varmış gibi görünüyor. Yılan içeriye muhtemelen böyle girdi.

Parece que hay otra entrada. Probablemente entró por allí.

Sanki yemek salonunda otururken yemek salonunun devamı varmış gibi görünüyordu duvarda

Parecía como si el comedor tuviera una continuación mientras estaba sentado en el comedor en la pared.

Tom üç saat önce ayrıldı, o yüzden şimdiye kadar varmış olmalı.

Tom salió hace tres horas, así que ya debería haber llegado.

Bir giriş daha varmış gibi görünüyor. Yılan da içeriye muhtemelen böyle girdi.

Parece que hay otra entrada. Debe haber entrado por allí.