Translation of "çoktan" in Spanish

0.007 sec.

Examples of using "çoktan" in a sentence and their spanish translations:

- Çoktan unutmuşsun.
- Çoktan unutmuşsundur.
- Zaten unutmuşsun.

Ya lo has olvidado.

- Tom çoktan ödendi.
- Tom'a çoktan ödeme yapıldı.

Tom ya ha sido pagado.

Evren çoktan yazdı.

que planeaba escribir.

Söylemişti bile çoktan

ya había dicho

...erzaklarımız çoktan azalmıştı.

ya nos quedaban pocas provisiones.

Otobüs çoktan gitti.

- El bus ya se fue.
- El bus ya partió.

Söylenti çoktan yayıldı.

El rumor ya se ha extendido.

İşini çoktan bitirdi.

Él ya terminó su trabajo.

Tom çoktan başladı.

Tom ya ha empezado.

İş çoktan başladı.

El trabajo ya ha comenzado.

Kahvaltıyı çoktan yaptım.

Ya he desayunado.

O çoktan uyuyor.

Ya está durmiendo.

Film çoktan başladı.

La película ya comenzó.

Mary çoktan başladı mı?

¿Ya empezó Mary?

Geçen yıl çoktan bitti.

El año pasado ya se ha ido.

Ne olduğunu çoktan unuttum.

- Yo ya olvidé lo ocurrido.
- Ya me olvidé de lo que pasó.

Çocuk çoktan yatağa gitti.

El niño ya se ha ido a la cama.

Oğlan çoktan yatmaya gitti.

El niño ya se ha ido a la cama.

Beni çoktan unuttun mu?

- ¿Ya me has olvidado?
- ¿Ya te has olvidado de mí?

Onu çoktan yaptığımızı düşünüyordum.

Pensé que ya habíamos hecho eso.

Son tren çoktan gitti.

El último tren ya se ha ido.

O çoktan varmış olmalıydı.

Él ya debería haber llegado.

O çoktan yemeği yaptı.

Ella ya preparó la comida.

Bir ay çoktan geçti.

Ya ha pasado un mes.

Çoktan benim ödevimi bitirdi.

Ya ha hecho mis deberes.

- Zaten sıkıldım.
- Çoktan sıkıldım.

Ya estoy aburrido.

- Zaten başladı.
- Çoktan başladı.

- Ya empezó.
- Ya ha empezado.

Ben işimi çoktan bitirdim.

Ya he terminado mi trabajo.

Bazıları çoktan fazlasıyla sarhoştular.

Algunos ya estaban algo ebrios.

Çoktan yatakta olman gerekir.

Deberías estar ya en la cama.

Kitabı çoktan okudun mu?

¿Ya leíste el libro?

Değiştiriyorsunuz. Ve biz bunu çoktan

Y esto ya lo demostramos.

Bu pazarın çoktan patladığını biliyoruz.

el mercado ya está emergiendo

Neleri duymak istediğimi çoktan belirlemişti.

ya había establecido los patrones que me gusta escuchar.

E o zaman çoktan kıyametin

Entonces tu destino ya está

İstasyona vardığımda, tren çoktan gitmişti.

Llegando a la estación, encontré que el tren ya había salido.

Onlar o işi çoktan bitirdiler.

Ya habían terminado el trabajo.

Okula gittiğimde zil çoktan çalmıştı.

Ya había sonado la campana cuando llegué al colegio.

Kısa eteklerin modası çoktan geçti.

- Las faldas cortas ya no están de moda.
- Las faldas cortas ya salieron de moda.
- Las faldas cortas ya pasaron de moda.

İstasyona vardığında tren çoktan ayrılmıştı.

Cuando llegaron a la estación, el tren ya se había ido.

Oraya gittiğimde dans çoktan başlamıştı.

- El baile ya había empezado cuando llegué.
- El baile ya había comenzado cuando llegué allí.

İstasyona vardığımızda, tren çoktan gitmişti.

Cuando llegamos a la estación, el tren ya había partido.

Havaalanına geldiğimde uçak çoktan havalanmıştı.

El avión ya había despegado cuando llegué al aeropuerto.

Ben vardığımda, o çoktan gitmişti.

Cuando llegué, él ya había salido.

Tom ve Mary çoktan buradalar.

Tom y María ya están aquí.

Eve vardığımda anahtar çoktan çalınmıştı.

- Cuando yo llegué a casa, ya me habían quitado la llave.
- Ya me habían robado la llave antes de llegar a casa.

İstasyona ulaştığımda trenim çoktan ayrılmıştı.

Cuando llegué a la estación, mi tren ya había partido.

İtfaiyeci geldiğinde yangın çoktan sönmüştü.

El fuego se había extinguido ya cuando llegaron los bomberos.

Buraya geldiğimizde o çoktan gitmişti.

Cuando llegamos aquí, él ya se había ido.

- Eve ulaştığında saat çoktan on ikiydi.
- Eve vardığında saat çoktan on iki olmuştu.

Cuando llegó a casa ya eran las doce.

Zihninizde çoktan bir resme sahip oluyorsunuz

ya tenemos una imagen definida en la mente

Külot mu? Külot şimdiye çoktan sönerdi.

La ropa interior ya se habría apagado

Biz çoktan bölünmüşüz ocu, bucu diye

ya estamos divididos

Bazıları ise Osmanlıyı çoktan unuttu bile

algunos ya han olvidado al otomano

Okula koştum, ama zil çoktan çalmıştı.

Fui corriendo al colegio, pero la campana ya había sonado.

O, istasyona vardığında, tren çoktan gitmişti.

Cuando llegó a la estación el tren ya había salido.

Onun çoktan ölmüş olduğunu nasıl biliyorsun?

¿Cómo sabes que ya está muerto?

Dodo, soyu çoktan tükenmiş bir türdür.

El dodo es una especie ya extinta.

Eve döndüğü zaman, çocuklar çoktan uyumuştu.

Cuando él regresó a casa, los chicos ya se habían dormido.

Muhtemelen çoktan eve gitmiş olduğunu düşünmüştüm.

Yo creía que usted, probablemente, ya se había ido a casa.

Tom'un çoktan kararını verdiğine oldukça eminim.

Estoy bastante seguro de que Tom ya ha tomado una decisión.

- Çocuklar çoktan yoruldular.
- Çocuklar zaten yorgun.

Los niños ya están cansados.

- Onu zaten denedim.
- Onu çoktan denedim.

Ya lo he intentado.

Çoktan eve gitme zamanı geldiğine inanamadı.

Tom no podía creer que ya era hora de irse a casa.

- Onu çoktan sattım.
- Onu sattım bile.

Ya lo he vendido.

Tom çoktan burada, ama Bill henüz gelmedi.

Tom ya está pero Bill aún no llega.

Tuhaf değil mi? Biz çoktan varmış olmalıydık.

Extraño, ¿verdad? Ya deberíamos haber llegado.

Evlendiğimizde onun anne ve babası çoktan ölmüştü.

Cuando nos casamos, sus padres ya habían muerto.

Tom'un çoktan gitmiş olup olmadığını merak ediyorum.

- Me pregunto si Tom ya se ha ido.
- ¿Tom se habrá marchado ya?

Ve bana göre, örücüler bu dili çoktan bulmuşlar.

Para mí, los tejedores han encontrado ese idioma.

çoktan ölmeye başlayan NASDAQ borsasına steroit basarak harcadık.

para bombear esteroides en la bolsa de valores NASDAQ ya agonizante.

Dinozor yumurtaları mı? İmkansız. Bu hayvanlar çoktan tükenmişler.

¿Huevos de dinosaurios? Imposible, estos animales están extintos.

Çok geç oldu, bu yüzden çoktan yatakta olmalıyım.

- Es demasiado tarde, ya tengo que acostarme.
- Es muy tarde, así que ya debería estar en la cama.

İki yıl sonra, o çoktan akıcı Almanca konuşuyordu.

Después de dos años, ella ya hablaba el alemán con fluidez.

Tom çoktan eve gitti ama Mary hâlâ burada.

Tom se ha ido, pero Mary está todavía aquí.

Bunun bazı endişe verici yan sonuçlarını çoktan görmeye başladık.

Ya han surgido algunas consecuencias preocupantes de todo esto.

Miras eşek olarak geldi çıkarcı akrabalar çoktan etrafını sarmıştı

Los parientes herederos ya estaban rodeados de herencia burro

- O çoktan yapıldı.
- O yapıldı bile.
- O zaten yapıldı.

Eso ya se ha hecho.

Normalde çoğu uzun kuyruklu makak bu saatte çoktan uyumuş olur.

Para entonces, la mayoría de los macacos cangrejeros ya estarían dormidos.

Figaro bizi düğününe davet etti ama geldiğimizde herkes çoktan ayrılmıştı.

Figaro nos invitó a su boda, pero cuando llegamos, todos ya se habían ido.

- Kitabı çoktan okudun mu?
- Kitabı bu kadar çabuk mu okudun?

¿Ya te has leído el libro?

Çinin Wuhan kentinde başlayan korona virüs tüm Dünya'ya çoktan yayıldı bile

El virus corona, que comenzó en Wuhan, China, ya se ha extendido por todo el mundo.

Komşumun yazlığını satın almak istedim, ama ben oraya vardığımda çoktan satılmıştı.

Quise comprar la casa de campo de mi vecino, pero ya había sido vendida cuando llegué allí.

Tom sadece birkaç gün önce bir kamera aldı fakat çoktan kaybetti bile.

Tom compró una cámara hace un par de días, pero ya la perdió.

Hayır, bu asla olmazdı. Hayır. Asla o kadar param olmazdı, çoktan harcamış olurdum.

No, no podría llegar jamás a eso. No puedo llegar a eso, no, mucho antes lo gasto todo.

Gençler var çoktan yaşlanmış, yaşlılar var genç kalmayı başarmış. Ben bu sondaki kategorideyim.

Hay jóvenes viejos y viejos jóvenes, y en éstos me ubico yo.

Güney Kore'de hayat çoktan normale döndü bile. Çin'in Wuhan kentinde ne oldu biliyor musunuz?

La vida ya ha vuelto a la normalidad en Corea del Sur. ¿Sabes lo que pasó en Wuhan, China?

- Tren çoktan hareket etti.
- Tren zaten yola çıktı.
- Tren ayrıldı bile.
- Tren gitti bile.

- El tren ya se fue.
- Ya se ha ido el tren.

Gençlik yıllarımdaki hâlime bakıyorum, ki çoktan geçti gitti. Gerilimler karşısında hayat arkadaşıma sığınıyorum. O da bana sığınıyor.

y me contemplo en los años puestos que se fueron. Y bueno, la compañera es mi refugio, de las tensiones, y viceversa.

- Tom neler olduğunu fark etmeden önce polis Mary'yi çoktan tutuklamıştı.
- Tom neler olduğunu fark etmeden önce polis zaten Mary'yi tutukladı.

Para cuando Tom se dio cuenta de lo que estaba sucediendo, la policía ya había arrestado a Mary.

- Yangın, itfaiyeciler gelmeden önce yandaki binaya yayılmıştı.
- İtfaiyeciler gelene kadar yangın bitişik binaya sıçramıştı.
- İtfaiyeciler geldiğinde yangın çoktan yandaki binaya geçmişti.

El incendio se había propagado al siguiente edificio antes de que vinieran los bomberos.