Translation of "Silah" in Spanish

0.007 sec.

Examples of using "Silah" in a sentence and their spanish translations:

Silah bulmadık.

No encontramos el arma.

Silah bozuldu.

El arma se disparó.

Silah yüklü değil.

El arma no está cargada.

Silah sesi duyduk.

- Oímos tiros.
- Escuchamos disparos.

Silah taşımak yasak.

Se prohíbe llevar armas.

Silah sesleri vardı.

Hubo disparos.

Silah sesleri duydum.

Oí los balazos.

Tabi biyolojik silah kullanmazsanız

si no usas armas biológicas

Silah kazara ateş aldı.

El arma se disparó accidentalmente.

O bir silah sıktı.

Ella disparó un arma.

Yumurta silah olarak kullanılabilir.

Los huevos se pueden ocupar como armas.

Neden bir silah getirdin?

¿Por qué trajiste un arma?

Bir silah gibi görünüyordu.

Parecía una pistola.

Bir silah atışı çınladı.

Un disparo sonó.

Bana bir silah ver.

Dame una pistola.

Tom bir silah arıyordu.

Tom estaba buscando un arma.

Onlar silah sesi duydular.

- Escucharon tiros.
- Oyeron disparos.

Bu bir silah değil.

No es un arma.

Silah taşımak hukuka aykırıdır.

Portar armas es ilegal.

Onların birçoğu silah taşıyordu.

Muchos de ellos llevaban armas.

Bir silah işe yarayabilir.

Un arma podría resultar útil.

- O, şemsiyesini bir silah olarak kullandı.
- Şemsiyesini silah olarak kullandı.

Él usó su paraguas como un arma.

Biz uzakta silah sesleri duyduk.

Escuchamos disparos a lo lejos.

Adam beline bir silah taktı.

El hombre llevaba un arma en la cintura.

Aniden bir silah sesi duyduk.

De repente oímos un disparo.

Tom Mary'ye bir silah çekti.

Tom apuntó un arma hacia Mary.

Saat kaçta silah atışı duydunuz?

¿A qué hora oíste el disparo?

Yanında hiç silah var mıydı?

¿Llevaba algún arma?

Antlaşma, kimyasal silah kullanımını yasaklar.

El tratado prohíbe el uso de armas químicas.

Bir silah satın aldın mı?

¿Has comprado un arma?

O, onlara bir silah doğrultuyordu.

Él les apuntaba con una arma.

Sadece silah ve mühimmat istedi.

Él solo quería armas y municiones.

Tom Mary'ye bir silah verdi.

Tom le dio una pistola a Mary.

- Tom, Mary'nin başına bir silah tuttu.
- Tom, Mary'nin başına bir silah dayadı.

Tom sostuvo una pistola en la cabeza de Mary.

Mesela Irak'a silah satmaktan daha kolaydı

E incluso fue más fácil que, digamos, venderle armas a Irak,

çünkü bugün itibariyle silah olarak tanımlanmıyorlar.

porque al día de hoy no se las considera armas.

Ama bilgi çağında silah ne olabilir?

Pero, ¿qué es un arma en la era digital?

Ve 60 binden fazla nükleer silah.

y más de 60 000 armas nucleares.

Kolunu tuhaf bir silah gibi kullanıyor.

Usaba su brazo como un arma extraña.

Polis silah ateşini duyar duymaz geldi.

La policía vino en cuanto oyeron el disparo.

Tom, Mary'nin kafasına bir silah dayadı.

Tom puso un revólver en la cabeza de Mary.

- Silahların ihracatı yasaklandı.
- Silah ihracatı yasaklanmıştı.

Se prohibió la exportación de armas.

O her gece silah sesi duyar.

Ella oía disparos cada noche.

Birçok ülkede vatandaşların silah taşıması yasaldır.

En muchos países a los ciudadanos se les permite portar armas.

Bu silah bir oyuncak değildir, çocuk!

¡El arma no es un juguete, chico!

Tom elinde bir silah ile öldü.

Tom murió con un arma en la mano.

Komutan adamlarını silah atışına maruz bıraktı.

El comandante expuso a sus hombres a los disparos.

Çin, silah programını modernleştirmek için çalışıyor.

China está trabajando para modernizar su programa de armamento.

Çin önde gelen bir silah ihracatçısıdır.

China es un importante exportador de armas.

Tom, Mary'ye bir silah verdi mi?

¿Le dio Tom una pistola a Mary?

Silah sahibi olan insanlara karşı değilim.

- No me opongo a que la gente posea armas.
- No estoy en contra de que la gente posea armas.
- No soy contrario a que la gente posea armas.

Ve 10 binden fazla nükleer silah vardı.

y más de 10 000 armas nucleares.

Tom her zaman bir silah taşır mı?

¿Tom siempre lleva pistola?

Evimde sahip olduğum tek silah su tabancaları.

Las únicas armas que tengo en casa son pistolas de agua.

Artık hiç kimse o tür silah kullanmıyor.

Ya nadie usa ese tipo de arma.

Düşmana karşı en iyi silah başka düşmandır.

La mejor arma contra el enemigo es otro enemigo.

Beş saat içinde sizin için silah alabilirim.

- Puedo obtener la pistola para ti en menos de cinco horas.
- Te puedo conseguir un arma dentro de cinco horas.

Tom, çöp tenekesinin yanında bir silah buldu.

Tom encontró una pistola cerca del cubo de la basura.

- Neden ABD hükümeti insanların silah sahibi olmalarına izin veriyor?
- Neden ABD hükümeti insanların silah almalarına izin verdi?

¿Por qué el gobierno de Estados Unidos deja que la gente tenga armas?

Onun için bu, silah ticaretindeki bir sonraki adımdı.

Para él, solo era el siguiente paso en el comercio de armas.

Dışişleri Bakanlığına göre bu, potansiyel olarak bir silah.

Según el Departamento de Estado, potencialmente, sería un arma.

Bu bir yakın mesafeli ateşli silah yarasına benziyor.

Esta se ve como una herida de tiro a quemarropa.

Bu sabah bir öğrenciden bir silah ele geçirdim

Confisqué un arma a un estudiante esta mañana.

Tom o gece üç silah atışı duyduğunu söyledi.

Tom dijo que escuchó tres tiros esa noche.

Balistik raporuna göre, bu silah cinayet silahı olamaz.

Según el informe de balística, esta pistola no pudo ser el arma del crimen.

Burada sadece likör mağazaları ve silah dükkanları var.

Solo hay licorerías y armerías aquí.

Detroit dünyada silah şiddetinin en yüksek seviyelerinden birine sahiptir.

Detroit posee uno de los niveles de violencia con armas de fuego más altos del mundo.

Görevliler şanslıydı, bu seferlik silah sesi onu korkutup kaçırmaya yetti.

Los guardas tuvieron suerte. Esta vez el sonido de un disparo lo logró ahuyentar.

Hepsi silah ve cephane ya da patlayıcı malzemeleri satın alan

todo ha servido para financiar viajes a campos de entrenamiento,

Için ölümcül silah olan gazların , özellikle de en çok sera

las actividades diarias perjudiciales para los humanos. Ha provocado el calentamiento global al

Yerliler bir silah sesi duydular ve işgalcilerin ormanda olduklarını düşündüler.

Los nativos oyeron un disparo y pensaron que los invasores estaban en el bosque.

Tom, Mary ve John'un belki de silah kaçakçısı olduklarını düşünüyordu.

Tom pensaba que quizá Mary y John fueran contrabandistas de armas.

Nükleer soykırım senaryosu sadece eski propagandadır. Silah depoları sınırlı ve paslı.

El escenario de un holocausto nuclear es sólo vieja propaganda. Los arsenales son limitados y están oxidados.

- Yasadışı silahlara karşı değilim.
- Silah yasasının sıkılaştırılmasına karşı değilim.
- Silahların yasaklanmasına karşı değilim.

- No me opongo a la ilegalización de las armas.
- No soy contrario a la ilegalización de las armas.
- No estoy en contra de la ilegalización de las armas.

Ve on altı yıl boyunca en iyi arkadaşım olarak gördüğüm bir silah arkadaşımı kaybettim . "

y un compañero de armas durante dieciséis años a quien consideraba mi mejor amigo ".

Yakında Prusya'ya karşı savaşta, önümüzdeki yıl daha da büyük bir silah başarısı gölgesinde kaldı.

pronto eclipsado por una hazaña de armas aún mayor el año siguiente, en la guerra contra Prusia.

Halkbilimci Jonathan Young ona zarar verebilecek tek şeyin, insan tükürüğünde bulunan bir silah olduğunu söylüyor.

El folclorista Jonathan Young dice que lo único que puede lastimarlo era un arma fijada con saliva humana.

Bazense 1979'da Afganistan'da ya da 1985'de Nicaragua'da yaptığı gibi muhalif gruplara silah ve para sağladı.

suministrando a rebeldes con armas y dinero como en Afganistán en 1979 y en Nicaragua en 1985.