Translation of "Ettiğini" in Spanish

0.012 sec.

Examples of using "Ettiğini" in a sentence and their spanish translations:

İnsanlarınıza hak ettiğini,

si quedan bien con tu gente,

Topluluğunuza hak ettiğini,

si quedan bien con la comunidad,

- Tom'dan nefret ettiğini sanıyordum.
- Senin Tom'dan nefret ettiğini sanıyordum.

Pensé que odiabas a Tom.

ürünlerinize hak ettiğini verirseniz

si quedan bien con su producto,

Tom'dan nefret ettiğini sanıyordum.

Pensé que odiabas a Tom.

Babanın vefat ettiğini bilmiyordum.

No sabía que tu padre había fallecido.

Okuldan nefret ettiğini biliyorum.

Sé que odias la escuela.

Herkes hak ettiğini alır.

- Todo el mundo tiene lo que se merece.
- Todos tienen lo que se merecen.

Sen hak ettiğini alacaksın.

La calavera no chilla.

Bunun devam ettiğini bilmiyordum.

No sabía que esto estaba pasando.

Tom'un istifa ettiğini duydum.

Yo oigo que Tom se resignó.

- Rüşvet kabul ettiğini inkar etti.
- Rüşveti kabul ettiğini inkâr etti.

Él negó que había aceptado el soborno.

- Tom rüşveti kabul ettiğini yalanladı.
- Tom rüşveti kabul ettiğini inkâr etti.
- Tom rüşveti kabul ettiğini reddetti.

Tom negó haber aceptado el soborno.

Ne olmayı hayal ettiğini sorduğumda,

Le pregunto qué aspira ser,

Ne yemeyi hayal ettiğini söylerdi.

y ella me responde con lo que aspira comer.

Hangisini tercih ettiğini sorabilir miyim?

- ¿Puedo preguntarle cuál prefiere?
- ¿Puedo preguntarte cuál prefieres?

Seni neyin rahatsız ettiğini anlamıyorum.

No entiendo lo que te preocupa.

Artık şikâyet ettiğini duymak istemiyorum.

- No quiero escuchar tus quejas nunca más.
- No quiero oírte quejar más.
- No quiero seguir escuchando una más de tus quejas.
- No quiero escuchar una más de tu quejas.
- No quiero seguir escuchando tus quejas.
- No quiero oír una más de tus quejas.

Gazete onun intihar ettiğini söylüyor.

El periódico dice que se suicidó.

Tom'un Mary'ye ateş ettiğini gördüm.

Yo vi a Tom disparar a Mary.

Tom'un Mary'den nefret ettiğini duydum.

He oído que Tom odia a Mary.

Beni neyin mutlu ettiğini biliyorum.

Sé lo que me hace feliz.

Dün Tom'u ziyaret ettiğini duydum.

He oído que ayer visitaste a Tom.

Tom onu takdir ettiğini söyledi.

Tom dijo que apreciaba el sentimiento.

Onun benden nefret ettiğini düşünüyorum.

Pienso que él me odia.

Onun çalışmaktan nefret ettiğini söylüyorlar.

Dicen que odia trabajar.

Dünyanın hareket ettiğini hissettin mi?

¿Sentiste a la tierra moverse?

Onun okulda zorbalık ettiğini duydum.

Oí que él estaba haciendo bullying en la escuela.

Birinin beni takip ettiğini düşünüyorum.

Creo que alguien me está siguiendo.

- Birinin Tom'un ne yaptığını fark ettiğini sanmıyorum.
- Kimsenin Tom'un yaptığını fark ettiğini sanmıyorum.

No creo que nadie haya notado lo que Tom hizo.

Nasıl bu yüksek duvarı inşa ettiğini

y de cómo había construido ese alto muro

Bazı insanların çalışmalarımı takdir ettiğini biliyorum.

Sé que algunas personas valoran mi trabajo.

Ona arabasını nereye park ettiğini sor.

Pregúntale dónde aparcó su coche.

Tom bu kitaptan nefret ettiğini söyledi.

Tom dijo que odiaba este libro.

Mikroskopu kimin icat ettiğini biliyor musun?

¿Sabes quién inventó el microscopio?

Bell'in telefonu icat ettiğini herkes bilir.

Todos saben que Bell inventó el teléfono.

Joan ile kavga ettiğini mi söyledin?

¿Dices que te peleaste con Joan?

Biri bana kocanı terk ettiğini söyledi.

Alguien me dijo que abandonaste a tu esposo.

Gittiğini ve beni terk ettiğini düşünmüştüm.

Pensé que que te habías ido y me habías dejado.

Kitabı kütüphaneye iade ettiğini iddia ediyordu.

Él sostenía que sí había devuelto el libro a la biblioteca.

Sol akorunun neyi temsil ettiğini düşünün;

Si estas pensando en lo que representa sol, este representa algun tipo

Bir şeyin hareket ettiğini gördüğümü biliyorum.

Sé que vi algo moverse.

Tom'a kimin yardım ettiğini bilmem gerekiyor.

Necesito saber quién ayudó a Tom.

Kimsenin ne yaptığını fark ettiğini sanmıyorum.

No creo que nadie notara lo que hiciste.

Tom Mary'nin John'u tehdit ettiğini biliyordu.

Tom sabía que Mary había amenazado a John.

Tom, arabayı nereye park ettiğini hatırlayamadı.

Tom no lograba acordarse de dónde había aparcado.

Telgrafı kimin icat ettiğini biliyor musun?

- ¿Sabes quién inventó el telégrafo?
- ¿Sabés quién inventó el telégrafo?
- ¿Saben quién inventó el telégrafo?
- ¿Sabéis quién inventó el telégrafo?
- ¿Sabe quién inventó el telégrafo?

Jim onun kime telefon ettiğini duyabiliyordu.

Jim pudo oír a quien ella llamo .

O, onun elektriği israf ettiğini düşündü.

Ella pensaba que él estaba desperdiciando electricidad.

Tom Mary'nin dans ettiğini asla görmedi.

Tom nunca ha visto bailar a Mary.

Tom bir açıklamayı hak ettiğini hissetti.

Tom sentía que merecía una explicación.

Tom sevgilisinin ona ihanet ettiğini keşfetmişti.

Tom había descubierto que su amada lo traicionó.

- Bu makineyi kim icat ettiğini biliyor musun?
- Bu makineyi kim icat ettiğini biliyor musunuz?

¿Sabes quién inventó esta maquina?

Adamın onu takip ettiğini fark edince korktu.

Se asustó cuando notó al hombre que la seguía.

O, Paul'ün onu ağaç ettiğini fark etti.

Se dio cuenta de que Paul le había dejado plantado.

Tom'un ne kadar kabalaştığını fark ettiğini sanmıyorum.

No creo que Tom se de cuenta de lo grosero que está siendo.

Onların size bir iş teklif ettiğini düşündüm.

Pensé que ellos te ofrecieron un puesto de trabajo.

Onunla ne zaman dans ettiğini gördünüz mü?

- ¿A qué hora le visteis bailar con ella?
- ¿A qué hora la visteis bailar con él?

Bunun bir şey ifade ettiğini düşünüyor musun?

¿Crees que significa algo?

Tom'un arabayı nereye park ettiğini merak ediyorum.

¿Dónde habrá aparcado Tom el coche?

Tom herkesi zekası ile alt ettiğini düşündü.

Tom pensó que había sido más listo que todos.

Tom karısının onu neden terk ettiğini bilmiyordu.

Tom no sabía por qué su esposa lo dejó.

Hiç kimse onların odayı terk ettiğini görmedi.

- Nadie los vio salir del cuarto.
- Nadie las vio salir del cuarto.

Tom otobüse binmektense yürümeyi tercih ettiğini söylüyor.

Tom dice que prefiere ir a pie en vez de tomar el autobús.

Tom Mary'nin kimle flört ettiğini bilmek istedi.

Tom quería saber con quién había estado saliendo Mary.

Tom onun yaptığını iddia ettiğini muhtemelen yapamazdı.

No es posible que Tom pudiera hacer lo que tú alegabas que él hizo.

Sadece en gelişmiş medeniyeti kendilerinin inşa ettiğini düşünüyorlardı.

Pensaban que habían desarrollado la cultura más avanzada.

Buraya gelmek için beni neyin motive ettiğini bilmiyorum.

No sé qué me ha motivado para venir aquí.

Mary malafatı büyük erkekleri tercih ettiğini itiraf etti.

Mary confesó que prefería hombres bien dotados.

Tom'un bir ay önce Mary'yi terk ettiğini sandım.

Pensé que Tom había dejado a Mary hace un mes.

O, Amerika'nın bağımsızlığını 1776 yılında ilan ettiğini söyledi.

Él dijo que Estados Unidos declaró su independencia en 1776.

Tom'un benden niçin o kadar nefret ettiğini bilmiyorum.

No sé por qué me odia tanto Tom.

Herhangi birinin bizim ne yaptığımızı fark ettiğini sanmıyorum.

No creo que nadie notara lo que hicimos.

Bunun Tom için çok şey ifade ettiğini biliyorum.

Sé que significa mucho para Tom.

Tom Mary'nin kendisini bir bıçakla tehdit ettiğini söyledi.

Tom dijo que María lo amenazó con un cuchillo.

Tom, Mary ve John'un birbirleriyle flört ettiğini gördü.

Tom vio a Mary y John tonteando entre sí.

Tom, Mary'nin John'u öldürmekle tehdit ettiğini duyduğunu söyledi.

Tom dijo que oyó a Mary amenazar con matar a John.

O, Amerika'nın 1776 yılında bağımsızlığını ilan ettiğini söyledi.

Él dijo que Estados Unidos declaró su independencia en 1776.

Tom'un niçin kırsal alanda yaşamayı tercih ettiğini düşünüyorsun?

¿Por qué piensas que Tom prefiere vivir en el campo?

Bunun senin için çok şey ifade ettiğini biliyorum.

Sé que significa mucho para ti.

- Onun yaklaşık iki yıl önce vefat ettiğini bilmiyor muydun?
- Onun yaklaşık iki yıl önce vefat ettiğini bilmiyor muydunuz?

¿No sabías que murió hace unos dos años?

Ettiğini ve isteklerimizle arzularımızı nasıl ele geçirdiğini tahmin edebiliriz.

la forma en que invade nuestra mente y conquista nuestros deseos.

Küçük bir tarihsel perspektifin çok yol kat ettiğini düşünüyorum.

Pero aquí, una vez más, creo que un poco de perspectiva histórica va muy lejos.

Bana hayvanların kokusundan nefret ettiğini yazdığı bir kartpostal göndermiş.

Ella me envió una tarjeta postal que decía que odia el olor de los animales.

- Tom'un niye vazgeçtiğini bilmiyorum.
- Tom'un niye pes ettiğini bilmiyorum.

No sé por qué se rindió Tom.

Tom Mary'nin onun en iyi arkadaşıyla flört ettiğini keşfetti.

Tom descubrió que Mary había salido con su mejor amigo.

Polis, Dan'in kendini savunmak için hareket ettiğini fark etti.

La policía se dio cuenta de que Dan actuó en defensa propia.

Ancak kısa süre sonra ordunun Napolyon'un sancağına akın ettiğini gördü.

Pero pronto vio que el ejército acudía en masa al estandarte de Napoleón.

Tom Mary'nin neden John'da nefret ettiğini her zaman merak etti.

Tom siempre se preguntó por qué Mary odiaba a John.

Desteğinin bizim için ne çok şey ifade ettiğini sana anlatamam.

No puedo expresarte cuánto significa tu apoyo para nosotros.

Mary'nin kasabayı terk ettiğini ona söylediğimde, Tom gerçekten şaşırmış görünüyordu.

Tom se veía genuinamente sorprendido cuando le dije que Mary se había ido de la ciudad.

- Sen ne halt yaptığını sanıyorsun?
- Sen ne halt ettiğini sanıyorsun?

¿Qué demonios te crees que estás haciendo?

Sizin nelerinizi kayıt ettiğini neler kayıt altına aldığını dudağınız uçuklar zaten

herpes, lo que grabaste y lo que grabaste

Generallerinin ve birliklerinin minnettarlığım üzerine sonsuza kadar hak iddia ettiğini söyleyin ."

sus generales y sus tropas han ganado reclamos eternos sobre mi gratitud".

Linda şimdi çok dans etmiyor fakat eskiden çok dans ettiğini biliyorum.

Linda no baila mucho ahora, pero sé que antes sí lo hacía a menudo.

Mary şimdi fazla dans etmiyor, ama eskiden çok dans ettiğini biliyorum.

Mary no baila mucho ahora, pero sé que antes bailaba mucho.

- Onu kimin icat ettiğini merak ediyorum.
- Onu kim icat etti acaba?

Me pregunto quién lo habrá inventado.

Tom sanat müzesini en son ne zaman ziyaret ettiğini hatırlamaya çalıştı.

Tom trató de recordar la última vez que había visitado un museo de arte.

Mary geleceğe gitti ve iklim değişikliğinin dünya üzerindeki tüm yaşamı tahrip ettiğini gördü.

Mary viajó al futuro y descubrió que el cambio climático había destruido toda la vida sobre la Tierra.