Translation of "çoğunlukla" in Spanish

0.015 sec.

Examples of using "çoğunlukla" in a sentence and their spanish translations:

Çoğunlukla,

Muy a menudo,

Bizler, kuralların çoğunlukla

Vivimos en un país donde las reglas

Onlar çoğunlukla kadındı.

Casi todas eran mujeres.

Bebekler çoğunlukla düşerler.

Los bebés se caen a menudo.

Doraemon çoğunlukla gülümser.

Doraemon sonríe a menudo.

çoğunlukla, kendi farklı yollarıyla

sobre todo, escuché de personas que, desde su propia forma diferente,

Çoğunlukla oldukça yorgun hissederim.

- A menudo me siento extremadamente exhausto.
- Con frecuencia me asalta una intensa sensación de cansancio.

Anneler çoğunlukla takdir edilmezler.

Las madres a menudo no son apreciadas.

Dinleyiciler çoğunlukla öğrencilerden oluşuyordu.

El público consistía principalmente de estudiantes.

Tom çoğunlukla derse gelmez.

Tom a menudo falta a clases.

Ben çoğunlukla yarı uykudayım.

- A menudo estoy medio dormido.
- A menudo estoy medio dormida.
- A menudo estoy grogui.

Seyirci çoğunlukla iş adamlarıydı.

La mayoría de la audiencia eran hombres de negocios.

Çoğunlukla onun dediğine katılıyorum.

Estoy de acuerdo con la mayor parte de lo que él dijo.

Çoğunlukla hava hakkında konuşuruz.

Frecuentemente hablamos del tiempo.

Çoğunlukla dışarıda yemek yemem.

No como mucho.

Çoğunlukla Japon siyasetinden bahsettik

Nosotros a menudo hablábamos acerca de la política Japonesa.

Kanalizasyon çoğunlukla okyanusu kirletir.

Las aguas residuales contaminan el mar a menudo.

Onlar çoğunlukla kolej öğrencileriydi.

La mayoría de ellos eran estudiantes universitarios.

Paella çoğunlukla salyangoz içerir.

La paella a menudo incluye caracoles.

Çoğunlukla ben kardeşimle karıştırılırım.

A menudo me confunden con mi hermano.

Çoğunlukla birkaç kişi sarhoştu.

Algunos estaban borrachos la mayor parte del tiempo.

Başarı çoğunlukla çabaya bağlıdır.

El éxito depende más que nada en el esfuerzo.

çoğunlukla aşağı ve içeri bakarız.

la mayoría de las veces mirando hacia abajo y hacia adentro.

Buradaki yaşam çoğunlukla geceleri hareketleniyor.

Gran parte de la vida aquí está activa de noche.

Sonra, çoğunlukla uzaktaki İzlanda'da yazılmışlar .

después, principalmente en la lejana Islandia.

Senin söylediğin çoğunlukla doğru oluyor.

Normalmente, lo que dices es verdad.

En iyiler çoğunlukla iyilerin düşmanıdır.

A menudo lo mejor es enemigo de lo bueno.

Tom çoğunlukla öğretmenle şakalar yapardı.

Tom a menudo le hacía bromas al profesor.

Hastalık çoğunlukla çok yemekten kaynaklanır.

Una enfermedad es a menudo el resultado de comer demasiado.

Tom çoğunlukla bisikletle okula gider.

Tom a menudo va a la escuela en bicicleta.

Ben onun söylediklerine çoğunlukla katılıyorum.

Estoy de acuerdo con la mayor parte de lo que dijo.

Yaşlı insanlar değişiklikten çoğunlukla korkuyorlar.

La gente mayor suele temer el cambio.

Başarısızlıklarını çoğunlukla kötü şansa bağlıyor.

Él suele achacar sus fracasos a la mala suerte.

Büyük bir çoğunlukla seçimi kazandı.

Él ganó la elección por una gran mayoría.

Çoğunlukla kitap okuyarak saatlerce oturur.

Él frecuentemente se queda sentado durante horas leyendo libros.

Tom çoğunlukla bir şapka takar.

Tom usa frecuentemente un sombrero.

Köpeğim çoğunlukla uyuyor numarası yapıyor.

Mi perro a menudo finge estar dormido.

Pazar günleri çoğunlukla şekerleme yapardım.

Solía echarme una siesta los domingos.

Çocuklar çoğunlukla benden para isterler.

Los niños a menudo me piden dinero.

Ben çoğunlukla partilere davet edilmem.

No me suelen invitar a fiestas a menudo.

Genç çocuklar çoğunlukla bilimden etkilenir.

Los niños pequeños suelen fascinarse por la ciencia.

Gençler çoğunlukla tuhaf giysiler giyerler.

Los adolescentes suelen llevar ropa extraña.

Çoğunlukla beyniniz kelimeleri deşifre etmeye çalışır,

Normalmente su cerebro trata de descifrar las palabras

Ama ben çoğunlukla Amerika'nın tercihleri hakkında

Pero quiero hablar sobre la decisión de EE. UU.

Tom çoğunlukla tek başına alışverişe gider.

Tom a menudo va sólo de compras.

Atmosfer, çoğunlukla azot ve oksijenden oluşur.

La atmósfera se compone en su mayor parte de nitrógeno y oxígeno.

O, seçimi büyük bir çoğunlukla kazandı.

Él ganó la elección por una gran mayoría.

Çoğunlukla Menorca ve Ibiza adalarına giderim.

Voy con frecuencia a las islas de Menorca e Ibiza.

Pazar günleri çoğunlukla onunla tenis oynardım.

Yo a menudo solía jugar tenis con él los domingos.

Aşırı hız çoğunlukla kazalara neden olur.

La velocidad suele causar accidentes de coche.

Onlar birbirleriyle çoğunlukla postayla iletişim kurarlar.

Se comunican entre sí a menudo por correo.

Boş zamanımı çoğunlukla müzik dinleyerek geçiririm.

A menudo paso mi tiempo libre escuchando música.

Tom çoğunlukla dönüş sinyalini kullanmayı unutur.

Tom a menudo olvida poner su direccional.

Çoğunlukla iki hapı bir tanede birleştirmek gibi

a menudo para cosas que hemos sabido hacer por décadas,

Ve çoğunlukla okul sistemimiz sosyal bölünmeyi sürdürüyor,

que a menudo nuestro sistema escolar perpetúa la brecha social.

Çoğunlukla biz varlığı ve görülebilirliği güçle karıştırıyoruz.

A menudo confundimos presencia y visibilidad con poder,

Ama çoğunlukla, cevaplara meydan okuyan komik sorularla:

pero también de preguntas raras que parecen no tener respuestas:

Çoğunlukla, baby boomers ile birlikte hakları yenmiş.

Y la mayoría de ellos se sienten frustrados con los "baby boomers".

Ancak bunların büyük bölümü çoğunlukla bize görünmezdir.

Pero todo esto nos es mayormente invisible.

Ancak bunlar, çoğunlukla ders kitaplarından öğrenilen beceriler

Pero estas son destrezas que han aprendido principalmente de los libros de texto,

Çoğunlukla olduğu gibi, Tom sınıfa geç kalmıştı.

Tom llegó tarde a clase, como suele ser habitual en él.

- Doraemon sık sık gülümser.
- Doraemon çoğunlukla gülümser.

Doraemon sonríe a menudo.

O konuşurken çoğunlukla bir konudan diğerine atlar.

Él salta a menudo de un tema a otro cuando habla.

John'u çoğunlukla ikiz erkek kardeşi ile karıştırıyorum.

A menudo confundo a John con su hermano gemelo.

Ben akşam yemeğinden önce çoğunlukla TV izlerim.

A menudo veo la tele antes de cenar.

Yolculuğa çıkacağımda, çoğunlukla, yanıma bir dergi alırım.

Normalmente llevo una revista cuando voy de viaje.

Hastalar çoğunlukla sadece hastalıklarına boyun eğdikleri için ölürler.

Los pacientes a menudo mueren simplemente porque ceden a sus enfermedades.

- Çoğunlukla arabayla kütüphaneye gider.
- Genellikle kütüphaneye arabayla gider.

Él va a menudo a la biblioteca en auto.

Mary mutfakta çalışırken çoğunlukla alçak sesle şarkılar mırıldanır.

Mary usualmente tararea canciones en voz baja mientras ella trabaja en la cocina.

Tom okuldan sonra çoğunlukla Mary ile tenis oynar.

Tom a menudo juega tenis con María después de clases.

Böyle kirleticiler çoğunlukla otomobil motorlarındaki yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır.

Contaminantes como éste derivan principalmente de la quema de combustibles en motores de vehículos.

Ben bir çocukken o çoğunlukla bizi görmeye gelirdi.

Cuando yo era pequeño, él solía venir a vernos a menudo.

Tom akşam yemeğinden sonra çoğunlukla biraz şarap içer.

Tom a menudo toma un poco de vino después de cenar.

Bu etkileyici bir başarıydı, ancak çoğunlukla genç askerler deneyimli,

Fue una hazaña impresionante, pero sus reclutas, en su mayoría jóvenes, se enfrentaron a

Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir " zincir" denilir.

Un conjunto totalmente ordenado a menudo es llamado "cadena".

Adam: Pop müzik çoğunlukla tek bir anahtar etrafında kurulu.

En su mayoria, la musica Pop esta basada en una de esas tonalidades centrales

Mağazamızdan bu çizgi romanı satın alanlar çoğunlukla ortaokul öğrencileridir.

Los que compran este cómic en nuestra tienda son en su mayoría estudiantes de secundaria.

Harcanılan bir kuruş çoğunlukla biriktirilen bir kuruştan daha faydalıdır.

Un centavo usado es frecuentemente más útil que uno que fue ahorrado.

Bayan Jones çoğunlukla telefonda kocasının sekreterine karşı tatsız davranır.

La señora Jones suele ser grosera con la secretaria de su esposo por el teléfono.

Alzheimer hastalığı çoğunlukla 60 yaşından fazla olan insanları etkiler.

El Mal de Alzheimer afecta principalmente a personas mayores de 60 años.

Tom çok iyi pişiremez bu yüzden çoğunlukla dışarıda yer.

Tom no sabe cocinar muy bien así que a menudo come fuera.

- Beni sık sık erkek kardeşime benzetirler.
- Çoğunlukla ben kardeşimle karıştırılırım.
- Çoğunlukla beni kardeşimle karıştırırlar.
- Ben sık sık erkek kardeşimle karıştırılırım.

A menudo me confunden con mi hermano.

- Genetik hastalıklar çoğunlukla tedavi edilemez.
- Kalıtsal hastalıkların genelde tedavisi yoktur.

Las enfermedades genéticas son en su mayoría, irremediables.

Fakat uzmanlara göre, onlar covid-19 hastalarına çoğunlukla çok yakın

Pero los expertos creen que representan una amenaza para el personal médico,

- Tom çoğunlukla Mary'ye yardım eder.
- Tom Mary'ye sıkça yardım eder.

Tom frecuentemente ayuda a Mary.

Kişisel ofisi veya kabine, çoğunlukla asker hareketlerini yöneten yetenekli sivil katipler,

su oficina o gabinete personal, en su mayoría empleados civiles capacitados que manejaban movimientos de tropas,

Tüm iskeletlerin kafaları kesilmişti ve analizler onların hepsinin erkek olduğunu, çoğunlukla

Todos los esqueletos habían sido decapitados y el análisis mostró que todos eran hombres, en su mayoría

Tom çoğunlukla partiye gelen ilk kişi ve partiden ayrılan son kişidir.

A menudo Tom es el primero que llega a la fiesta y el último que se va.

Profesyonel çevirmenler çoğunlukla sadece tek bir alanda uzmanlaşırlar, örneğin hukuk ve tıp.

Los traductores profesionales muy a menudo se especializan solo en un ámbito, por ejemplo derecho o medicina.

- Ben akşam yemeğinden önce çoğunlukla TV izlerim.
- Akşam yemeğinden önce sık sık televizyon seyrederim.

A menudo veo la tele antes de cenar.

Tom çoğunlukla meyve ve sebze yer ve sadece yaklaşık haftada bir kez et yer.

Tom come sobre todo fruta y verdura, y solo come carne alrededor de una vez a la semana.

- Babam çoğunlukla ev ödevimde bana yardım eder.
- Babam çoğu kez ev ödevimde bana yardım eder.

Mi padre suele ayudarme con los deberes.

Bu sorunu çoğunlukla yinelemeli bir şekilde çözüyoruz, ancak burada sunulan çözüm yinelemeli bir algoritma kullanıyor.

La mayoría del tiempo resolvemos este problema de manera recursiva, pero la solución propuesta aquí ocupa un algoritmo iterativo.

- Turistler sık sık bu dükkandan hediyelik eşya satın aldılar.
- Turistler çoğunlukla bu dükkandan hediyelik eşya satın aldılar.

Turistas solían comprar recuerdos en esta tienda.

- Pazartesi günleri çoğunlukla okula geç kalır.
- Pazartesileri okula sık sık geç geliyor.
- Pazartesileri okula sık sık geç kalıyor.

Ella a menudo llega tarde al colegio los lunes.