Translation of "Tabii" in Portuguese

0.012 sec.

Examples of using "Tabii" in a sentence and their portuguese translations:

Tabii.

Bem.

Tabii!

Claro!

Tabii heceleyebilirseniz.

se você consegue soletrar.

Tabii yakalayabilirse.

Mas têm de a apanhar primeiro.

Tabii ki.

Obviamente.

- Tabii neden olmasın?
- Tabii, neden olmasın?

- Claro, por que não?
- Com certeza, por que não?

Tabii fırsatlar da.

... e oportunidades incríveis.

Tabii ki kızgınım.

- Pode apostar que estou com raiva.
- É claro que estou com raiva.

Tabii ki sarışınım.

É claro que sou loura.

Evet, tabii, hatasızsın.

Sim, de fato, você está certo.

Destek de görüyorlar tabii.

E também têm uma ajudinha.

Erkek olacak tabii ki

Claro que ele será um homem

Ve tabii ki yaptılar.

E, claro, eles fizeram.

Tabii, oraya seninle gideceğim.

Claro, eu vou lá com você.

Tabii ki bu o.

Claro que é ela.

Tabii ki şaka yapıyorum.

É claro que eu estou brincando!

Tabii ki. Bol şans!

Claro. Boa sorte!

Tabii, bu kitabı okumalıyım.

É claro que eu deveria ler esse livro.

- Tabii ki!
- Besbelli ki!

- Claro!
- Claro que sim!
- É claro!
- Com certeza!

Tabii ki yalan söyledi.

É claro que ele mentiu.

Tabii ki o haklı.

- Evidentemente ele está certo.
- É evidente que ele está certo.
- É óbvio que ele está certo.

"Asla!" "Tabii ki, hayır."

"Nunca!" "Pois sim."

Tabii ki onu seviyorum!

É claro que a amo!

Evet, evet, tabii ki.

Sim, sim, claro.

Tabii şu sıralar çok değil.

Não tanto hoje em dia.

Sen içtin mi? Tabii ki.

Bebiam mesmo? Claro.

Onu tabii ki özlüyorum. Ama...

Claro que tenho saudades. Mas...

Tabii ki bu bir şaka.

É claro que é piada!

- Elbette.
- Tabii ki.
- Besbelli ki!

- Certamente.
- É claro.
- Pois sim.

Tabii ki o geç kalacak.

Ele com certeza chegará tarde.

Tabii klorin çok zehirli olabilir.

Não há dúvida de que o cloro pode ser muito tóxico.

- Ne istersen yapabilirsin tabii ki de.
- Ne isterseniz yapabilirsiniz tabii ki de.

Você pode fazer o que quiser, claro.

Ve tabii ki Vöggr hemen öldürülüyor.

e é claro que Vöggr é morto imediatamente.

Tabii, birçok emektar vatandaş emeklilikten memnundur.

Com certeza, muitos cidadãos velhos são felizes com a aposentadoria.

- Evet, elbette.
- Evet, tabii ki de.

Certamente.

"Sizin kaleminizi kullanabilir miyim?" "Tabii, buyurun."

"Posso usar o seu lápis?" "Claro, vá em frente."

“Yılanlardan hoşlanır mısın?” “Tabii ki hayır.”

"Você gosta de cobras?" "É claro que não."

Tabii ki hayır, bu oldukça imkansız.

É claro que não. Isso é totalmente impossível.

Tabii ki Tom bize yardım edecek.

É claro que Tom nos ajudará.

tabii ki bu durum aile şereflerini lekeleyecekti.

porque, claro, isso traria a desonra para a família.

Biraz barut kullanıp kapıyı patlatmadığım sürece tabii.

A menos que use a pólvora para rebentá-la.

Tabii ki Çin bu alternatifin var olduğu

Claro que a China não é o único país onde existe essa motivação alternativa,

Tabii, yaşlılar için tuvaletli bir cep telefonu.

Exato, telemóveis com sanitas para velhos.

Gülüyor tabii bir taraftan ben de gülüyorum

Ela ri, é claro, eu também estou rindo

Hastalığımız varsa tabii ki de tedavi olalım

Se temos a doença, é claro, vamos ser tratados

Amerikalı yetkililer salak mı? İnanmıyor tabii ki

As autoridades americanas são idiotas? Claro que ele não acredita

"Beni seviyor musun?" "Tabii ki seni seviyorum."

"Você me ama?" "É claro que te amo."

Ne biçim bir soru! Tabii ki seviyorum onu.

Que pergunta! É claro que eu o amo.

Başkan "Tabii ki ideallerim için ölmeye hazırım, "dedi.

"É claro que estou pronto para morrer pelos meus ideais," falou o presidente.

- "Valla mı?" "Ne sandın?"
- "Gerçekten mi?" "Tabii ki."

"Verdade?" – "Você duvida?"

Ama tabii ki 1917 gerçek bir tek çekim değil.

Mas, é claro, 1917 não tem uma tomada só.

- Toplantıya katılacağınızı tabii buldum.
- Toplantıya katılacağınızı tartışmasız kabul ettim.

Estou certo de que você participará da reunião.

- Ne yapmak istersen yapabilirsin tabii ki de.
- Ne yapmak isterseniz yapabilirsiniz tabii ki de.
- Yapmak istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz, elbette.

Você pode fazer o que quiser, claro.

Tabii ki seni hatırlıyorum, biz ilkokula gittiğimizde en iyi arkadaşlardık.

Claro que me lembro de você, éramos melhores amigos quando estávamos no ensino básico.

Bu kamera, arazinin yaydığı ısı enerjisini tespit eder. Tabii hayvanlarınkini de.

Capta sinais de calor da paisagem e dos animais que aí vivem.

Tabii başka sebepler de vardı. Bu nedenle Pando şehrini ele geçirmek üzere ilerledik.

além de outros objetivos. Daí termos ido tomar a cidade de Pando.

Sen çok da önemli değil dersen o insanlar tabii ki de ciddiye almaz

Claro, se você diz que não importa, as pessoas não levam a sério.

Tabii ki, bu durumun başka bir açıklaması Çincenin İngilizce öğrenmekten daha zor olmasıdır.

É claro, outra explicação para esta situação é que chinês é mais difícil para aprender do que inglês.

"Faust biliyor musunuz?" "Tabii ki, ben onu henüz kısa bir süre önce gördüm".

"Você conhece o Fausto?" "Claro, acabei de vê-lo agora há pouco."

- "Burada kalacak mıyız?" "Tabii, neden kalmayalım ki?"
- "Burada mı kalacağız?" "Ben bir engel görmüyorum."

"Vamos ficar aqui?" "Não vejo por que não."

"Bu hayvanı tanıyor musun?" "Tabii ki, bu bir deve!" "Yanlış! Tek hörgüçlü bir deve.

"Você é capaz de identificar esse animal?" "É claro! É um camelo!" "Errado! Um dromedário!"

Tabii ki, ben Japonya'da iken Çin hakkında ders kitaplarından öğrendim, ama benim kendi adıma Çin'de gördüğüm bu ders kitaplarında anlatıldığından tamamen farklıdır.

É claro, eu aprendi sobre a China com alguns livros quando estava no Japão, mas o que eu mesmo vejo na China é completamente diferente do que se descreve nesses livros.