Translation of "Parçası" in Portuguese

0.010 sec.

Examples of using "Parçası" in a sentence and their portuguese translations:

Bu, işimin parçası.

É parte do meu trabalho.

Vücudumun bir parçası yok -

Não há nenhuma parte do meu corpo -

Bu bizim işin parçası.

Isso faz parte do trabalho.

Bu grubun parçası mısınız?

Você faz parte desse grupo?

Bu bir tebeşir parçası.

Isso é um pedaço de giz.

Bunun bir parçası olmak istemiyorum.

- Não quero fazer parte disto.
- Eu não quero fazer parte disto.

Bu sadece bir kağıt parçası.

É só um pedaço de papel.

Bu, planın bir parçası değildi.

Isso não era parte do plano.

Tom da takımın bir parçası.

Tom é parte do time também!

Bu sadece problemin bir parçası.

Isso é só uma parte do problema.

Artık hayatımın bir parçası değilsin.

Você não mais faz parte de minha vida.

Baş, vücudun bir parçası mıdır?

A cabeça é uma parte do corpo?

En sevdiğin et parçası nedir?

Qual é o seu corte de carne favorito?

Lisa'nın bir parçası benimle kalıyor.

Uma parte de minha Lisa ficou comigo.

- Bu grubun parçası olmak hoşuma gidiyor.
- Bu grubun parçası olmaktan memnuniyet duyuyorum.

Eu gosto de ser parte deste grupo.

şimdi dünya üzerindeki kara parçası bütündü

agora o pedaço de terra na terra estava inteiro

Buranın bir parçası olduğumu hissetmeyi öğretti.

... que fazes parte deste sítio, não estás de visita.

O, yararlı bir bilgi parçası değil.

Essa informação não é muito útil.

Son kek parçası Tom tarafından yendi.

O último pedaço de bolo foi comido por Tom.

Bu problemin sadece küçük bir parçası.

Essa é apenas uma pequena parte do problema.

Amaçlarını bir kağıt parçası üzerine yaz.

- Escreva os seus objetivos em uma folha de papel.
- Escrevam os seus objetivos em uma folha de papel.

Japonya'nın en iyi parçası, video oyunlarıdır.

O melhor do Japão são os seus jogos eletrônicos.

Bu ahşap mobilya parçası fazla iridir.

Este móvel de madeira ocupa muito espaço.

- Fadıl, İslam'ı hayatının bir parçası olarak kabul etti.
- Fazıl İslam'ı hayatının bir parçası olarak benimsedi.

Fadil aceitou o Islame como parte de sua vida.

Kaybetmeyi göze alabileceğim bir giysi parçası almalıyım.

Tenho de escolher uma peça de roupa que não me importe de perder.

Vücudumun yara almayan bir parçası bile kalmadı.

Não dá uma parte em meu corpo - a fronte, ao menos - que não possua uma ferida. Meu

Beni av stratejisinin bir parçası olarak kullandı.

A usar-me como parte da sua estratégia de caça.

Tom Hawaii'nin ABD'nin bir parçası olduğunu bilmiyordu.

Tom não sabia que o Havaí era parte dos Estados Unidos.

Ben sadece bunun bir parçası olmak istiyorum.

Só queria ser parte disso.

Çözümün bir parçası olmak istiyorum, problemin değil.

- Eu quero fazer parte da solução, não parte do problema.
- Eu quero fazer parte da solução, não do problema.

Bu projenin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum.

Estou orgulhoso de fazer parte deste projeto.

Tom bir cam parçası ile parmağını kesti.

Tom cortou o dedo em um pedaço de vidro.

Rusya, Avrupa'nın parçası olsun istiyor. Ta Vladivostok'a kadar.

Que a Rússia faça parte da Europa. Até Vladivostok.

Daha geniş bir dizi koruyucu önlemlerin parçası olmasıdır.

junto com o distanciamento social e a lavagem das mãos.

Tom hala Mary'nin hayatının bir parçası olmak istiyor.

O Tom ainda assim quer fazer parte da vida da Mary.

Bakın, bu halat soğuk zincir güzergâhının bir parçası olmalı.

Isto faz claramente parte da antiga rota de cadeia fria.

Dünya yazarlarının bir parçası olmak sadece çevirmen için mantıklıdır.

É perfeitamente lógico que o tradutor se torne parte do mundo do autor.

Bu tacize son vermek de bu epik savaşın bir parçası.

E parar esse abuso é só parte desta batalha épica.

Ben hatalar yapmayı öğrenme sürecinin önemli bir parçası olarak görüyorum.

Considero o errar uma parte importante do processo de aprendizagem.

Daha önce size anlattığım gibi, bu da işinizin bir parçası.

Isso também é parte do seu trabalho, como eu te disse antes.

Bir buzdağının su altındaki parçası su üstündeki parçasından çok daha büyüktür.

A parte de um iceberg que está debaixo da água é muito maior do que aquela que está acima da água.

Ya bu Karun hazinesinin en değerli parçası olan bir kanatlı denizatı broşü vardı

Ou havia um broche de cavalo-marinho alado, que é a peça mais valiosa deste tesouro de Karun

Bir zamanlar seni severdim ve her ne olursa olsun, her zaman hayatımın bir parçası olacaksın.

Uma vez eu amava você, e não importa, você sempre será uma parte de minha vida.

- Bu plan tüm reformun belli bir kısmını oluşturuyor.
- Bu plan bütün reformun yalnızca bir parçası.

Este plano se insere no quadro da reforma geral.

Acılık ve intikam benim karakterimin bir parçası değildir. Hayat çok kısa. Bir insanın acılık ve intikam üzerine zaman harcamaması gerekir.

Amargura e vingança não fazem parte do meu caráter. A vida é curta demais. Não deveríamos perder tempo com amargura e vingança.