Translation of "Sınıf" in Polish

0.004 sec.

Examples of using "Sınıf" in a sentence and their polish translations:

Keiko, sınıf başkanıdır.

Keiko jest przewodniczącą swojej klasy.

İkinci sınıf öğrencisiyim.

Jestem studentką drugiego roku.

Sınıf dört gruba ayrıldı.

Klasę podzielono na cztery grupy.

O benim sınıf arkadaşım.

Ona jest w mojej klasie.

Tom sınıf temsilcisi seçildi.

Tom został wybrany na przewodniczącego klasy.

Sınıf bu soru konusunda bölündü.

Uczestnicy zajęć mieli w tej kwestii rozbieżne opinie.

Tom birinci sınıf bir yüzücü.

Tom jest najwyższej klasy pływakiem.

O bir ikinci sınıf öğrencisidir.

Jest studentką II roku.

Yeni sınıf arkadaşlarından bazılarıyla tanışmaya gel.

Chodź poznać nowych kolegów z klasy.

Boston'da sekizinci sınıf fen bilgisi öğretmeniyim.

Jestem nauczycielem przyrody w ósmej klasie w Bostonie.

Kız kardeşim lise sınıf arkadaşıyla evlendi.

Moja siostra wyszła za kolegę z liceum.

Tom sınıf başkanlığı için aday oluyor.

Tom kandyduje na przewodniczącego klasy.

Tom sınıf başkanlığı için adaylığını açıkladı.

Tom zgłosił swoją kandydaturę na gospodarza klasy.

LB: Arifeen Rahman tıp ikinci sınıf öğrencisidir.

LB: Arifeen Rahman jest studentką drugiego roku medycyny.

Harvard'ta ikinci sınıf öğrencisi iken Tom'la tanıştım.

Poznałem Toma, gdy byłem na drugim roku na Harvardzie.

Bu sınıf otuz beş tane öğrenciden oluşur.

W klasie jest trzydziestu pięciu uczniów.

Tom sınıf başkanlığına aday olmaya karar verdi.

Tom postanowił wystartować na przewodniczącego klasy.

Sınıf o kadar gürültülüydü ki adımım çağrıldığını duymadım.

W klasie był taki hałas, że nie usłyszałem, jak wyczytują moje nazwisko.

- Bugün bütün sınıf burada.
- Sınıftaki herkes bugün burada.

Cała klasa dziś w komplecie.

John Fransızcada sınıf arkadaşlarının herhangi birinden çok üstün.

John jest wyższy o głowę i ramiona niż reszta z jego klasy francuzkiego.

O kekelemeye başladığında sınıf arkadaşları gülmekten kendilerini alamadılar.

Kiedy zaczęła się jąkać, jej koledzy nie mogli przestać się śmiać.

Tom'un sınıf arkadaşlarından hiçbiri ona yardım etmeyi teklif etmedi.

Żaden z kolegów Toma z klasy nie zaoferował mu pomocy.

Sınıf arkadaşlarımın bazıları yeni internet kullanıcısıdır; onlar bilgisayar bilimleri hakkında hiçbir şey bilmiyorlar.

Niektórzy moi koledzy z klasy to totalni lamerzy, nic nie wiedzą o informatyce.