Translation of "Insanların" in Polish

0.011 sec.

Examples of using "Insanların" in a sentence and their polish translations:

Din insanların afyonudur.

Religia to opium dla ludu.

- İnsanların ne dediği umurumda değil.
- İnsanların söyledikleri umurumda değil.

Nie dbam o to co ludzie mówią.

Meydan, insanların buluştuğu yerdir.

Jest miejscem spotkań ludzi.

İnsanların iki ayağı vardır.

Ludzie mają dwie nogi.

İnsanların zayıf hafızaları vardır.

Ludzie mają krótką pamięć.

İnsanların iki bacağı vardır.

Ludzie mają dwie nogi.

İnsanların bana bakmasından hoşlanmıyorum.

Nie lubię, gdy ludzie na mnie patrzą.

İnsanların söylediği şey bu.

To jest to, co mówią ludzie.

İnsanların bunu bilmesini istemiyorum.

Nie chcę, żeby ludzie o tym wiedzieli.

- İnsanların isimlerini hep unutuyorum.
- Ben her zaman insanların isimlerini unutuyorum.

- Mam słabą pamięć do nazwisk.
- Zawsze zapominam jak ludzie mają na imię.

Onlar bilmeden insanların üzerine saçıp

mikrosensory wielkości cząsteczek kurzu,

Hayatta, görünüşleri ve diğer insanların

dopóki nie znajdą większego celu w życiu

Ve sonuçlarıyla yaşayan insanların hikayeleri.

oraz tych, którzy muszą żyć z jej konsekwencjami.

Yalnızca insanların duyum düzeyine indirgiyorum

ja tylko przetwarzam je tak, by były słyszalne dla ludzi.

İnsanların pek çoğu sabah haberlerini

Wiele osób słucha porannych wiadomości,

Pazar, insanların kiliseye gittiği gündür.

Niedziela jest dniem, gdy ludzie idą do kościoła.

Bu insanların kim olduğunu bilmiyorum.

Nie wiem, kim są ci ludzie.

İnsanların benim hakkımda konuşmasını sevmiyorum.

Nie lubię, gdy ludzie o mnie mówią.

İnsanların çöpe attığı şeylere inanamazsın.

Nie uwierzyłbyś, jakie rzeczy ludzie wyrzucają.

Bugün evsiz insanların sorununa odaklanacağız.

Dzisiaj skupimy się na problemie ludzi bezdomnych.

Buradaki insanların çoğunun elektriği yok.

Większość ludzi nie ma tu prądu.

Bazı insanların hiç sabrı yoktur.

Niektórzy nie mają cierpliwości.

İnsanların kendilerini savunma hakları vardır.

Ludzie mają prawo by się bronić.

Çevrenizdeki insanların yalnızca iş arkadaşı,

Pomaga zrozumieć, że osoby wokół nas

Kurumsal dünyadaki insanların sorunu şu;

Problem z ludźmi w korporacjach jest taki,

Yine de insanların dikkatini çekiyor.

Ale przyciąga uwagę.

Şu insanların şimdi işleri yoktu.

Ci ludzie nie mają teraz pracy.

Bilmediğim insanların e-maillerini cevaplamam.

Nigdy nie odpowiadam na maile od nieznanych ludzi.

Insanların karar vermesini nasıl kolaylaştırabildiğini görebiliyorum.

może ułatwić ludziom podejmowanie decyzji.

Ben sadece insanların beni sevmesini istiyorum.

Ja tylko chcę aby ludzie mnie lubili.

- Din kitlelerin afyonudur.
- Din insanların afyonudur.

Religia to opium dla ludu.

Ben her zaman insanların isimlerini unuturum.

Wiecznie zapominam imiona ludzi.

Diğer insanların işlerine karışmaya hakkın yoktur.

Nie masz prawa mieszać się do spraw innych ludzi.

Tom insanların sigara içtiği yerlerden kaçındı.

Tom unikał miejsc, gdzie ludzie palili.

Uzaktan çalışmanın içine kapanık insanların rüyası sanabilirsiniz.

Może się wydawać, że praca zdalna to raj dla introwertyka:

Mimari, insanların barınabileceği bir yer oluşturma sanatıdır.

Architektura jest sztuką tworzenia schronienia dla ludzkich istnień.

Bazen insanların ne yaptıklarını anlamak daha kolay,

Czasami łatwiej jest zrozumieć, co ludzie robią,

Onun kesinlikle diğer insanların duygularına saygısı yok.

On ani trochę nie szanuje uczuć innych ludzi.

İnsanların büyük bir çoğunluğu planı kabul etti.

Zdecydowana większość osób zgadza się na ten plan.

Ben insanların Tom'la flört ettiğimi düşünmelerini istemiyorum.

Nie chcę, żeby inni myśleli, że flirtuję z Tomem.

Sağlıklı insanların da maske kullanıp kullanmamaları gerektiği.

czy zdrowi ludzie też powinni je nosić.

Alkollü içki içen İnsanların girmesine izin verilmez.

Osobom spożywającym napoje alkoholowe wstęp wzbroniony.

İnsanların onun hakkında söylediklerinin tek kelimesine inanmıyorum.

Nie wierzę w nic co ludzie mówią o niej.

Buralardaki insanların yüzmek için çok fırsatları yok.

Ludzie stąd nie mają zbyt wielu możliwości, żeby pływać.

Neden kötü şeyler iyi insanların başına gelir?

Dlaczego złe rzeczy przytrafiają się dobrym ludziom?

Ofisteki insanların yarısı bir gün izin aldı.

Połowa biura wzięła dzień wolnego.

Son neden ise, insanların zamanlarının olmadığını söylemeleri.

Ostatnim powodem zaniedbywania humoru jest brak czasu.

Insanların tedaviye başlama konusunda rahat hissetmelerine ihtiyaç duyarız.

trzeba, żeby ludzie nie bali się go szukać.

Veya insanların korkunç zorbalığından kaçmak istemeleri olarak yorumluyor.

lub próba ucieczki przed ludzkim barbarzyństwem.

Insanların azgın bir gergedandan kurtulma şansı olmadığını söylüyor.

w takich sytuacjach ludzie nie mają szans uciec rozszalałemu nosorożcowi.

İnsanların gergedanlara yaşattığı şeyler artık inanılır boyutta değil.

Rzeczy, które ludzie robią nosorożcom, są wprost niewyobrażalne.

Tom yan odadaki insanların söylediği her şeyi duyabiliyordu.

Tom słyszał wszystko, co mówią ludzie w pokoju obok.

Onlara kim olduğumu söylediğimde insanların reaksiyonlarını görmeyi seviyorum.

Uwielbiam patrzeć na reakcje ludzi, kiedy mówię im kim jestem.

Tom bitişik odadaki insanların hangi dili konuştuğunu bilmiyordu.

Tom nie wiedział, w jakim języku rozmawiają ludzie w pokoju obok.

Tom o küçük köydeki insanların yamyam olduklarına inanıyor.

Tom uwierzył, że mieszkańcy tamtej wioski byli kanibalami.

Fakat bunun, bu insanların yaptıkları eserlerle ne ilgisi var?

ale co to ma wspólnego z pracą tych ludzi?

Kulübenin içinde yaşayan insanların kimliği hakkında bir hikâye anlatır.

To opowieść o tożsamości osób mieszkających w tym szałasie.

İnsanların hakkımızda söylediklerinin doğru olduğunu bilmek ne kadar kötü!

- Jak nieprzyjemne jest zdanie sobie sprawy z tego, że to co mówią o nas ludzie jest prawdą.
- Nie jest miło zdać sobie sprawę, że to, co o nas mówią, to prawda.

Diğer insanların duygusu ne olursa olsun, o düşündüğünü söyler.

On mówi co myśli, nie licząc się z uczuciami innych.

Aşağılık kompleksleri hakkında kötü şey onlara yanlış insanların sahip olması.

Najgorsze w kompleksie niższości jest to, że mają go nie ci ludzie, którzy powinni.

Mortgage insanların ev satın almak için kullanabileceği bir borç türüdür.

Hipoteka to rodzaj kredytu, który ludzie mogą wykorzystać do kupna domu.

Işin uyuşması ile insanların işlerinde ne kadar başarılı ve mutlu olduğu

że istnieje silny związek między zainteresowaniami,

Ben insanların herhangi bir zararlı etkisi olmadan kedi maması yiyebildiklerini duydum.

Słyszałem, że ludzie mogą jeść bez szkody karmę dla kotów.

Bazı insanların yerel hayvanat bahçesindeki bazı hayvanları öldürdüğü ve yediği bildirildi.

Jak donoszą media, jacyś ludzie zabili i zjedli pewne zwierzęta w miejscowym zoo.

Eğitim, saldırıların önlenmesi ve insanların yaşadığı alanlarda dolaşan kedilerin takibi üzerine çalışıyor.

Skupia swoje wysiłki na edukacji, zapobieganiu konfliktom i lokalizowaniu kotów w siedliskach ludzi.

Muhtemelen insanların ona kötü davranmasına, ateş etmelerine şaşırdı, o yüzden hemen kaçmadı.

i pewnie zdziwiły go strzały i to, jak źle go potraktowali, więc nie uciekł od razu.

Google Haritalar aracılığıyla, dünyanın dört bir yanından insanların bizden haberdar olacağını umuyorum.

Mam nadzieję, że dzięki Mapom Google dowiedzą się o nas ludzie na całym świecie.

Bilim insanlarının hesaplarına göre memeliler, insanların etrafındayken geceleri yüzde 30 daha aktif oluyorlar.

Naukowcy szacują, że ssaki są o 30% bardziej aktywne w nocy, kiedy żyją w pobliżu ludzi.

O, muhtemelen insanların gerçekten protesto yapmak yerine sadece boy göstermek için gösterilere gittiklerini kastediyordu.

Prawdopodobnie miał na myśli, że ludzie chodzą na demonstracje tylko po to żeby się pokazać, a nie protestować.

Benim hakkımda bilmen gereken bir şey hayattaki en büyük korkumun insanların fakir olduğumu öğrenmesidir.

Trzeba ci wiedzieć, że moją największą obawą w życiu jest to, że ludzie zorientują się, że jestem ubogi.

Ancak... peki ya özgürlük? Peki ya insanların seçme hakkı? Neden hükümetin sizi istemediğiniz bir yerde

Ale ... co z wolnością? Co z twoją wolnością wyboru? Dlaczego rząd

Tanıştığınız insanların ellerine dikkat edin ve onların ne kadar farklı ve ilginç olduklarını gördüğünüze şaşıracaksınız.

Zwróć uwagę na dłonie ludzi, których spotykasz, a będziesz zaskoczony, jak bardzo różne, ale i interesujące one są.

Her gün sebze ve meyve yiyen insanların kalp krizi geçirme olasılıklarının daha düşük olduğunu duydum.

Słyszałem, że ludzie, którzy codziennie jedzą warzywa i owoce, są mniej zagrożeni atakiem serca.