Translation of "Hoşlanmıyorum" in English

0.016 sec.

Examples of using "Hoşlanmıyorum" in a sentence and their english translations:

Bundan hoşlanmıyorum.

I don't like this.

Arkadaşlarından hoşlanmıyorum.

I don't like your friends.

İtilmekten hoşlanmıyorum.

I don't like to be pushed.

Şaşırmaktan hoşlanmıyorum.

I don't like to be surprised.

Dokunulmaktan hoşlanmıyorum.

I don't like to be touched.

Ondan hoşlanmıyorum.

I don't like that one.

Jim'den hoşlanmıyorum.

Jim is in my black book.

Gazetecilerden hoşlanmıyorum!

I don't like journalists!

Yaralanmaktan hoşlanmıyorum.

I don't like getting hurt.

Olanlardan hoşlanmıyorum.

I don't like what's going on.

Hiçbirinizden hoşlanmıyorum.

I don't like any of you.

Beklemekten hoşlanmıyorum.

I dislike waiting.

Okumaktan hoşlanmıyorum.

I dislike studying.

Kayınvalidemden hoşlanmıyorum.

I don't like my mother-in-law.

Koşudan hoşlanmıyorum.

I don't like jogging.

- Onun şakalarından hoşlanmıyorum.
- Onun esprilerinden hoşlanmıyorum.

I don't like his jokes.

Yöneticilerin yozlaşmasından hoşlanmıyorum.

I don't like the corruption at the top.

Açıkçası, ondan hoşlanmıyorum.

Frankly speaking, I don't like her.

Resimlerin hiçbirinden hoşlanmıyorum.

- I like neither of the pictures.
- I don't like either of the pictures.

Onunla takılmaktan hoşlanmıyorum.

I don't enjoy hanging out with him.

Ben tenisten hoşlanmıyorum.

I don't enjoy tennis.

Doğrusu ondan hoşlanmıyorum.

As a matter of fact, I dislike him.

Kişiliksiz kadınlardan hoşlanmıyorum.

I don't like women without personalities.

İğrenç şakalardan hoşlanmıyorum.

I don't like dirty jokes.

Gerçekten ondan hoşlanmıyorum.

I don't really like her.

Aslında ondan hoşlanmıyorum.

I don't really like him.

Numaraları yazmaktan hoşlanmıyorum.

I don't like to write numbers.

Artık senden hoşlanmıyorum.

I no longer like you.

Bu hâlinden hoşlanmıyorum.

I don't like who you've become.

Onun söylediğinden hoşlanmıyorum.

I don't like what he said.

Ben bekletilmekten hoşlanmıyorum.

I don't like to be kept waiting.

Tom'a yaptığından hoşlanmıyorum.

I don't like what you did to Tom.

Onların hiçbirinden hoşlanmıyorum.

- I don't like any of them.
- I like none of them.

Onlardan hiç hoşlanmıyorum.

I don't like them at all.

Gördüğüm şeyden hoşlanmıyorum.

- I don't like what I see.
- I don't like what I'm seeing.

Ben kucaklanmaktan hoşlanmıyorum.

I don't like to be hugged.

Hatta ondan hoşlanmıyorum.

I don't even like him.

O düşünceden hoşlanmıyorum.

I do not like that thought.

Şapkaların hiçbirinden hoşlanmıyorum.

I don't like either hat.

Yağmurlu havadan hoşlanmıyorum.

I don't like rainy weather.

Bunu yapmaktan hoşlanmıyorum.

I hate doing this.

Soğuk havadan hoşlanmıyorum.

I don't like cold weather.

Özellikle Tom'dan hoşlanmıyorum.

I don't particularly like Tom.

Modern filmlerden hoşlanmıyorum.

I don't like modern films.

Bulaşıkları yıkamaktan hoşlanmıyorum.

- I don't like to wash dishes.
- I don't like washing dishes.

Ben sürprizlerden hoşlanmıyorum.

I don't like surprises.

Araba kullanmaktan hoşlanmıyorum.

- I don't like to drive.
- I don't like driving.

Sadece futboldan hoşlanmıyorum.

I just don't like football.

Sadece ondan hoşlanmıyorum.

I just don't like it.

Hâlâ senden hoşlanmıyorum.

I still don't like you.

Ben horozlardan hoşlanmıyorum.

I don't like roosters.

Tom'dan fazla hoşlanmıyorum.

I don't care much for Tom.

Boston'da yaşamaktan hoşlanmıyorum.

I don't like living in Boston.

Açıkçası bundan hoşlanmıyorum.

Frankly, I don't like it.

Bu havadan hoşlanmıyorum!

- I'm hating this weather!
- I am hating this weather!

Ben ütüden hoşlanmıyorum.

I detest ironing.

Artık ondan hoşlanmıyorum.

I don't like that anymore.

Ben bundan hoşlanmıyorum.

I'm not enjoying this.

Vergi ödemekten hoşlanmıyorum.

I don't like paying taxes.

İtilip kakılmaktan hoşlanmıyorum.

I don't like to be pushed around.

Senden hoşlanmıyorum. Üzgünüm.

I don't like you. I'm sorry.

Yüzmekten çok hoşlanmıyorum.

I don't like swimming very much.

Seyahat etmekten hoşlanmıyorum.

- I don't like travelling.
- I don't like traveling.

Öyle kadınlardan hoşlanmıyorum.

I don't like women like that.

Fransızca konuşmaktan hoşlanmıyorum.

I don't like to speak French.

Tom'un arkadaşlarından hoşlanmıyorum.

I don't like Tom's friends.

Beyzbol izlemekten hoşlanmıyorum.

I don't like to watch baseball.

Fransızca çalışmaktan hoşlanmıyorum.

I don't like studying French.

Aşk romanlarından hoşlanmıyorum.

I don't like romance novels.

Yeni plandan hoşlanmıyorum.

I don't like the new plan.

Pokerden hiç hoşlanmıyorum.

I don't like poker at all.

Bu tasarımdan hoşlanmıyorum.

I don't like this design.

Onu yapmaktan hoşlanmıyorum.

I dislike doing that.

Bu işten hoşlanmıyorum.

I dislike this job.

Ev ödevinden hoşlanmıyorum.

I dislike homework.

Çalıştığım insanlardan hoşlanmıyorum.

I don't like the people I work with.

Üvey annemden hoşlanmıyorum.

I don't like my stepmother.

Dumanlı barlardan hoşlanmıyorum.

I don't like smoky bars.

Burada olmaktan hoşlanmıyorum.

- I don't like being here.
- I don't enjoy being here.

Patlamış mısırdan hoşlanmıyorum.

I don't like popcorn.

Soğuk günlerden hoşlanmıyorum.

I don't like cold days.

Böyle sürprizlerden hoşlanmıyorum.

I don't like surprises like this.

- Yeni insanlarla karşılaşmaktan hoşlanmıyorum.
- Yeni insanlarla tanışmaktan hoşlanmıyorum.

I don't like meeting new people.

- Tom hakkında konuşmaktan hoşlanmıyorum.
- Tom'la ilgili konuşmaktan hoşlanmıyorum.

- I don't like to talk about Tom.
- I don't like talking about Tom.

- Çalışırken insanların rahatsız etmesinden hoşlanmıyorum.
- Çalışırken rahatsız edilmekten hoşlanmıyorum.

I don't like people bothering me when I'm working.

Senin renk zevkinden hoşlanmıyorum.

I don't like your taste in color.

Aptal yerine konulmaktan hoşlanmıyorum.

I don't like being made a fool of.

Diğer içecek çeşitlerinden hoşlanmıyorum.

I don't like other kinds of drinks.

Nasıl olsa, ondan hoşlanmıyorum.

Anyway, I don't like it.

İnsanları askıda bırakmaktan hoşlanmıyorum.

I don't like to leave people hanging.

Onun konuşma şeklinden hoşlanmıyorum.

I don't care for the way he talks.

Onun kaba tavrından hoşlanmıyorum.

I don't like his rude manner.

Her türlü spordan hoşlanmıyorum.

- I do not like any kind of sports.
- I don't like any kind of sports.

- Matematikten hoşlanmıyorum.
- Matematiği sevmiyorum.

I don't like math.