Translation of "Hoşlanmıyorum" in Japanese

0.014 sec.

Examples of using "Hoşlanmıyorum" in a sentence and their japanese translations:

Ondan hoşlanmıyorum.

私は彼女が好きではない。

Jim'den hoşlanmıyorum.

ジムは私のブラックリストに載っている。

Açıkçası, ondan hoşlanmıyorum.

正直いって私は彼女が嫌いだ。

Resimlerin hiçbirinden hoşlanmıyorum.

その絵のどちらも好きではない。

Onunla takılmaktan hoşlanmıyorum.

- 私は彼と付き合ってもおもしろくない。
- あいつと遊びに出かけても楽しくないんだ。

Ben tenisten hoşlanmıyorum.

私はあまりテニスがすきではありません。

Doğrusu ondan hoşlanmıyorum.

実を言うと、彼が嫌いなんだ。

Gerçekten ondan hoşlanmıyorum.

彼女のことあまり好きじゃないの。

Aslında ondan hoşlanmıyorum.

彼のことそんなに好きじゃないの。

Onun söylediğinden hoşlanmıyorum.

- 私は彼の言ったことが気にくわない。
- 私は彼が言った事が気に食わない。

Şapkaların hiçbirinden hoşlanmıyorum.

私はどちらの帽子も好きじゃない。

Yağmurlu havadan hoşlanmıyorum.

雨天がいやだ。

Senin renk zevkinden hoşlanmıyorum.

- 君の色に対する好みは感心しない。
- あなたの色の好みは好きじゃないな。

Aptal yerine konulmaktan hoşlanmıyorum.

- 人をばかにしないでもらいたい。
- 他人に馬鹿にされるのは好きじゃない。

Diğer içecek çeşitlerinden hoşlanmıyorum.

ほかの種類の飲み物はいやだ。

Nasıl olsa, ondan hoşlanmıyorum.

ともかく気にくわない。

İnsanları askıda bırakmaktan hoşlanmıyorum.

私は返事をせずに放っておくのは好きではありません。

Onun konuşma şeklinden hoşlanmıyorum.

彼の話し方が気にいらないのです。

Onun kaba tavrından hoşlanmıyorum.

私は彼の無礼な態度が嫌いだ。

- Matematikten hoşlanmıyorum.
- Matematiği sevmiyorum.

私は数学が嫌いです。

Ben peynirden çok hoşlanmıyorum.

- 私はあまりチーズが好きではない。
- チーズはあまり好きじゃないんだ。

Ben de ondan hoşlanmıyorum.

- 私も好きではありません。
- 私もそれは気に入りません。

Açıkçası, o adamdan hoşlanmıyorum.

正直に言って、あの人のこと、好きじゃないのだ。

Tom hakkında konuşmaktan hoşlanmıyorum.

トムのことは話したくない。

Gerçekten oradaki mağazalardan hoşlanmıyorum.

あそこの店はあまり好きじゃない。

İşi eğlenceyle karıştırmaktan hoşlanmıyorum.

- 仕事と遊びを一緒にするのは、好きではない。
- 仕事と娯楽を混合するのは好きじゃない。

- Seni sevmiyorum.
- Senden hoşlanmıyorum.

- 君のこと好きじゃないんだ。
- あなたのこと好きじゃないの。

Babamın toplantıya katılmasından hoşlanmıyorum.

私は父がその会合に出ることを好まない。

Ayrıca su altında olmaktan hoşlanmıyorum.

あと私 水に潜るのは 嫌いなんです

Yiyeceğin boşa gittiğini görmekten hoşlanmıyorum.

食べ物が無駄になるのを見るのはいやだ。

Zalim olduğundan dolayı ondan hoşlanmıyorum.

私が彼が嫌いなのは彼が残酷だからだ。

Bir çocuk gibi davranılmaktan hoşlanmıyorum.

子ども扱いされるのは嫌いだ。

Tek başına dışarı gitmenden hoşlanmıyorum.

私はあなたが1人で出かけるのを好まない。

- Ben bilimi sevmiyorum.
- Bilimden hoşlanmıyorum.

- 科学は好きではありません。
- 理科はね、好きじゃないんだ。

Bisiklete binmekten çok fazla hoşlanmıyorum.

自転車に乗るのあまり好きじゃないの。

Hâlâ şehirde araba kullanmaktan hoşlanmıyorum.

今でも街中を運転するのは好きじゃないんだよね。

Mary'nin orada tek başına yaşamasından hoşlanmıyorum.

メアリーに一人でそこで生活してもらいたくないのだ。

Sana doğruyu söylemem gerekirse, ondan hoşlanmıyorum.

実をいうとわたしは彼が好きでない。

Ona saygı duymayı bırak, ondan hoşlanmıyorum.

私は彼を尊敬するどころか、嫌いです。

- Onun bu kadar sık olarak evime gelmesinden hoşlanmıyorum.
- Onun evime bu kadar sık gelmesinden hoşlanmıyorum.

- 私は彼が私の家にしばしば来るのを好まない。
- 彼がしょっちゅう私の家に来るのは嫌だ。
- 彼がこうも頻繁に家に来るのは嬉しくない。

Doğruyu söylemek gerekirse, ben ondan çok hoşlanmıyorum.

実を言うと私は彼女のことがあまり好きではない。

Şey, samimi olmak gerekirse, bundan hiç hoşlanmıyorum.

そうですね、正直に言うと全然気に入りません。

- Onların hiçbirinden hoşlanmıyorum.
- Ben onların hiçbirini sevmiyorum.

- みんな嫌い。
- どれも気に入らないな。

- Ben bu şarkıyı beğenmiyorum.
- Bu şarkıdan hoşlanmıyorum.

この歌は好きじゃないな。

O şirin olabilir ama ben ondan hoşlanmıyorum.

彼女は確かにかわいいが、しかし私は好きではない。

Tom benden ödünç para istediğinde bundan hoşlanmıyorum.

トムに金を貸されるのは嫌だ。

- Gerçekten oradaki mağazalardan hoşlanmıyorum.
- Oradaki mağazaları gerçekten sevmiyorum.

あそこの店はあまり好きじゃない。

O gerçekten hoş bir arkadaş fakat ondan hoşlanmıyorum.

彼は本当にいい奴なんだが、私は彼が好きではない。

Sayfa sayısı 500'den fazla olan kitaplardan hoşlanmıyorum.

500ページ以上の本は好きではない。

- Bu tür evi sevmiyorum.
- Bu tip evden hoşlanmıyorum.

- 私はこの型の家は好きではない。
- こういうタイプの家は好みじゃないんだ。

O ünlü bir adam, elbette ben ondan hoşlanmıyorum.

彼は確かに有名人だが、嫌いな男だ。

Ben fakir bir denizciyim, bu yüzden tekneyle gezmekten hoşlanmıyorum.

私は船に弱いので、船旅は好きではない。

Böyle soğuk bir günde ceket olmadan dışarı çıkmaktan hoşlanmıyorum.

こんな寒い日にコートなしでは出かけたくない。

Bir evin düzensiz olmasına katlanabilirim ama kirli olmasından hoşlanmıyorum.

僕は散らかっている家は我慢できるが、不潔な家は嫌いだ。

Söylediğinin doğru olduğunu kabul ediyorum ama onu söyleme tarzından hoşlanmıyorum.

君の言うことは認めるけれども、言い方が気に入らない。

Barbekü yaparsak benim için sorun değil fakat gözlerime duman kaçtığında ondan hoşlanmıyorum.

バーベキューするのはいいんだけどさ、煙が目にしみるのが嫌なんだ。

- Nasıl yüzeceğimi biliyorum ama nehirde yüzmeyi sevmiyorum.
- Ben nasıl yüzüleceğini biliyorum ama nehirde yüzmekten hoşlanmıyorum.

泳ぎかたは知っているが、その川では泳ぎたくないんだ。

- Chris'i sevmiyorum çünkü o çok kaba ve duyarsız.
- Çok kaba ve duyarsız olduğu için Chris'ten hoşlanmıyorum.

クリスはとても失礼で無神経だから私は彼が嫌いなの。

A: "Belki ondan hoşlanıyorsun?" B: "Hiçbir şekilde! Ondan ya da onun gibi bir şeyden hoşlanmıyorum. Ne diyorsun?"

A:「もしかして、彼のことが好き?」 B:「いや。好きでも何でもないよ。何言ってるの?」