Translation of "Karşı" in Korean

0.015 sec.

Examples of using "Karşı" in a sentence and their korean translations:

Dış dünyaya karşı

겉에서 보기에는

Bunlara karşı dikkatli olmalısınız.

조심해야 합니다

Bir yatırımcının, girişimciye karşı

투자자가 사업가를 부적당하게

Ve zorluklara karşı gelmiş.

역경을 이겨내자는 의미입니다.

Interneti iyileştirmeye karşı çıktı.

사용자들은 조항과 약관에 동의해야 하기 때문입니다.

Insanoğlunun çıkarlarına karşı faaliyette.

혼란이 세상을 어지럽힙니다.

Soygunculuğa karşı koruma altında

도난당할 염려도 없습니다.

Ama yolun karşı tarafında.

‎하지만 찻길을 건너가야 하죠

Sizler karşı tarafa geçerken

반대편 장소로 걷고 있다면

Özellikle vahşi hayvanlara karşı.

‎특히 야생 동물에게요

İnsanlara karşı kibar ve sıcakkanlıydı,

루이스는 사람들에게 친절히 대해서

Ama belirsizlik ile karşı karşıyaydım

불확실성에 부딪혔고

Onlara karşı olabildiğimizce insancıl olacağız

최대한 인도적인 방법으로 사육하겠다는 거죠.

Ama kendinize karşı dürüst olmalısınız.

스스로에게 솔직하게 답하셔야해요.

Birlikte iklim değişikliğine karşı savaşmalı,

함께 기후변화와 싸워야 합니다.

Yani, yerçekimi kuvvetine karşı koyuyorlar.

그들은 중력을 거역하고 있습니다.

Dile karşı bir içgüdümüz var,

우리는 언어에 대한 본능도 있어서

Aslında insanoğlunun karşı karşıya kaldığı

사실은 그 자체로 큰 의미가 있으니까요.

Belli gruplara karşı duyduğumuz nefret

그들 자체로 또는 그들이 믿는 것 때문에 생기는데요.

...midesini doldurma fırsatına karşı koyamıyor.

‎지금 같은 재충전의 기회를 ‎놓칠 수는 없습니다

Izleyicilerin size karşı olan düşmanlığıyla orantılı.

당신을 향한 관객의 적대감과 비례함을요.

Karşı çıkmak için hasta savunucularıyla çalıştı.

약 값이 엄청나게 비쌌기 때문입니다.

Ama kahraman bu kargaşaya karşı koyacak,

하지만 영웅이 등장해 혼란에 맞서

Plastiği desteklememe karbona karşı olmakla aynı

플라스틱 중립은 탄소 중립과 같은 맥락에 있죠.

Düğme mercan kaçamaz... ...ama karşı koyabilir.

‎도넛산호는 도망칠 수 없습니다 ‎하지만 반격할 수 있습니다

Hemfikir olmadığım görüşlere karşı bağışıklık kazandırdığıydı,

그래서 공감하지 않는 의견에 면역력이 생긴 저는

Hayata karşı inanılmaz bir iştahım vardı,

사는 동안 저는 식욕이 왕성했어요.

Kadınlara karşı ayrımcılık yapan kuralları kaldırdı.

아타튀르크는 기본적으로 여성 차별을 불법으로 규정했습니다

Çevremdekilere karşı geçimsiz bir hâle geliyorum.

주변 사람들에게 저는 문제가 되죠.

Alabora olma ihtimaline karşı hazırlıklı olmak için

전복될 것에 대비하여

Ve kendilerini karşı görüşün rakibi olarak tanımlarlar.

상대방과 논쟁을 벌이는 과정에서 자신의 정체성을 규정하기 때문입니다.

İklim değişikliğine karşı küresel savaşa önderlik etmeleri.

기후 변화에 대한 세계적 싸움을 이끌어야 합니다.

Ama milletime karşı sorunluluklarım her zaman öncelikliydi.

하지만 시민에 대한 저의 의무감은 언제나 우월했습니다.

Karşı karşıya gelirlerse toy yavrusu hayatından olabilir.

‎마주쳤다간 주의 산만한 새끼가 ‎위험할 수도 있다는 걸요

En ufak ışığa karşı bile hassas gözleri...

‎희미한 빛에 민감한 눈 덕분에

Buna karşı Ruslar, Mir Uzay İstasyonu'nu geliştirmişlerdi.

러시아는 미르 우주정거장을 전시했습니다.

Ama ciddi bir meydan okumayla karşı karşıya.

허나 그들은 큰 낙관에 봉착했다.

Ama ona karşı yapabileceğimiz bir şey var.

우리도 대응책이 있습니다.

Ama ona karşı olan hislerim üstün geldi.

‎저는 문어가 너무 안타까워서 ‎가만히 있을 수 없었습니다

Özellikle de ters gidebilecek şeylere karşı ilgim var:

특히, 저는 잘못 될 수 있는 것들에 관심이 많아요.

Tarım endüstrisinin bugün karşı karşıya kaldığı bir sorun.

오늘날 농업의 도전과제들입니다.

Ailecek, babamın buluşlarına karşı özel bir sevgimiz var.

우리 가족들은 아버지의 발명품에 특별한 애정을 가지고 있습니다.

Özellikle de patentlerine karşı büyük bir saygımız var.

특히 아버지께서 갖고 계신 특허권들은 정말 존경스럽습니다.

Doğal olarak da reddetmeye karşı yüksek tolerans sahibidirler.

그래서 당연히 거절에 대한 면역력이 높습니다.

Çoğu insanın boğulmasının sebebi nefes refleksine karşı koyamamaktır.

많은 사람이 호흡 반사 때문에 익사합니다

Ama hava şartlarına karşı tam olarak korunaklı değil.

외부와 완전히 차단되진 않았습니다

Ama hava koşullarına karşı tam olarak korunaklı değil.

외부와 완전히 차단되진 않았습니다

Buza karşı yollara müdahale ederler ya? Kum kullanırlar.

길이 얼면 미끄럼을 방지하려고 모래를 뿌리잖아요

Benim düşüncem ise CEO’lar tüketicilere karşı sorumlu olmalı.

그런데 제 생각에 CEO는 소비자에게 보고하는 게 맞아요.

Sert ve dramatik bir değişimle karşı karşıyayız biliyoruz.

급격하고 엄청난 환경 변화에 직면하고 있다는 걸 압니다.

İklim değişikliğine karşı ayakta durabilmek için birlikte çalışmalıyız.

기후변화에 맞서려면 힘을 합쳐야 합니다.

Ve aynı kararla yarın da karşı karşıya kalacaksınız.

내일도 같은 결정을 해야하는 상황을 정확하게 마주치게 될 것입니다.

Bugün dünyanın karşı karşıya olduğu çözülmeyen sorunlar devasa,

오늘날 우리는 엄청나게 많은 난제와 직면하고 있습니다.

...sindirme enzimleriyle düşmanını eritiyor. Başarılı bir karşı saldırı.

‎소화 효소로 적을 녹이는 거죠 ‎반격이 성공합니다

Project '87, Davidson'a karşı sadece bir meydan okumaydı:

"프로젝트 '87"은 실제로 데이비드슨에 준 과제입니다.

Görevimiz bu acımasız iklime karşı sabaha kadar hayatta kalmak

우리 임무는 내일까지 혹독한 기후에서 생존하는 것인데

Görevimiz bu acımasız iklime karşı sabaha kadar hayatta kalmak,

우리 임무는 내일까지 혹독한 기후에서 생존하는 것인데

O yüzden doğa uykuya karşı bir güvenlik önlemi oluşturmadı

대자연은 수면 부족에 대한 안전망을 만든 적이 없고,

Ama sonunda El Cap'e karşı kendimi denemeyi kabul ettim.

그러나 결국 엘 카피탄을 향해 제 자신을 시험해보고 싶다고 생각하게 되었습니다.

Rusya avrupalı güçlerin İhtilal Fransasına karşı oluşturduğu koalisyona katılmıştır.

러시아는 프랑스 혁명 정부와 싸우는 유럽 강대국 대열에 합류했다.

Değiştiğimi fark ettim. Bana, başkalarına karşı hassas olmayı öğretiyordu.

‎그런 제가 달라진 거죠 ‎문어 덕분에 다른 존재에게 ‎관심을 기울이게 됐어요

Karşı karşıya olduğumuz en büyük risklerden biri olduğu konusunda uyardı.

문명사회로서 겪어야 할 가장 큰 위험이라고 했습니다.

Kara ve buza karşı çekiyor ve bu da beni tutacaktır.

이 눈과 얼음 전체가 힘을 받아 제 무게를 버텨줄 겁니다

Doğanın en ölümcül hayvanları ve sürüngenleriyle de karşı karşıya kalacağız.

자연에서 가장 위험한 동물과 파충류들도 상대해야 합니다

DB: Tahmin edeceğin üzere buna karşı büyük bir şüphe var

데이비드: 글쎄 예상하시겠지만 약간의 회의적으로 반응하더군요

Ona umutsuz bir çatışma öfkeli ... atlar atlara, erkeklere karşı erkeklere,

그에게 절박한 갈등이 일어났습니다. 말과 사람을 상대로

O Rusya'yı Avusturya ve Fransa'nın yanında Prusya'ya karşı savaşa sürükledi.

프로이센의 프리드리히 대왕에 맞서 7년 전쟁에 뛰어들었다.

Ve sık sık el yıkama, buna karşı en iyi savunmadır.

이를 방지하기 위해서는 손 씻기가 최선의 방안입니다.

Bu yüzden, bu hayvana karşı duyulan korku toplum ve kültürler aracılığıyla

그게 사회와 문화적으로 끊임없이 계속되면서

Kimse doktora karşı çıkmaya ne cesaret etmiş ne de bunu düşünmüş.

아무도 그 의사와 대립하지 않았습니다. 그럴 생각조차 안했어요.

Bu yüzden, bir hümanist olarak, hayata karşı temkinli bir yaklaşıma inanıyorum.

인본주의자로서 저는, 적극적인 삶의 태도를 믿습니다.

Mavi ve yeşil renkleri çok iyi görebilen omurgasızlar için karşı konulmazdırlar.

‎청색과 녹색을 가장 잘 보는 ‎무척추동물들에게는 ‎거부할 수 없는 유혹이죠

Tüm bu şartlar, başkan Nicolas Maduro'ya karşı aylar süren protestoları tetikledi.

이 상황으로 인해 수 개월간 니콜라스 마두로 대통령 반대 시위가 일어났죠

Bu yüzden belki de kendimize karşı daha nazik olmaya başlamanın zamanı gelmiştir,

그래서 이제는 스스로에게 친절해져야 할 때입니다.

Çöldeki en önemli şeylerden biri, su bulabileceğiniz şeylere karşı gözünüzü açık tutmaktır.

사막에서 가장 중요한 건 수분 섭취에 도움 되는 걸 항상 찾아보는 겁니다

Nikolas, Avusturya egemenliğine karşı çıkan bir Macar isyanını bastırmak için asker gönderdi

니콜라이는 오스트리아의 통치에 저항한 헝가리의 봉기를 진압하는데 군사 지원을 했다.

Daha fazla aşılanmış insan, o kadar fazla virüse karşı hassas olanları koruyabilir.

면역력이 있는 사람일수록 바이러스에 취약한 사람들을 더 보호할 수 있습니다.

“Kanlı ayaklanmalar patlak verdi ve Uygur Müslümanları baskın Han Çinlilere karşı ayaklandı."

유혈 폭동이 일어나 위구르족 이슬람교도들이 지배층인 한족에 대항했습니다

Iş hakkın aynı ön yargılara sahipler ve onlara karşı aynı ön yargılar var.

동일한 편견을 갖고 있다고 봅니다.

Bazı insanlar da dahil olmak üzere, bir kısım ABD'lilerin emperyalizme şiddetle karşı olmasıydı.

왜냐하면 미국의사당에 있는 많은 의원을 포함한 일부 미국인들은 강한 반제국주의자 성향이었기 때문이죠

Onun olduğunu keşfetmek kötü bir sürpriz oldu Bohemya Ordusu'nun tüm gücüyle karşı karşıya kaldı:

하지만 그가 보헤미아 군대의 전력과 마주했다는 걸 알았을 때, 그는 경악했다.

Ailen ve çocuğun için endişeleniyorsun. Daha öncesinde hayvanlara karşı aşırı duygusal davranan biri değildim.

‎가족과 자식이 걱정됐어요 ‎그 전에는 동물에게 지나치게 ‎감정 이입 하는 법이 없었는데