Translation of "Küçük" in Korean

0.044 sec.

Examples of using "Küçük" in a sentence and their korean translations:

Bakın, küçük yumurtalar.

조그만 알입니다

Küçük bir mağara.

동굴입니다

Küçük kutumu çıkartacağım.

작은 통을 꺼내서

Küçük bir stüdyoyduk.

저희는 소규모 스튜디오였죠.

Küçük bir hikâye:

짧은 이야기가 하나가 있어요.

Küçük çocuklarım yok.

저는 어린 자식이 없거든요.

Küçük bir cihaz bu, küçük bir gezgin robot,

이건 작은 장치입니다 작은 로봇 탐사선이죠.

Hayatım küçük parçalar hâlinde.

제 세상은 산산조각났습니다.

Aramalarımızdan küçük bir örnek.

자, 저희가 받는 전화는 보통 이런 식이에요.

Küçük mağara temizlenmiş oldu

이 작은 굴은 이제 정리됐고

Bu en küçük jenerasyondur,

가장 그 수가 적고

Küçük bir ada grubu.

추운 베링 해 속 깊숙이 위치한 섬들입니다.

Bu küçük kız korktu.

그 어린 소녀는 두려웠을 뿐이죠.

Küçük bir entegre devre,

작은 집적회로와

Küçük aileler birbirlerine yaklaşır.

‎작은 가족들이 함께 모여듭니다

Küçük bir taş alıyorlar.

작은 조약돌을 주워서

Bakın, küçük bir akrep.

이런, 작은 전갈입니다

Küçük bir kepçesi olan

작은 삽이 달려 있어서

Küçük bir deney yaparız.

먼저 작은 실험을 하나 실시해야 합니다.

Bayağı küçük, bayağı garip,

매우 작고, 매우 난해하고

Küçük davranışlar ve durumlardı.

제가 일을 잘할 수 있는 능력을 조금씩 앗아갔어요.

Burunlarını küçük çatlaklara sokabiliyorlar.

‎작은 틈으로 ‎코를 밀어 넣을 수도 있어요

En küçük hayvanları bile.

‎아주 작은 동물에게도요

Küçük bir adım olmasına rağmen

비록 아주 작은 한 걸음이었지만

NB: Evet, şuradaki küçük cihaz,

NB: 그러니까 이 작은 장치,

Küçük, olağandışı bir kaya vardı.

작고 기이한 암석이 있었습니다.

Kesilmiş uzuvları olan küçük çocukların

팔다리가 절단된 어린 아이들의 모습은

Küçük bir düğün olacağını düşündüm.

소규모 결혼식을 한다고 생각했죠.

Küçük bir mağara. Evet, baksanıza.

동굴입니다 이것 좀 보세요

Küçük fıstık parçalarını görüyor musunuz?

여기 견과류 조각 보이세요?

Bakın, küçük bir köknar ağacı.

저기 작은 전나무가 있네요

Bakın, şu küçük tüyleri görüyorsunuz.

저 작은 털들 보이시죠?

Küçük bir peynir dükkânım vardı

저는 작은 치즈 가게를 가지고 있었는데

Okyanusta küçük br kübe odaklanalım.

바닷속에 있는 정육면체를 확대해 보겠습니다.

Ve bu küçük el dokunuşuyla

그 작은 손의 터치로,

Küçük ya da büyük olsun,

키가 크든지 작든지,

Ponton köprüler küçük şehirlerde kullanılıyor,

부교는 작은 도시에서 사용되며

O devasa MR makinesinden küçük,

거대한 MRI기계보다는 작지만,

Ve bu küçük adamla tanıştım.

이 작은 로봇을 만났습니다.

Küçük adımlarla yavaş yavaş ilerliyordun.

천천히 한 걸음 한 걸음 옮기던 당신을요.

Alaska'nın iç kesimlerindeki kurtlardan küçük.

‎알래스카의 내륙늑대보다 작고

Bana çok küçük yaşta öğretilmişti

아주 어릴 때 배웠고

Küçük suçluların normal sıralara girdiği...

아시잖아요 잡범들이 득시글하는

Ve o küçük alana odaklandım.

‎그 주변을 집중적으로 뒤졌어요

Bunlar 5 milimetreden küçük objelerdi ve büyük objelerin parçalanmış küçük kısımlarından tutun...

미세 플라스틱은 5mm보다 작으며 작은 조각에서부터

"Ya yaşam, küçük, sıcak göletin birinde,

"만약 생명체가 시작된 곳이 모든 종류의 화학 물질을

Şüphesiz bu ve benzer çalışmalar küçük

물론 이 연구나 비슷한 연구들은 작고

Küçük bir deney yapacağız, tamam mı?

실험을 좀 할 겁니다. 괜찮죠?

Bu kadınlardan bazıları küçük şirketler açtı,

저희가 지원한 이들 중 일부는 소규모 창업을 시작해

Bu küçük matarayla inmemi mi istiyorsunuz?

이 작은 보온병을 믿고 로프를 타고 내려가라고요?

Bu küçük zımbırtıya "kıvrık uç" denir.

이 작은 장치는 '팁업'이라고 합니다

Yolda küçük bir atıştırmalık bile yedim.

올라오는 길에 간식거리도 있었고요

Küçük bir akrep. Tamam, bunu hazırlayalım.

작은 전갈입니다 자, 통 준비하고요

New York’un kuzeyindeki küçük bir kasaba

만약 이런 일들이

Bu küçük ama önemli gözleme dayanarak

작지만 결정적인 관찰로

Bu yüzden küçük bir fabrika kurdu

그래서 그는 작은 공장을 세워

Herkesin sandığından daha küçük fotosentetik hücreler.

바로 아무도 생각지 못할 만큼 미세한 엽록세포들이었습니다.

Herkese yardımsever olana "küçük yardımcı" gibi.

"Junior Helper(어린 조력자)"는 다른 사람을 잘 도와주는 아이들에게

Bu küçük adamın: "Manhattan'daki bu yere

이 녀석에겐 이런 말이 적힌 깃발이 달려있어요.

Küçük bedeni neredeyse hiç ısı üretmiyor.

‎개구리의 작은 몸뚱이는 ‎열을 거의 만들어내지 못하죠

Burada küçük bir dikey bölüm var.

수직 단면이 있네요

Ancak önemli olan bu küçük şeyler.

그러나 사소한 것이 큰 변화를 만들죠.

Virüs ve bakteriler gerçekten çok küçük,

이제 바이러스와 박테리아는 실제로 아주 아주 아주 작은데

Bunun gibi yüzlerce küçük iteklemeler var.

그 밖에도 이와 유사한 똑똑한 넛지들이 수 백개나 있습니다.

Sonsuza dek küçük kalacağımızı kim söyleyebilir?

그리고 우리가 평생 소규모일 거라고 누가 장담합니까?

Bir de küçük bir çocuğumuz vardı.

‎곁에는 어린 자식도 있었죠

...toplam plastik miktarının küçük bir parçası.

미세 플라스틱의 총량에 비하면 엄청나게 작은 수준이죠

Küçük plastik parçalarıyla kirlendiğini fark ettiler.

작은 플라스틱 조각들로 오염되고 있다는 사실을 발견했죠

Tavsiyeleri, küçük bir, üç harfli sözcüktü.

그분들의 조언은 딱 세 글자였습니다.

Ve bu küçük bir soruna yol açıyor.

그리고 그것이 문제를 일으키고 있는 것이죠.

Çok küçük faktörlerin seçimlerimizi bu kadar etkileyebilmesi

우리의 선택에 영향을 미치는 미묘한 요소들과

Bu onlara küçük bir servete mal olur.

돈이 만만치 않겠죠.

Yaprakların kenarındaki şu küçük şeyleri görüyor musunuz?

풀 가장자리를 따라서 난 작은 톱니가 보이시나요?

Evet, bakın. Mükemmel ve küçük bir oyuk.

보세요, 작고 완벽한 자연 벽감이네요

Bakın, örümcek ağları bu küçük oyuntuları doldurmuş.

보세요, 거미줄들이 이 틈을 다 덮고 있습니다

Bir anne ve bir küçük çocuğu koyup

한 엄마와 아기와 함께 있도록 했어요.

Ama bana küçük bir parça güvence verdiler.

하지만 그들이 작은 위안을 주셨고

Aile bireylerim üç küçük cerrahi müdahale geçirdiler.

제 가족 중 몇명이 각 각 30분씩

Bu da ''küçük çiftlik sahibi'' anlamına geliyor.

왜 "소작농"이라 하는지 아실거에요.

Ama belki Portekiz'in küçük bir adası olabilir.

포루투갈 근처 작은 섬에 불과했다는 것이죠.

Insan beynindeki en küçük nöronun yarıçapı kadar.

이는 사람 두뇌의 가장 작은 뉴런의 직경과 같습니다.

Ancak Gansu bölgesindeki küçük tarım köyüne vardığında,

간쑤성의 이 작은 농촌마을 학교에 도착하면

Yere monte edilmiş küçük, kare bir masa,

그곳에는 바닥에 볼트로 고정된 작고 네모난 책상과,

10 yaşındaki küçük aklımdan çok şey geçiyordu.

10살 짜리 아이에게 많은 일들이 일어났습니다.

Bu kadar küçük puma yavruları nadiren görülür.

‎이렇게 어린 새끼 퓨마를 ‎보는 건 드문 일입니다

Büyük araçları ve küçük hükümetleri tercih ederim.

힘이 약한 정부 하에서 크고 멋진 차를 타길 원할 겁니다.

çünkü küçük tabaklarda olunca daha dolu görünüyor

왜냐하면 접시가 작으면 금방 가득차 보이는 반면에

Şimdi hep birlikte küçük bir deney yapalım.

그래서, 작은 실험을 하나 해볼까 합니다.

En küçük atomaltı parçacığı kadar ufak olabilir

암흑물질은 아원자 입자들과 같이 작을 수도 있고

Bir insanı küçük düşürüp onunla alay etmekten,

무례함에는 여러 행위가 있는데

Sabahları kalkmak için sabırsızlanıyorsun. Her küçük işareti,

‎얼른 아침이 왔으면 했죠 ‎할 일이 정말 많았으니까요

Küçük plastik ipliklerinin dokunmuş hali olduğunu görebiliriz.

작은 플라스틱 가닥으로 만든 합성섬유 원단이라는 것을 알 수 있죠

Küçük ve sıfır riskli kararların üstesinden geldiğiniz için

위험부담이 낮거나 없는 결정을 마쳤으니

Daha küçük bir akıntıda bana yüzme alıştırması yaptırdılar.

작은 급류에서 수영하는 걸 연습했는데

Bütün bu küçük oklar, onların simülasyon yapma şekli,

표에 있는 작은 화살들을 보시면 시뮬레이션을 하는 것인데요,