Translation of "Yapmasını" in Japanese

0.006 sec.

Examples of using "Yapmasını" in a sentence and their japanese translations:

Bunu yapmasını biliyor musun?

やり方知ってる?

- Ona yapmasını söylediğim şeyi yaptı.
- O, ona yapmasını söylediğim şeyi yaptı.

彼は私に言われたとおりにやった。

Ona onu yapmasını rica ettim.

彼にそうしてくれと頼んだ。

Ona çay yapmasını rica ettim.

私は彼にお茶を入れるよう頼んだ。

Tom Mary'nin ne yapmasını bekliyordu?

トムさんがメアリーさんは何をするかと期待していましたか?

Zor işi onun yapmasını istiyorum.

- 私は彼女に難しい仕事をやってもらいたい。
- 私は彼女にそのむずかしい仕事をやってもらいたい。

Hastalık onun işini yapmasını engelledi.

- 病気のため彼は仕事が出来なかった。
- 彼は病気のために働けなかった。

Annesi kızına onu kendinin yapmasını söyledi.

そんな事は自分でしなさいとお母さんが娘に言いました。

Onların peş peşe basket yapmasını izledik.

僕達は彼らが次々と得点するのを見た。

Onun yapmasını istediğin her şeyi yapar.

彼は君がしてくれということはなんでもする。

Ona o işi derhal yapmasını söyledim.

私は彼女に、すぐ仕事をしなさい、といった。

O ona egzersiz yapmasını tavsiye etti.

彼女は彼に運動するようにアドバイスした。

Doktor ona bir tatil yapmasını tavsiye etti.

医師は彼女に休暇をとるように忠告した。

Benim yaptığım aynı hatayı Tom'un yapmasını istemiyorum.

トムには私と同じ失敗をして欲しくないんだ。

Ona yapmasını söylediğim şeyi tam olarak yaptı.

彼はちゃんと私が言いつけておいたとおりにやった。

Şimdi onun yapmasını istediğim şey çiti boyamaktır.

今、私が彼にやってもらいたいことは、塀のペンキ塗りです。

Burs onun yurt dışında eğitim yapmasını sağladı.

この奨学金のおかげで彼は留学できた。

Ona mektuptan dört kopya yapmasını rica ettim.

私はその手紙の写しを4部作るように彼女に頼んだ。

Doktor ona daha fazla egzersiz yapmasını tavsiye etti.

医者は彼にもっと運動するように言った。

Onlar Kate'e çocuklarına bebek bakıcılığı yapmasını rica ettiler.

彼らはケイトに子供の子守りを頼んだ。

Şirketin onlara daha fazla ödeme yapmasını talep ettiler.

彼らは、会社がもっと払うことを要求した。

Tom Mary'nin yapmasını istediği şeyi tam olarak anladı.

トムはメアリーが自分にやって欲しいことをちゃんと理解した。

Tom onun yapmasını istediğim iki şeyden hiçbirini yapmadı.

トムは、するように頼まれていた2つの事を一切しなかった。

Tom, Mary'nin onun yapmasını istediğini anlamamış gibi davrandı.

トムは、メアリーが彼にして欲しいことが何なのか、分からないふりをした。

- Bana salata yapmasını öğret.
- Bana salata hazırlamayı öğret.

サラダの作り方を教えて。

Doğrudan pazarlama insanların evden alışveriş yapmasını sağlayan bir yoldur.

ダイレクト・マーケティングは人々が家に居ながらにして買い物が出来る方法である。

Polis kızın kayıp köpeğinin bir çırpıştırma resmini yapmasını istedi.

警察官はその少女に、いなくなった犬の大まかな絵を描くように求めた。

Öyle yapmasını istediği için Tom Mary'yi 6:30'da uyandırdı.

トムは頼まれていた通りメアリーを6時半に起こした。

Ne kadar çabalarsam çabalayayım önemi yok, Ken ona yapmasını söylediğim şeyi yapmadı.

ケンはどうしても私のいうことを聞こうとしなかった。