Translation of "Verme" in Japanese

0.013 sec.

Examples of using "Verme" in a sentence and their japanese translations:

Tutamayacağın sözler verme.

- 守れない約束をしてはいけない。
- 守れない約束をするな。

Bunu bana verme!

いいかげんな話はやめろ。

Tutamayacağın sözleri verme.

守れない約束をするな。

Gitmeme izin verme.

決して放さないで。

Spoiler verme lütfen!

ネタばれは禁止です。

Nefes verme sırasında büzülen;

息を吸うと 袋のすべての部分が膨らみ

Bana boşuna ümit verme.

- 俺の前でもったいつけるなよ。
- 私に見せつけないでよ。

Ona dokunmasına izin verme.

彼にそれを触らせるな。

Annene küstahça cevap verme.

お母さんに口答えしてはいけませんよ。

Bana o şekilde karşılık verme.

そんな風に口答えするな。

Bunun tekrar olmasına izin verme.

そんなことが2度とないようにな。

Nihai bir karar verme sürecindeydi.

- 彼は最後の決心をする過程に合った。
- 彼は最後の決心をするところだった。

Duygularının ortaya çıkmasına izin verme.

- 喜怒哀楽を見せるな。
- 感情を表に出さないようにしなさい。

Kimsenin senden yararlanmasına izin verme.

人に足下を見られるな。

Tom'un kimseyle konuşmasına izin verme.

トムには誰とも話をさせるな。

Çocukların caddede oynamalarına izin verme.

子供たちを道で遊ばせないでください。

Ders verme nedeniyle çok yorgunum.

私は教えた後ひどく疲れています。

Lütfen müdahale etmeme izin verme.

頼むから口出しさせないでくれないか。

E-posta adresini Tom'a verme.

トムに自分のメアド教えちゃダメだよ。

Bana daha fazla sıkıntı verme.

これ以上めんどうかけないでほしい。

Ona gereğinden fazla para verme.

彼に必要以上の金を与えてはいけない。

Bilgisayarlı bir karar verme görevi sundum.

リスクを冒す行動を 測定するためです

Bu saçmalığa bir son verme zamanın.

もう君もこんなばかげたことはやめる時だよ。

Onu kendi başına yapmasına izin verme.

彼に一人でそれをさせてはいけません。

Amerikalı kadınların oy verme hakkı yoktu.

アメリカの女性には選挙権がなかった。

Polisin zarar verme niyetinde olduğunu söylemiyorum.

警察がわざと被害を加えようとしていると言っているのではありません。

Tom'un anlamadan hüküm verme eğilimi var.

トムは早合点する癖がある。

Bu fırsatın kayıp gitmesine izin verme!

この機会を逃すんじゃない。

Tom'un ne yaptığını bilmesine izin verme.

君が何をしているのかをトムに気取られるな。

Ayrıca yaprakların ısı verme değeri çok düşük,

葉っぱは ほとんどカロリーがないので

Bilgisayarınızın başında öylece oturmayın, karar verme zamanı.

パソコンの前に座ってないで 決めて

Karanlıktan sonra onun dışarı çıkmasına izin verme.

暗くなってから彼女を外出させては行けません。

Sabah ereksiyonu olmayan birine ödünç para verme.

朝マラの立たぬ奴に金貸すな。

Böylesine iyi bir fırsatın kaçmasına izin verme.

こんな好機は逃すなよ。

Lütfen o hikayenin daha fazlasını duymama izin verme.

- もうこれ以上その話を聞かせないでください。
- もうこれ以上その話を私に聞かせないでください。

- Köpeği beslemeyin.
- Köpeğe yiyecek vermeyin.
- Köpeğe yiyecek verme.

その犬にエサをやらないで!

Ödünç para verme bu ülkede kazançlı bir iştir.

この国では、貸金業は儲かるビジネスだ。

Yeni yasa dini azınlıkları oy verme haklarından mahrum edecek.

新しい法律は宗教的少数派の住民から選挙権を奪う。

O, ona biraz borç para verme konusunda amcasına yaklaştı.

彼は金を借りようとおじに話をもちかけた。

Onlar bir gün oy verme hakkını elde edeceklerini hayal etti.

彼女らはいつかは選挙権が得られるだろう事を夢見た。

Herhangi birinin bu odaya girmesine ya da yaklaşmasına izin verme.

誰もこの部屋へ入れたり近づけたりしてはいけません。

- Tom oy verme hakkına sahiptir.
- Tom'un oy kullanma hakkı var.

トムには投票権がある。

Bu seninle benim aramda bir sır, bu yüzden ağzından kaçmasına izin verme.

これは二人の間の秘密だから、他の人には絶対口を滑らせないでくれるな。

Neredeyse sınıfta herkes öğretmenler için bir teşekkür partisi verme lehinde oy kullandı.

クラスのほとんど全員が謝恩会を開くことに賛成した。

Para verme fikrinden hoşlanmayan insanlar için, bir hediye sertifikası iyi bir fikirdir.

お金を与えると言う考えを好まない人にとっては、商品券はいい考えである。

O, Alex'e her konuşmasında bir ceviz verme yerine, onu sadece özellikle "ceviz" dediğinde verecekti.

彼女は、アレックスが何か言うたびに木の実を与えるのではなく、彼が特に「木の実」といったときにのみ与えたのである。