Translation of "Tabii" in Japanese

0.017 sec.

Examples of using "Tabii" in a sentence and their japanese translations:

Tabii heceleyebilirseniz.

ちゃんと書けばね

Tabii yakalayabilirse.

‎追いつければの話だが

Tabii ki.

もちろん。

- Tabii ki anlıyorsun.
- Tabii ki anlıyorsunuz.

さすが君は分かります。

Tabii ki hayır.

いませんね

tabii ki var.

もちろん 必要ですが

Tabii ki hallettik.

当然 私達はお手上げでした

Tabii fırsatlar da.

‎それに機会も

Ve tabii hayır dediler,

それで「ノー」と言いました

Ben de "Ah tabii.

私は言いました

Tabii ki, bu saçmalık.

これは馬鹿げた見方です

Taramasını aldı, tabii ki.

結局 MRI検査をしました

Destek de görüyorlar tabii.

‎餌をくれる人もいる

''Tabii evlat, sorun yok.''

「もちろんだ 坊や 問題ないよ」

Tabii ki, partide olacağım.

もちろん私はそのパーティーに行きます。

Tabii, oraya seninle gideceğim.

もちろん、私はあなたとそこに行くつもりです。

Tabii ki şaka yapıyorum.

嘘に決まってるじゃん!

"Sözlüğünü kullanabilir miyim?" "Tabii."

「辞書をお借りしてもよろしいですか?」「もちろんです」

Tabii ki orada vardır.

もちろんそのような人々も存在します。

- Tabii ki!
- Besbelli ki!

- もちろんだよ!
- もちろん!
- もちろんです。

Tabii ki o haklı.

もちろん彼は絶対に正しい。

Tabii ki bunu yapacağım.

もちろん、そうするわ。

Tabii şu sıralar çok değil.

最近はそうでもありません

Tabii her şey fotoğraf olmuyor.

ですが 写真だけでは わからないこともあります

Tabii ben de durumdan rahatsızdım.

その状況に私は不満を感じていました

Kampüste yer yerinden oynamıştı tabii.

それでキャンパスは 完全に大騒ぎになりました

Ben tabii bu değişimleri göremedim.

私はその場でその変革を 目にすることはありませんでした

Onu tabii ki özlüyorum. Ama...

‎会いたいよ ‎だけど・・・

Tabii ki, kasabada konserler vardı.

もちろん町でコンサートはありました。

Tabii ki Başbakan'a erişmek zordur.

もちろん首相に面会するのは難しい。

Tabii ki, elimizden geleni yapmalıyız.

もちろんわれわれは最善を尽くさなければならない。

Tabii, haberleri oldukça iyi hatırlıyorum.

もちろんそのニュースをたいへんよく覚えています。

Tabii ki bu bir şaka.

嘘に決まってるじゃん!

- Elbette.
- Tabii ki.
- Besbelli ki!

- もちろんだよ!
- もちろんさ。
- もちろん!
- もちろんです。

"Seninle gidebilir miyim?" "Tabii ki."

「ご一緒してもいいですか」「もちろんです」

- Tabii, memnuniyetle.
- Elbette, memnuniyet duyarım.

もちろん、喜んで。

Tabii ki de savaşa karşıyım.

もちろん、戦争には反対だ。

Peşpeşe bana hayır dediler tabii ki.

それで 彼らは「ノー」を繰り返しました

Eski ekonomik model tabii ki doğru;

古い経済学理論は もちろん正しいのです

tabii ki çocuklarınızın iyi eğitim almasını

もちろん 子供に良い教育を 受けさせたいですよね?

Otizmliler ve otizmsizler, tabii ki de.

自閉症の人も もちろん そうでない人もです

Kağıt üzerinde daha iyiydim tabii ki:

もちろんカルテの上では 回復していました

Tabii Yeni Dünya'daki domatesler henüz bulunmamışken

もちろんナポリピザも無い—

Tabii ki bu sadece sınıflarda olmuyor.

もちろん 教室内での出来事だけが 重要なのではありません

Sonra hâllerine üzülürsünüz tabii, çocuklarınız sonuçta,

もちろん 自分の子供なので 可哀そうに思い

Tabii, birçok emektar vatandaş emeklilikten memnundur.

もちろん年輩者の中には、退職を喜ぶ人も多い。

Tabii ki yaşam tarzımız Amerika'dan farklı.

もちろん私たちの生活様式はアメリカのとは異なっている。

- Orası kesin.
- Zaten öyle.
- Gayet tabii.

そんなことは当たり前のことだ。

"Biletinizi bana gösterir misiniz?" "Evet, tabii."

「乗車券を拝見できますか」「はい、どうぞ」

"Arabanı kullanabilir miyim?" "Tabii, devam et."

「車を借りていいかい」「いいとも、どうぞ」

"Sizin kaleminizi kullanabilir miyim?" "Tabii, buyurun."

「君の鉛筆を使ってもよいですか」「ええ、どうぞ」

“Yılanlardan hoşlanır mısın?” “Tabii ki hayır.”

「君はヘビが好きですか」「もちろん好きではありません」

Tabii ki caz müziğine aşina idi.

彼がジャズに詳しいのは当然だった。

tabii ki bu durum aile şereflerini lekeleyecekti.

当然 家名に泥を塗ることに なりますからね

Tabii ki bunların çoğu şaka yollu ama

もちろん 大半は取るにたらない話ですが

Tabii çocukluk saflığımla birinden birini seçeceğimi zannettim.

純粋だった私は いつか 性別を選ぶ日が来ると思っていました

Biraz barut kullanıp kapıyı patlatmadığım sürece tabii.

火薬を使って 吹き飛ばすしかない

tabii bir de tüm dünyadan insanlar var.

そして世界中から来た人々がいて

Tabii ki asıl soru, neden böyle olduğu.

でも どうしてそうなるのでしょう?

Tabii görseller grafik ikonlardan çok daha fazlası.

しかし 画像はもちろん 単なる図のアイコンではありません

Tabii ki Çin bu alternatifin var olduğu

もちろん 中国はこの新たな力が 存在する唯一の場所ではないし

Tabii bu durumu daha iyi hâle getirmiyor.

だからって 私の罪が軽くはなりませんが

Tabii ki Eyfel Kulesi'nin uzunluğunda mutabık kalmak;

もちろんエッフェル塔の 高さについて合意するのは

Tabii ki onun destek teklifini kabul ettim.

もちろん彼の援助の申し出を受けたよ。

"Bu kalemi ödünç alabilir miyim?" "Tabii, alın."

「このペンを借りてもいいですか」「ええ、どうぞ」

Ve biz de, ''Evet tabii güzel bir gündü.

そして私たちは言うのです 「うん 良かったよ」

Aklınızdan, ''Ya ya tabii,bunu önceden de biliyordum''

「ええ わかってますよ」と

Benim ayrıca bir TED konuşması yapmam gerekebilir tabii.

瞑想の真価は語りきれません

RH: Tabii ki bu büyük bir sembol, tatil,

(リード)休暇の件は象徴的です

Mıknatısların, tabii ki, etrafında bir manyetik alanı vardır.

もちろん磁石は周りに磁場をもっています。

- "Size katılabilir miyim?" "Elbette."
- "Size katılabilir miyim?" "Tabii."

「私もご一緒してかまいませんか?」「もちろんです」

Tabii bu uzman cerraha bağlı, ama kendi orada değil.

しかし それができるかは指導医次第で その指導医はまだ来ていません

Ama tabii son model bir fırın ve derin donduruculu,

それには 干渉されない 素敵なお家と

- Ben, elbette, savaşa karşıyım.
- Tabii ki de savaşa karşıyım.

もちろん、戦争には反対だ。

" Pencereyi açmanızın bir sakıncası var mı?" "Tabii ki yok."

「窓を開けていただけませんか」「ええ、どうぞ」

- Toplantıya katılacağınızı tabii buldum.
- Toplantıya katılacağınızı tartışmasız kabul ettim.

あなたはもちろんその会に出席するものと思っていた。

Tabii ki, ne mal, ne de posta ücreti geri döndü.

もちろん品も、そして郵送料すらも返ってこなかった。

Bu kamera, arazinin yaydığı ısı enerjisini tespit eder. Tabii hayvanlarınkini de.

‎自然の中の熱を感知するのだ ‎生き物が発する熱も

Eh, o bölgede, tabii ki işler erkekler ve kadınlar için farklıdır.

そこらへんは、男子と女子とでは違うんだってば。

Tabii ki de yalnız yaşayıp da yalnız olmayan bir çok insan var.

もちろん 一人で住んでいても 孤独ではない人も沢山います

Ve tabii ki evet dedim çünkü demek istediğim Costa Rica çok güzel.

もちろん応じました コスタリカは素敵なところだし

İşsizlik problemleri tabii ki önemli olsa da, çevre sorunları da oldukça önemlidir.

失業問題もさることながら、環境問題も大切だ。

- "İngilizce ödevime yardım edecek misin?" "Tabii ki de."
- "İngilizce ödevimde bana yardım eder misin?" "Elbette."

「私の英語の宿題を手伝ってくれませんか」「いいですとも」

- "Dünkü futbol maçını izledin mi" "Tabii ki izledim!
- "Dünkü futbol maçını seyrettin mi?" "Tabiî ki seyrettim!"
- "Dünkü futbol maçını seyrettin mi?" "Tabiî ki!"

「昨日のサッカー見た?」「見たよ、もちろん」

Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.

確かに、現代社会は消費が人々の生活に重要な役割を果たし、幸福や喜びに強く結 びついているのも当然のことといえる。